Mahkemece; 07.04.2010 tarihli rehin sözleşmesi incelendiğinde: Rehin verenin davacı ..., rehin alanın davalı olduğu ve rehin bedeli olarak 50.000,00 TL kararlaştırıldığı ve bu bedele istinaden rehin veren davacı tarafından 5 adet 10.000,00 TL bedelli senet verdiğini, davalının senetleri kaybettiğini bildirdiği, davacının ise senetleri “ödendi” ibaresi bulunur şekilde ibraz ettiği, dolayısıyla rehin sözleşmesine konu borcun ödendiği, davalının davayı kabul beyanında bulunduğu ancak kötüniyetli olmadığını savunduğu oysa senetlerin iptal edildiği, borcun ödendiği, davacının buna rağmen takibe girişmesinin kötüniyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne %40 tazminata karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Esas sayılı dava dosyasında takas beyanında bulunması sebebiyle artık menfi tespit davası açması mümkün olmadığını, borca yönelik takas ve mahsup talebinde bulunmakla zaten borcun kabul edilmiş sayılacağını, yerel mahkeme kararında davacının terditli talebinin iki ayrı alacak iddiasına dayalı olarak indirim talebi olduğu, iş bu talebinde takas talebi olarak kabulü gerektiğini ifade ettiğini, bu gerekçe bile istinafa konu kararın kendi içinde çelişkili olduğunu gösterdiğini, takip sonrası borcun itfa, takas v.b. sebeplerle sona erdiği iddiasına dayalı olarak menfi tespit davası açılamayacağını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur....
-TL borçlu olmadığının, 18.12.2007 dava tarihi itibariyle davacının toplam 8.271.93.-TL borçlu olduğunun 20.179.78.-TL borçlu olmadığının tespitine, davalı alacaklı icra takibinde kötüniyetli olmadığından davacı yararına kötüniyet tazminatına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden davacıdan alınmasına, 30.3.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Asıl dava dilekçesinde, eğitim ve öğretim giderlerinden kaynaklanan 102.464,76 TL borcun 20.000,00 TL'sinden davacı ...'nun, tamamından davacı ...'un borçlu olmadığının tespiti; birleşen dava dilekçesinde ise; 102.464,76 TL borcun 28.319,43 TL sinden daha davacı ...'nun borçlu olmadığının tespiti, diğer birleşen dava dilekçesinde ise, 102.464,76 TL borcun tamamından davacılar .... ve ... borçlu olmadığının tespiti istenilmiştir. Mahkemece asıl ve birleşen davanın kabulüne, diğer birleşen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
- K A R A R - Davacı vekili, davalı kooperatiften olan alacağın tahsiline yönelik yapılan iflas yolu ile icra takibine haksız olarak itiraz edilmesi sonucu takibin durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının kaldırılması ile iflas kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; iflas yolu ile icra takibine süresinde itiraz edilmesi üzerine takibin durduğu, davalının alacağının 7.916,00 TL olduğu, bu tutarın da verilen süre üzerine yatırıldığı, dolayısıyla takibe konu borcun ödendiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, iflas yolu ile başlatılan takibe itirazın kaldırılması ve iflas istemine ilişkindir....
Ancak; davalı tarafından borcun tamamına itiraz edilmekle beraber, davacı itirazın kaldırılması talebinde borcun 70,00 TL eksik yatırıldığını beyan ederek, itirazın kaldırılmasını talep etmiş olmasına göre, 270,00 TL asıl alacak üzerinden icra tazminatına hükmedilmesi doğru değil ise de; bu yanlışlığın düzeltilmesi için yeniden yargılama yapılmasına gerek görülmediğinden hüküm fıkrasının 2. bendindeki “108,00 TL” ibaresinin hükümden çıkartılarak yerine “ 28,00 TL” ibaresi eklenerek hükmün 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nun 438.maddesi gereğince düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA ve aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenden alınmasına 16.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, yetkili satıcılık sözleşmesi kapsamında cari hesap alacağından kaynaklanan alacağın tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle girişilen icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir. Davacı taraf, daha sonra davasını ıslah ettiğini belirterek ipoteğin temelindeki genel kurul kararının iptal edildiğini, ipoteği kuran kişiye bu yetkinin verilmediğini, dolayısıyla ipoteğin hükmen geçersiz olduğunu iddia etmiştir....
Borçlu hukuki ilişki ve borcu kabul edip borcun bir kısmını da ödediğini ileri sürdüğüne göre, kabul edilen bir hususun ayrıca İİK.'nun 68/1. maddesinde yazılı belgelerle ispatına yer olmadığı açıktır (HGK. 04.12.1985 tarih ve 1984/12- 527 E.,984 K.) O halde, mahkemece borçlunun hem hukuki ilişkiyi hem de borcu kabul ettiği ancak borcun miktarı hususunda itirazının olduğunu bildirdiği görüldüğünden, artık takip dayanağı belgenin İİK’nun 68/1. maddesinde yazılı belgelerden olup olmadığının araştırılamayacağı dikkate alınarak, tarafların dayandıkları tüm delillerin toplanarak gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle borç miktarı yönünden oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, takibin belgeye dayanmadığı gerekçesiyle itirazın kaldırılması isteminin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. (emsal karar; Yargıtay 12....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava ve ıslah dilekçesinde, eğitim ve öğretim giderlerinden kaynaklanan 72.310,05 YTL borcun 35.647,65 YTL'sinden davacı ...'nın, 54.218,65 YTL'sinden davacı ...'nin, 60.300,65 YTL'sinden davacı ...'un borçlu olmadığının tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Borçlu yetki itirazı ile birlikte borcun esasına da itiraz etmişse, alacaklı aynı Kanun'un 67/1. maddesi uyarınca önce İcra Hukuk Mahkemesi'ne itirazın kaldırılması için başvurabileceği gibi, dilerse genel mahkemeye itirazın iptali davası da açabilir. Borçlu yetki itirazı ile birlikte borcun esasına da itiraz etmiş ve itirazın kaldırılması için önce itirazın kaldırılması davası açılmışsa, İcra Hukuk Mahkemesi tarafından önce yetki itirazı incelenip karara bağlanacaktır. Borçlunun yetki itirazı ile birlikte borca itiraz etmesi ve alacaklının da genel mahkemede itirazın iptali davası açması halinde, genel mahkeme icra dairesinin yetkisine karşı yapılan itirazı İcra Hukuk Mahkemesi yerine geçerek çözümlemelidir. Zira, genel mahkemenin de yetki itirazını incelemeye yetkili olduğunun kabulü gerekir. Esasen İcra Hukuk Mahkemesi'nden daha geniş yetkili olan genel mahkemenin yetki itirazını inceleyememesi için bir neden de bulunmamaktadır....