aykırı olarak hesaplandığını ileri sürerek, fazla ödediği meblağın davalıdan tahsiline ve borç bakiyesinin sözleşmeye göre tespitine karar verilmesini istemiştir....
döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacağı, kur farklarının bu kapsamda değerlendirilmeyeceği, "Borç verenin tam mükellef kurum olması" başlıklı 12.4.1. maddesinde, kullanılan borç nedeniyle, geçici vergi dönemi içinde örtülü sermaye şartlarının gerçekleşmesi halinde, o dönemde daha önce borç alan kurum tarafından giderleştirilen faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin, bu işlemin yapıldığı geçici vergi döneminde hesaben gerekli düzeltmeye tabi tutulabileceği, borç veren kurum tarafından da aynı dönem içinde düzeltme yapılabilmesinin mümkün olduğu, düzeltmenin, gider yazılan geçici vergi döneminden sonra yapılması halinde, borç alan kurum tarafından verilen düzeltme beyannamesi ile tahakkuk eden vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartıyla, borç veren kurum tarafından da (bir sonraki geçici vergi döneminde) düzeltme yapılabileceği, borç veren tarafından düzeltme yapılırken, faiz gelirlerinden örtülü sermayeye isabet...
Davacı vekilleri, 11/02/2019 tarihli dilekçelerinde: "...Ve borç tutarı 07/04/1999 tarihi itibariyle 5.000.000-USD olarak sabitlenmiş olmasına karşın bilirkişi heyetince tarafların serbest iradeleri ile belirlenen borç tutarı gözardı edilerek/yok sayılarak bu tasfiye protokolü öncesine gidilerek 13/01/1998 tarihi itibarı ile yeniden borç hesaplanması açıkça usule ve yasaya aykırıdır." şeklinde beyanda bulunmuş, borç tutarının 07/04/1999 tarihi itibariyle 5.000.000,00 USD olarak karşılıklı mutabakata varıldığını ve tasfiye protokolü ile sabitlenen borç tutarı esas alınarak hesaplama yapılmasını istemişlerdir. Aynı şekilde davalı vekilleri de 04/03/2019 tarihli dilekçelerinde: "Uzun yıllardan bu yana sürmekte olan bu davanın merkezinde 30/06/1998 tarihinde akdedilen 'borç tasfiye protokolü'nün olduğu kesindir ve mutlaka tüm yorumların bu protokol şartlarına göre yapılması gereği vardır" diyerek borç tasfiye protokolünün esas alınmasını istemiştir....
Asıl dosya davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının 90 bin TL ödediğini iddia etse de kısmi verdiği rakamlarla 94 bin TL ödeme yaptığını iddia ettiğini bu kısım dahi öncelikle davacının iş bu davayı kötü niyetli olarak açmış olduğunun göstergesi olduğu hususunda takdirin mahkemenin olduğunu, davacının banka havalesinin borç ödeme amacıyla yapıldığı davacının banka dekontunda bu ödemeyi müvekkile vermiş olduğu bir borç olarak yazmadığı, davacı tarafın bu havale işlemini müvekkile olan borcun ödemesi olduğunun açıkça ortada olduğu, ayrıca davacının göndermiş olduğu havale işleminin açıklanmasının da görüleceği üzere elden borç yazdığı ve müvekkile olan borcunu ödediği, davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığı alacağı olduğu davacının almış olduğu borç paraların bir kısmını henüz ödemediği davacı tarafın kötü niyetli olarak icra takibi başlattığı ve başlatılan takibe karşı yapmış olduğu itiraz üzerine kötü niyetli olarak iş bu davayı ikame ettiği açıklanan nedenlerle haksız ve hukuki...
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili Edanur Gültepe'nin, alacaklı T3 tanımadığını, müvekkili veya vekili (T1) tarafından kendisi ile herhangi bir para alışverişi olmadığını, ipotek senedindeki ifadenin kesin bir borç ikrarını karşılamadığı gibi, hangi tarihte ve ne ad altında alındığının belirsiz olduğunu, alınan paranın hangi tarihte alındığına dair bir tarih bilgisi bulunmadığını, gerçek bir borç ilişkisine dayanmayan hukuken sakat ve anlamsız ipoteğin, haksız maddi menfaat etmek amaçlı kurgusal bir yapısı olduğunu, bu konuda 10/09/2021 tarihinde Ezine Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunduklarını, gerçek bir borç-alacak ilişkisi olmadığı için karz ipoteği unsurlarını da taşımayan söz konusu ipoteğin geçersiz olduğunu, borç ilişkisinin geçersiz olması nedeniyle alacak doğmamışsa yapılan tescilin de görünürde alacaklı lehine bir rehin hakkı doğurmayacağını belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak davalarının talepleri gibi kabulüne ve takibin iptaline karar...
ile 7.11.1990 tarihinde, Sandıklı' da bulunan gayrimenkul üzerinde 350.000.000.- TL. lık ipotek tesis ettirmesi, sadece borç para verdiği ve karşılığında faiz geliri elde ettiği anlamına gelmeyeceğinden yükümlünün ikrazatçılık faaliyetinde bulunduğu kabul edilemez. Ayrıca, olayda, yükümlünün, Danıştay içtihatlarına göre, bir yılda birden çok kişiye veya birden çok yılda aynı kişiye borç verdiği ve karşılığında faiz geliri elde ettiği yönünde idarece yapılmış bir tespit de bulunmadığından cezalı tarhiyatı tasdik eden mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı ...'...
CEVAP: Davalı Rahmi İsa Külahlıoğlu vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, söz konusu çiftliği davacı ve abisinin kurduğunu, müvekkilinin davacı ve davacının abisine hayvan çiftliği açması için sürekli borç para yolladığını, yollayacak parası kalmadığında vermiş olduğu borç paraları kurtarmak için polis arkadaşı Cemil Uzan'dan borç aldığını, Davacının abisi Cengizhan GÜVENDİK yeminli tanık ifade tutanağında davalının kendisine borç para verdiğini, arkadaşlarından da borç alarak kendisine para gönderdiğini açıkladığını, müvekkilinin davacıya borç olarak 110.940,00 TL değil 116.030,00 TL gönderdiğini, müvekkilinin göndermiş olduğu tutara ait tüm dekontların ellerinde bulunduğunu, davalının davacıya borcu bulunmadığını, davacı ve abisinden alacağı bulunduğunu, Cemil Uzan'dan borç olarak alıp davacıya işlerini toparlaması ve kendisine olan borcunu da kapatması için yolladığı tutarıda alamayarak borç batağına düştüğünü, davalının tüm borçları kapatması...
09/10/2020 tarihli resmi yazı ile talepte bulunulduğunu fakat kendilerine herhangi bir ödeme yapılmadığını, belediyece vadesi geçmiş borç durununu gösterir belge ibraz etmesi gerektiğini, bu belge ibraz edilmeden ödeme yapılmasının mümkün olmadığını, alacaklı tarafça bu belgenin müvekkil belediyeye sunulmasından sonra gerekli işlemlerin yapılabileceğinin belirtildiğini, davalı tarafından iddia edilen itirazların hiç birinin gerçeği yansıtmadığını, vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi müvekkilinin kuruma ibraz ettiğini, hak ediş ve diğer her türlü belgelerin İİK 68 kapsamında aranılan belgelerden sayıldığını, davalı kurumun hak ediş belgesinde müvekkil ile arasında iş ve alacak-borç ilişkisini kabul ettiğini, bu belgenin bir borç ikrarı belge olmasının ötesinde kanununun aradığı yetkili bir kurum tarafından yetkileri dahilinde ve usulüne uygun bir şekilde düzenlenmiş ve verilmiş bir belge şartına da haiz olduğunu belirterek itirazın kaldırılmasını davalı aleyhine % 20'den aşağı...
Karara karşı davacı T1 vekili istinaf başvurusunda bulunarak; dava dilekçesini tekrar ederek, Kayseri Genel İcra Dairesinin 2020/26081 Esas sayılı dosyasından 04/04/2022 tarihli icra emri ile 11/11/2022 tarihli bakiye borç muhtırasının ilama aykırılık teşkil ettiği ve dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmakla icra emrine ve bakiye borç muhtırasına karşı süresiz şikayet yoluna başvurduklarını, 04/04/2022 tarihli icra emrine dayanak teşkil eden Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 2....
Bu halde borç, eksik borç vasfını haiz olup, alacaklının borçludan edimin ifasını istemesi mümkün değildir. Mahkemece bu ilkeler dikkate alınarak, davacı alacaklının eksik borç niteliğindeki alacağını icra takibi yoluyla davalıdan isteyemeyeceği gözetilmeksizin yazılı şekilde davanın kabulü ile itirazın iptaline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan 101.65 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 19.6.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....