dedelerinin eşi merhum Hamide AK, dedeleri T1'ın vefatından sonra annesi Esma AK ve amcaları tarafından vefat ettiği 1990 yılı ekim ayından üç ay öncesine kadar bakılıp barındırıldığını ve ihtiyaçlarının karşılandığını, davacı T1'ın gerek babası merhum Mehmet AK gerek diğer kardeşleri gerekse de kendisi tarafından bu süreçte hiçbir katkılarının olmadığı, dedeleri merhum Osman oğlu Merhum T1'ın kendisinden intikal eden tüm mal varlığının dedeleri T3 T3 ile davacının babası merhum Mehmet AK arasında paylaşıldığı, davacının babasına ve onun vefatı ile davacıya intikal eden taşınmazların paylaşım tarihinden bugüne kadar bu paylaşım doğrultusunda kullanıldığını, kendilerine kalan taşınmazlar da kendilerince kullanıldığını; davacı tarafından açılan davanın reddini talep etmiştir....
Somut olayda, paylaşımın içeriği, sebebi, paylaşım tarihi(02/03/2018), davacının sıfatı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile manevi tazminatın bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği yönündeki ilkeler dikkate alındığında, ilk derece mahkemesince hükmedilen manevi tazminat tutarının somut olayın özelliklerine ve manevi tazminatın amacına uygun miktarda olduğu, fazla olmadığı kanaatine varılmıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun ilk derece mahkemesi kararına karşı davalının istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1- b-1 maddesi gereğince duruşma yapılmadan esastan reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Aile Mahkemesinin 2020/665 E. sayılı dosyasında görülen Mal Tasfiyesi Davası devam ettiğini, taraflar mutabık olarak sulh sözleşmesi imzalamış olsalar bile ilgili sözleşmenin Mahkemece kabul edilerek devam eden (mal paylaşım) davanın karara bağlanmasına kadar geçen sürede taraflardan biri gerekçesini belirterek sulh sözleşmesinden vazgeçme hakkına sahip olduğunu, somut durumda mal paylaşım protokolü, davalının psikiyatri tedavisine devam ettiği ve iradesinin yetersiz olduğu bir süreçte imzalandığı, nitekim bu gerekçe ile davalı taraf Çorum 2. Aile Mahkemesinin 2020/665 E. sayılı dosyasında görülen Mal Tasfiyesi Davasının ilk duruşmasında bahsedilen sulh sözleşmesine itiraz ettiğini ve sulh sözleşmesinden vazgeçtiğini beyan ettiğini, mahkeme tarafından bu itirazlar dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı olduğu kanaatinde olduklarını, bu nedenle kararın kaldırılması için istinaf talebinde bulunmuştur....
Davalı T8 cevap dilekçesinde özetle; kendileri çok küçük yaşta iken babaları Osman YILMAZ'ın vefatından sonra, anneleri Hatice (YILMAZ) ÖKTEM, Ali ÖKTEM ile evlendiğini, babaları Osman YILMAZ'dan anneleri Hatice ÖKTEM ve üç kızı olan kendileri adına birçok mal ve mülk miras olarak kaldığını, bunların büyük bir kısmını davacıların babası Ali ÖKTEM tarafından okuma yazması dahi olmayan anneleri Hatice ÖKTEM'in sağlığında mirastan kaçırmak amacıyla şaibeli şekilde sattığını, davacılardan habersiz olarak paylaşıldığı iddiasına ilişkin olarak, söz konusu paylaşım resmi makamlar tarafından ve resmi kayıtlarda ye olan bilgi ve belgeler ışığında gerçekleştirildiğini, bu nedenle yasa gereği zorunlu olarak davalı konumunda bulunmaları ve dava açılmasına sebebiyet vermemeler nedeniyle aleyhlerine hiçbir yargılama masrafı, vekalet ücreti ve sair gidere hükmedilmemesine, söz konusu masrafların davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının, https://www.facebook.com sosyal paylaşım sitesinde bulunan hesabından davacı hakkında 05/04/2015 günü "o saldiriyi senin kopeklerin yapmis huseyin okuzu duyduk biyerklerin yaniyor" şeklinde paylaşım yaptığı, davalının facebook.com adresindeki paylaşımında yer alan söz ve ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, küfür ve hakaret boyutunda olduğu, olayda manevi tazminat koşulllarının oluştuğu anlaşılmakla kullanılan söz ve ifadelerin niteliği ve boyutu, tarafların ekonomik sosyal durumu, suçun işleniş şekli ve biçimi gözetilerek davanın kısmen kabulü ile, 1.500TL manevi tazminatın 05/04/2015 olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen davada; Davacı,miras bırakan ...’ye kök miras bırakandan intikal eden 81 ada 17 parsel sayılı taşınmazındaki miras payına karşılık olarak kat karşılığı İnşaat Sözleşmesi gereğince 5280 ada 7 parsel olan taşınmazda 1 nolu bağımsız bölümün verilmesinin kararlaştırıldığını ancak anılan bağımsız bölümün tapuda satış gibi gösterilerek davalıya devredildiğini, yapılan bu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek 1 / 2 payının iptali ile tescili isteğinde bulunmuştur. Davalı, miras bırakan ...’nin eşinin ölümünden sonra taşınmazı kat karşılığı inşaat sözleşmesi sonrası müteahhide devrettiğini, ... ve eşinin kardeşler arasında miras payları oranında paylaşım yaptıklarını, dava konusu bağımsız bölümü 30.11.1999 tarihinde ..., Salih ve Sabahat’tan satın aldığını, bedelini ödediğini belirtip davanın reddini savunmuştur....
İncelenen tapu kayıtlarından ve dinlenilen tanık beyanlarından murisin hayatta iken taşınmazlarından bir kısmını mirasçılar arasında paylaştırdığı, paylaşım dışı mirasçının bulunmadığı, yapılan paylaşım ile her bir mirasçıya kabul edilebilir ölçüde bir mal verdiği, miras bırakanın amacının mal kaçırma olmadığı, sağlığında malvarlığını mirasçıları arasında paylaştırma kastı taşıdığının kabulü gerektiği anlaşıldığından ilk derece mahkemesince açılan davanın reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığının kabulü gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/(1).b.1 maddesi gereğince incelenen mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
ın 322, 342, 1797, 1802, 1885 ve 2342 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan davalı ...'e satış göstermek suretiyle devrettiğini, ... tarafından 322 parsel sayılı taşınmazın eşi olan diğer davalı ...'e yine satış göstermek suretiyle devredildiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalıların da alım gücünün bulunmadığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan...'ın mirasçılarının payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar, ölmeden 3-4 yıl önce kansere yakalanan mirasbırakanın tüm bakım ve ihtiyaçları ile ilgilendiklerini, mirasbırakanın 1994 yılında davacıları da gözetir şekilde paylaşım yaptığını, bu paylaşıma göre 322 parsel sayılı taşınmazın davalı ...'...
Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/03/2018 tarihli, 2016/1073 Esas, 2018/339 Karar sayılı kararının kaldırılmasına ve yeniden bir karar verilmek üzere dava dosyasının mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda temlikin mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne dair verilen kararın davalı tarafından istinaf edilmesi sonucunda ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi HMK'nın 353/1-b-1. maddesi gereğince istinaf isteğinin esastan reddine karar vermiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR- Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 9.093.74....
Tüm dosya kapsamından, davalının, 05/06/2018 tarihinde Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde, "Kanun ne dıyor serefsız sen AKPnın memurumusun" şeklinde davacıya hakaret ettiği sabit olup davalının eylemi TBK'nın 49. maddesi uyarınca haksız fiil niteliğinde olduğundan davacının bu paylaşım nedeniyle uğradığını iddia ettiği manevi zararından davalı sorumlu olduğundan davanın tümden reddi gerektiği yönündeki istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı tarafından yapılan paylaşım içeriğinde "şerefsiz" sözünün geçmesi ve bu sözün davacı Yüksek Seçim Kurulu Başkanı'na yönelik olduğunun açık olması sebebiyle davalı vekilinin paylaşım içeriği ve matufiyet yönündeki istinafı yerinde görülmemiştir....