Davacının bildirdiği tanıklar Ayşe Dilek ve Talha yeminli beyanlarında; davacının 2008 yılı Mayıs ayı içinde kardeşi olan davalıya 20.000 USD borç verdiğini doğrulamıştır. Davacı tanığı Galip Derya Deniz , böyle bir borç para verilmediğini bildirmiş ise de; bu tanığın davalının eski eşi olup onu koruma amacı taşıyabileceği, borç para verildiği tarihte tarafların bizzat yanında bulunmadığı için kanaate dayalı beyanda bulunduğu, tanık Ayşe'nin ise para verildiği tarihte davacının yanında olan kişi olduğu, banka kayıtlarına göre davalının hesabına 28/05/2008 tarihinde 20.000 USD para girişi olduğunun doğrulandığı gözetilerek tanık Galip'in aksi yöndeki beyanlarına mahkememizce itibar edilmemiştir....
Diğer bir ifadeyle, havale kavramından hareketle yapılacak değerlendirmeye göre de, somut olayda kanıtlama yükümlülüğü yine davacı tarafa aittir." şeklinde belirtilmiş olmakla, davacı tarafından davalılara gönderilen havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaca yönelik olduğunu davacının kanıtlaması gerekmektedir. 6098 s.TBK'nın 102.m.sine göre havale; "Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur....
ilgiliye Kurumdan gönderildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ilgilinin müracaatı üzerine aynı borç tebliğ edilecek, yeniden müracaat üç aylık süreden sonra yapılmış ise borçlanma işlemi geçersiz sayılarak yeni borç tahakkuku yeni talebe bağlı olarak talep tarihinde geçerli şartlar üzerinden oluşturulacaktır" şeklinde geçen hükme göre işlem yapılması gerektiğini, 22.07.2019 tarihli borçlanma talebine yönelik oluşturulan borç tahakkukunun tebliğ adresinin, borçlanma talep formunda belirtilen adres ile aynı olduğunu, tahakkukun yeniden tebliğ edilerek üç aylık ödeme süresinin verilmesinin söz konusu olmadığını, borç tahakkukunun yeniden oluşturulmasının ise yeni müracaatın yapılması halinde mümkün olacağını beyanla kararın kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istinaf başvuru sebepleri olarak ileri sürmüştür....
Olayda, dava dilekçesine ekli borç sorgu dökümünün 28/11/2014 tarihli olduğu, yargılama esnasında Mahkemece verilen ara kararla taraflardan, borç döküm çıktısının hangi tarihte tebliğ edildiğinin sorulması üzerine davalı idarece, borç döküm çıktısının yapılandırma işlemine yönelik olarak başvuru sahiplerine verildiği, ayrıca tebliğ edilmediği, davacı tarafından ise borçlardan 14/12/2014 tarihinde haberdar olunduğu belirtilmiştir. Bu durumda, tarafların ara karara cevapları ile davacı tarafından dava dilekçesi ekine 28/11/2014 tarihli borç dökümü çıktısının eklendiği maddi gerçeği göz önüne alındığında, davacının borç döküm listesi içeriği vergilerden haberdar olma tarihinin borç döküm listesi üzerinde yazılı 28/11/2014 olarak kabulüyle yasal dava açma süresi geçtikten sonra 09/01/2015 tarihinde açılan davanın süre aşımı yönünden reddi gerekmekte iken işin esası incelenmek suretiyle verilen Mahkeme kararının davanın kabulü yolundaki hüküm fıkrasının bozulması gerekmiştir....
Nazım öztlnlü borç ilişkisinin tarafı değildir. Bu icra dosyasından dolayı müvekkilimin adına hisseli şekilde kayıtlı taşınmazlardaki payı açık arttırmayla satışa çıkartılmıştır. Hukukumuzda başkasının borcundan sorumlu olma halleri çok sınırlı sayıda olmakla beraber, asıl olan borç ilişkisinin nisbiliğidin Borç ilişkisinden doğan alacak hakları kural olarak, sadece borç ilişkisinin diğer tarafına karşı İleri sürülcbllen haklardır. Bu nedenle borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilere karşı, alacak hakkı ileri sürülemeyeceği gibi, borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerde borç ilişkisine dayanarak, borçluya karşı bir hak talebinde bulunamazlar, Bu nedenlerle davamızın kabulü ile; Müvekkilinim borçlu olmadığının tespitine, icranın tamamen eski hale iadesine, davalının kötüniyetli olmasından dolayı %20 tazminata mahkum edilmesine, ücreti vekalet ve yargılama giderlerinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır....
Maddesi uyarınca borç senetlerinde de köy veya mahalle ihtiyar heyetlerinin imzasının bulunmasının zorunlu olmasına, takibe dayanak borç senetlerinde bahsi geçen tasdik imzalarının bulunmaması nedeniyle ilam mahiyetini haiz olmamalarına, dolayısıyla ilamlı takibe konu edilemeyeceklerine, ilk derece mahkemesi kararında gösterilen gerekçelere göre istinaf sebepleri ile sınırlı olmak üzere ve kamu düzenine aykırılık bulunmayan karara yönelik istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1- b(1) maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir....
OLAY VE OLGULAR Mahkemece; Sanığın mağdur olarak gösterilen borç alanlara zaman zaman faiz karşılığı borç para verdiği, sanığın yalnızca yardım amacıyla borç verdiği yolundaki savunmasının borç alanların anlatımları, sanıktan ele geçen senet ve icra belgeleri karşısında yerinde olmadığı, borç verildiği söylenen miktarların verildikleri tarihler gözetildiğinde karşılıksız ve salt yardım duygusuyla borç para verildiğinin kabulünün de yaşam deneyimleri karşısında inandırıcı bulunmadığı, salt yardım ve insani duygularla para verilmesinde senet ya da başkaca bir belge düzenlenmesinin akla bile gelemeyeceği, dolayısıyla sanığın borç alanlara değişik zamanlarda, faiz karşılığı borç para verdiği ve tefecilik suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu sabit bulunarak zincirleme tefecilik suçundan cezalandırılmasına karar verildiği görülmüştür. IV....
DAVA Davacı, davalı tarafından borç istenilmesi üzerine davalıya borç olarak havale yoluyla 11.605,00 EURO ve 800,00 TL verdiğini, davalının borcunu geri ödememesi üzerine alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlattığını ancak davalının haksız itiraz ettiğini ileri sürerek vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir. II. CEVAP Davalı, öncelikle zamanaşımı itirazında bulunarak, hiçbir borç isteme talebi olmaksızın davacının yardım etme amacıyla bu parayı gönderdiğini, bu paraları borç amaçlı değil yardım amaçlı gönderdiğini savunarak davanın reddini dilemiştir. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının delil olarak dayandığı banka ve PTT dekontlarında paranın borç olarak gönderildiğine dair bir açıklamanın bulunmadığı, tanık dinlenemeyeceği, davacı tarafça yemin deliline de dayanılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A....
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacının, davalı şirketin %10 pay sahibi olduğu, taahhüt etmiş olduğu şirket sermaye payını ödediği, sermaye payı dışında şirkete borç olarak toplamda 67.273,85 Euro verdiği, davacının borç olarak verdiği 67.273,85 Euro'nun 57.058,18 Euro'sunu "Özel Fonlar Hesabına aktarılmasına" ilişkin genel kurullarının iptaline karar verildiği, davalı şirketin ortağından borç olarak almış olduğu, 67.273,85 Euro'yu iade ile yükümlü olduğu, takipten önce temerrüt ihtarnamesinin tebliğ edilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın 65.685,80 Euro asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden tahsil gününe kadar yürütülecek kamu bankalarının Euro ile açılan 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödenen değişen oranlarda faizi ile birlikte aynen veya fiili ödeme tarihindeki TCMB'nin Euro'ya uyguladığı efektif alış kuru üzerinden hesaplanan TL karşılığı ile birlikte iptaline, 60.551,78 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline...
Havale üzerinde bu paranın borç olarak verildiğine dair bir açıklama yoktur. Somut olayda davacının dayandığı belge yalnız başına borç verildiğini ispata yeterli değildir. Zira, kural olarak havale bir ödeme aracı olup, havale belgesinde paranın borç olarak gönderildiğinin belirtilmesi gereklidir. Aksi halde gönderilen havalenin bir borcun ödenmesi amacıyla gönderildiği karine olarak kabul edilmelidir. Borç ödeme belgesi olan havale nedeni ile alacaklı olduğunu davacı ispat etmelidir. Zira havalenin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi mümkün olmayıp bu uyuşmazlıkta miktar itibari ile tanık dinlenilemez. Her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalının davacıya gönderdiği 7.6.2011 tarihli SMS kaydını 6100 sayılı HMK’nın 199....