Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı-karşı davacının bu talebi mal rejiminin tasfiyesi niteliğindedir. Mal rejimi sona ermeden tasfiyeye gidilemez. Rejim ise, evliliğin boşanma veya iptal kararıyla sona ermesi halinde buna ilişkin davanın açıldığı, ölümle sona ermesi halinde, ölüm tarihinden, mal ayrılığına geçilmesi kararı verilmesi halinde ise, buna ilişkin dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer (TMK m. 225). Bu hükme göre, boşanma kararı kesinleşmedikçe tasfiye talebi incelenemez. Boşanma hükmü kesinleşmediğine göre, tasfiyeye ilişkin bu talebin boşanma davasından tefrik edilmesi, boşanmanın kesinleşmesinin beklenmesi ve bundan sonra işin esasının incelenmesi gerekir. Bu hususun nazara alınmayarak yazılı gerekçe ile talebin kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir....

    Alacaklısından mal kaçırmak amacında olabilen borçlu bu durumda amacına uygun bir mahkeme kararı elde edebilecektir. Somut olayda, davalı borçlu ile diğer davalı eşi, boşanma davasına esas olmak üzere bir protokol hazırlamış ve bunu mahkemeye sunmuşlardır. Davacı alacaklı, anılan protokol ile borçlu tarafından eşine devredilen taşınmazlar hakkındaki tasarrufların iptalini istemiştir. Davacının asıl amacı, boşanmaya ilişkin mahkeme hükmünün iptali değil, taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun iptalidir. Tasarrufun tarafları karı-kocadır. Boşanma davasında tarafların mal bölüşümü mahkeme tarafından belirlenmiş değildir. Tarafların mahkemeye anlaşma şeklinde bildirdikleri iradeleri ile mal paylaşımı belirlenmiştir. Bu gibi hallerde borçlunun alacaklısından mal kaçırabilme imkanı vardır. Gerek tasarrufun iptali davalarında, gerekse HUMK.nun 446. maddesinde yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurmak suretiyle açılan davaların yasal düzenlemelerinin, aynı amaca yönelik olduğu kuşkusuzdur....

      Somut olayda tefrik edilen davada davacı tarafından davalı eş T3'nun davaya konu 34 XX 151 plakalı aracı boşanma davasının açıldığı dönemde mal rejimi davası açılmadan muvazaalı olarak eniştesi (ablasının eşi) Dursun Faruk Yalvaçlı üzerine devrettiğini, işbu devrin danışıklı olduğu ve müvekkilinin hakkına kavuşmasını engellemek amacıyla gerçekleştirildiğinin açıkça ortada olduğu, davalı kendisi adına kayıtlı aracı boşanma ve mal rejimi davası sonucunda meydana gelecek borçlardan kaçırmak amacıyla tamamen kötüniyetli olarak kaçırdığı, zira devir işleminin gerçekleştiği zaman ve boşanma davasının açıldığı tarih göz önüne alındığında yapılan işbu devrin muvazaalı olduğunun açıkça görüleceği bildirilerek aracın satış işleminin muvazaalı olduğunun tespiti ile boşanma ve mal rejiminden kaynaklı alacakları nedeniyle İİK.nun 283. maddesinin kıyasen uygulanarak aracın haciz ve satışını isteyebilmeleri, İİK.nun 227 vd maddeleri gereğince tasarrufun iptali talep edildiğine göre; Borçlar Kanunu hükümlerine...

      Davalı ise, eşi ... ile boşanma davası derdest iken bu belgenin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak düzenlendiğini, murisin kredi borcunu bile kendisinin ödediğini savunarak belgenin geçersiz olduğunu ileri sürmüştür. Davalı tarafından muris ... aleyhine 22.10.1996 tarihinde açılan boşanma davasının, murisin 16.6.1997 tarihinde ölümü nedeni ile konusu kalmadığından reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu belgenin düzenlenme tarihi ise boşanma davasından sonraki bir tarihtir. O halde, anne oğul arasındaki borç belgesinin boşanma davası derdest iken düzenlendiği gözetildiğinde, davalı eşten mal kaçırmak amacıyla danışıklı olarak düzenlendiğinin kabulü gerekir. Bu nedenle asıl davanın reddi ile birleşen davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, mahkemece, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir....

        Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise yasal edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Eşler arasındaki mal rejimi TMK.nun 225/.... maddesi uyarınca boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir. Dava, 743 sayılı TKM.nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mala yapılan katkı payı alacağına ilişkindir. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, aşağıda belirtilen hususlar dışında kalan davacı vekilinin diğer temyiz itirazları yerinde değildir....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ...Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-davacı erkek tarafından kadının kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar, manevi tazminat talebinin ve taşınmazlara yönelik talebinin reddi ile vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davalı-davacı erkek dava dilekçesinde iki adet gayrimenkulün yarı hisselerinin adına kaydını talep etmiştir. Bu talep mal rejiminin tasfiyesine ilişkindir....

            Öte yandan, taraflar arasında düzenlenmiş boşanma protokolünün, sadece mal rejiminin tasfiyesine ilişkin 4. maddesi boşanma hükmünde ayrıca ve açıkça gösterilmemiş ve protokol onaylanmamıştır. Bunun dışında kalan çocukların velayetine, çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına, nafaka ve yargılama giderlerine ilişkin maddeleri ise açıkça ve ayrıca boşanma ilamının hüküm kısmında gösterilmiştir....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı KARAR Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma ve mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteği olarak açılmış ise de mahkemenin de kabulünde olduğu üzere mal rejiminden kaynaklanan alacak isteği yönünden 14.07.2010 tarihinde tefrikine ve ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verildiğine, davaya boşanma davası olarak devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulduğuna göre, Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 12.05.2011 tarihli 2011/1 sayılı kararı gereğince hükme yöneltilen temyiz itirazlarını inceleme görevi Yüksek Yargıtay (2.) Hukuk Dairesinin görevi cümlesinden bulunmakla, gereği için dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 20.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                Kanunun bu açık hükmü gözetildiğinde başlangıç tarihi olan boşanma davasının açıldığı tarihte mal rejimi eşler arasında sona ermiş olsa bile zaman aşımı işlemeyeceğinden (duracağından) ve boşanma kararının kesinleştiği tarihe kadar da bu durma devam edeceğinden ancak boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren TBK.nun 146. maddesinde öngörülen zamanaşımı işlemeye başlayacaktır. Yani zaman aşımının başlangıç tarihinin saptanan bu olgu karşısında boşanma kararının kesinleştiği tarih olarak kabul edilmesi gerekir. Bu halde satın alma tarihi itibariyle edinilmiş mal niteliğindeki aracın 08.01.2009'da 14.750 TL'ye elden çıkarıldığı ve TMK.nun 236. maddesi gereğince bu değerin yarısının davacının katılma alacağını oluşturduğunu gözetilerek ıslah ile artırılan kısmında kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir....

                  Paylaştırılmasını talep ettiği taşınmazlardan bir tanesinin tapu bilgilerini bildirmiş ve dava değerini belirterek nispi harç yatırmıştır.Mahkeme tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesine yönelik talebin incelenebilir hale gelmesi için mal rejiminin sona ermesi gerektiği ( TMK. md.225/2) dikkate alınıp bu talep yönünden davanın tefriki ile boşanma davasının sonucunun beklenilmesi gerekmekte ise de; tarafların boşanmalarına ilişkin hükmün temyiz edilmemek suretiyle kesinleştiği, bu durumda kadının mal rejiminin tasfiyesine ilişkin talebinin incelenebilir hale geldiği gözetilerek, bu hususta taraflara delil ibraz etmeleri için mehil verilip, gösterdikleri taktirde delilleri toplanıp sonucuna göre bu talebin esası hakkında karar verilmesi gerektiği halde, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu