Somut olayda, davacının borca itirazını ispata yarar anılan maddedeki belgelerden sunmadığı, borca itirazın ispatı için mahkemece belge araştırmasına gidilemeyeceği, davacı borçlunun İİK'nın 169/a-1. maddesinde belirtilen belgeleri itiraz dilekçesi ekinde sunması gerektiği anlaşılmakla, borca itirazın reddi kararı da usul ve yasaya uygundur....
İcra Mahkemesince sanığın üç aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına dair verdiği karar, alacaklı vekilinin 09.12.2009 tarihli dilekçesi ile şikayetten vazgeçerek cezanın düşürülmesini talep etmesi neticesi İİK'nun 354. maddesi uyarınca cezanın düşürülmesine karar verilmiş olup, müşteki vekilinin aynı sanık hakkındaki taahhüdü ihlal suçundan dolayı 08.02.2010 havale tarihli dilekçe ile şikayeti üzerine mahkemece daha önceki şikayeti üzerine sanık hakkındaki verilen mahkumiyetin alacaklı vekilinin vazgeçmesi nedeniyle İİK'nun 354. maddesi gereğince feragat nedeniyle düşürüldüğü, şikayetten feragatin borcun tahsili anlamına geldiği, vazgeçilen şikayet hakkından geri dönüşü mümkün olmadığı gerekçesiyle sanığın beraatine karar verilmiş ise de, yukarıda da açıklandığı üzere, aynı icra takip dosyasında borcun yeniden yapılandırıldığı ve yeni borç miktarına uygun olarak yeni bir taahhütnamenin düzenlenmesi karşısında, taahhüdün aynı borca ilişkin olduğundan söz edilemeyecektir....
Somut olayda, davacı borçlu taraf, borca yönelik itirazını İİK. 'nun 169/a-1 maddesinde belirtilen yazılı belgeler ile ispatlayamamıştır. Sınırlı inceleme yetkisine sahip İcra Mahkemesinde görülen borca itiraz davasında, ceza soruşturması ve menfi tespit davasının sonucu bekletici mesele yapılamayacağı gibi, ileri sürülen sair hususlar da tartışma konusu yapılamaz. Açıklanan nedenlerle davacının kambiyo senedi vasfına yönelik şikayeti ile imzaya ve borca itirazının reddine karar verilmesi gerekir ki, ilk derece mahkemesinin kararı da bu cihettedir. HMK.'nun 355. maddesi kapsamında Dairemizce resen nazara alınması gereken herhangi bir kamu düzenine aykırılık da bulunmamaktadır. Dolayısıyla tarafımızca da izah ve iştirak olunan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1- b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesini tekrarla; mahkemece davaları kabul olmuşsa da işin esasına girilmediğini, borca ve tüm ferilerine itirazlarının değerlendirilmediğini, tüm bu nedenlerle, usulsüz yapılan tebliğ nedeniyle müvekkilinin usulsüz tebliği öğrenme tarihi olan 29/01/2020 tarihinin ödeme emrinin tebliğ tarihi olarak düzeltilmesi ile süresinde borca ve tüm ferilerine itirazımızın kabul edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, genel haciz yolu ile takipte ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği şikayeti ile borca itiraz niteliğindedir olup istinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK'nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır....
İcra takibi de dava gibi düşünüleceğinden, 6098 sayılı ....'nun anılan hükümlerinin henüz sonuçlanmamış icra takiplerinde de uygulanması gerekir (HGK'nun 12.09.2012 tarihli, 2012/19-314 E, 2012/557 K. sayılı kararı). Somut olayda, borçlunun kapak hesabı talebi ile icra müdürlüğünce yapılan 23.09.2013 tarihli dosya hesabında esas alınan faiz oranının fahiş olduğuna yönelik şikayeti bulunmasına rağmen, bu hususta mahkemece Türk Borçlar Kanunu'nun yukarıda yazılı maddeleri gereğince değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. O halde mahkemece, şikayetin Türk Borçlar Kanunu'nun 88. ve 120. maddeleri yönünden de değerlendirilerek ve gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Davacı, davalı şirkete borç para verdiğini, şirket yetkililerinin bu borca karşılık şirketin borçlu olduğu çeki verip kendilerinin de ciro ettiğini, bu çeki tahsil etmesi için verdiği dava dışı ... Biçer’in çekin karşılığı olmadığı için kendisine geri verdiğini iddia etmiştir. Söz konusu çek arkasındaki ciro silsilesi de davacıyı doğrulamaktadır. Mahkemece davacının çeki dava dışı şahıstan ciro yolu ile devraldığı,ihtarında da bu ciroya dayanarak talepte bulunduğu, davalılar ile hukuki ilişkisi olmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, davacı bu davayı açarken davalılara borç para verip karşılığında çek aldığını savunmuş, kambiyo hukukuna değil karz akdine dayanmış ve kambiyo hukukuna göre zamanaşımına uğramış olan çeki de delil olarak ibraz etmiştir....
İİK'nun 170/a maddesi gereğince; icra mahkemesi, müddetinde yapılan şikayet ve itiraz dolayısıyla, usulü dairesinde kendisine intikal eden işlerde takibin müstenidi olan kambiyo senedinin bu vasfı haiz olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip bulunmadığı hususlarını re'sen nazara alarak bu fasla göre yapılan takibi iptal edebilir. Bir diğer anlatımla, borçlunun, İİK'nun 168. maddesinde belirtilen yasal beş günlük sürede, borca ya da imzaya itiraz etmesi veya zamanaşımı itirazında bulunması durumunda, takip konusu belgenin kambiyo senedi vasfını haiz olmadığının veya alacaklının kambiyo senetlerine özgü yol ile takip hakkının bulunmadığının tespit edilmesi halinde, diğer itiraz nedenleri incelenmeksizin İİK'nun 170/a maddesi uyarınca re'sen takibin iptaline karar verilmesi gerekir....
İcra Müdürlüğünün 2011/7435 sayılı takip dosyasının incelenmesinden davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 6.987,40 TL asıl alacak, 655,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.642,40 TL alacak için ilâmsız icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin davalıya 29.02.2012 tarihinde tebliğ edildiği, 7 günlük itiraz süresi geçtikten sonra 22.03.2012 tarihli dilekçe ile tebligatın usulsüz olduğu ve dilekçe tarihinde öğrendiklerinden bahisle borca itiraz edildiği, icra mahkemesinde davalı borçlu tarafından ödeme emrinin tebliğinin usulsüzlüğü ve öğrenme tarihinin tebliğ tarihi sayılmasına dair şikayet davasının açılmadığı anlaşılmaktadır. Davalı borçlunun bu itiraz dilekçesi süresinden sonra olmakla birlikte icra müdürlüğünce 22.03.2012 tarihinde borçluya yapılan tebligat usulsüz olduğundan tebligatın iptâline ve itiraz nedeniyle takibin durdurulmasına karar verilmiştir....
DAVA KONUSU : İcra Takibine İtiraz (Borca İtiraz) KARAR : Yukarıda tarih ve numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararının Dairemizce istinaf yoluyla tetkikinin istenmesi üzerine, bu işle ilgili dosya mahallinden Dairemize gönderilmiş olup, dosya içerisindeki tüm bilgi ve belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle :'Müvekkil aleyhine Şanlıurfa 1....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : İcra dosyasının incelenmesinde; alacaklı tarafından borçlu aleyhine 15/12/2015 tarihinde bonoya istinaden kambiyo senedine dayalı icra takibi başlatılmıştır. Davanın konusu, usulsüz tebliğ şikayeti ve takip konusu bononun kambiyo senedi vasfını taşımadığına yöneliktir. Ödeme emri davacı borçlu adına 23/12/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Usulsüz tebliğ şikayeti İİK 16. maddeye göre, ıttıla tarihinden itibaren 7 gün içinde yapılması gerekir. Davacı tarafından icra dosyasından 12/02/2020 tarihinde haberdar olduğu, ileri sürülmüş ise de, davacının 20/05/2019 tarihinde icra dosyasından dilekçe ile fotokopi talep ettiği, ayrıca dosyada düzenlenen bilirkişi raporunu davacıya 11/12/2019 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği gözetildiğinde, davacının icra dosyasından 12/02/2020 tarihinde öğrendiği iddiası hukuken yerinde değildir....