TMK'nun 179.maddesine göre mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. Taraflar aralarında başka bir mal rejimi seçildiğini ileri sürmediklerine göre, evlenme tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar TMK'nun 202.maddesine göre yasal edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler. Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/2.maddesine göre boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir. Temyiz incelemesine konu dava, boşanma dava dilekçesiyle birlikte ve talep tutarından harcı yatırılmak suretiyle açılmış, ... Aile Mahkemesi'nin 2008/939 Esas sayılı dosyasında 10.11.2010 tarihli yargılama oturumunda mal rejiminin tasfiyesine ilişkin isteğin tefrikine karar verilmiş, boşanmaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden sonra tefrik işlemleri gerçekleştirilerek yeni dosya numarasını almıştır....
Taraflar 22.01.2007 tarihinde evlenmişler, 16.06.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 13.09.2011 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında, eşler, başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden, evlilik tarihinden boşanma davasının açıldığı 28.03.2003 tarihine kadar 4722 sayılı Kanun'un 10. maddesi gereğince, TMK'nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Dava dilekçesinin içeriği, davalının savunması ve dava konusu banka hesabının açıldığı 04.05.2007 tarihine göre istek, TMK 202 ve devamı maddeleri gereğince katılma alacağına ilişkindir. Dava konusu banka hesabı 04.05.2007 tarihinde davalı adına açılmış olup boşanma dava tarihinde kar payı geliri ile birlikte hesapta toplam 8.006,54 TL bulunmaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminin Tasfiyesi ve Katkı Payı Alacağı Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, yetkisizlik kararı verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARAR Davacı, davalı ile aralarındaki boşanma davasının derdest olduğunu, evlilik birliği içerisinde davalının bir çok mal edindiğini ileri sürerek mal rejiminin tasfiyesine ve 10.000 TL katılma alacağına karar verilmesini istemiştir. Davalı yetki itirazında bulunup davacının da çalıştığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının yerleşim yerinde davanın açılması gerektiğinden bahisle yetkisizliğe dair verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava, mal rejiminin tasfiyesi ile katılma alacağı isteklerine ilişkindir....
Taraflar 21.10.1986 tarihinde evlenmiş, 13.09.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 01.07.2013 tarihinde kesinleşmesiyle, mal rejimi sona ermiştir (TMK'nun 225/2.m.) Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM'nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TMK'nun 202, 4722 s.Y.nın 10.m.). Dava konusu 441 ada 61 parselde bulunan 212 nolu bağımsız bölüm davalı eş tarafından 15.05.2006 tarihinde satış yolu ile iktisap edilerek adına tescil edilmiş, daha sonra 11.07.2012 tarihinde üçüncü bir kişiye, ondan da 21.11.2012 tarihinde başka bir üçüncü kişiye satılarak devredilmiştir. Tarafların........
İstinaf Sebepleri Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, davanın görülmesine engel kesin hüküm söz konusu olmadığı, anlaşmalı boşanma ilamının hüküm kısmında katkı payı alacağı, değer artış payı alacağı, mal rejiminden doğan alacak, ziynet eşyası ve sair hak ve alacak talepleri olmadığından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği, taraflar arasında mal rejiminin tasfiyesine veya katılma alacağına ilişkin verilen bir karar olmadığı, kesin hüküm nedeniyle davanın reddinin hatalı olduğu, taraflar arasında mal rejiminin tasfiyesine ilişkin bir protokol olmadığı, davacının mal rejimi alacağından feragat etmediği ya da davalı ile sulh olmadığı, boşanma kararında boşanmanın mali sonuçları ve mal rejiminin tasfiyesinin hükme bağlanmadığı, boşanma davasının görülmesinin ve protokolün hazırlanması aşamalarının tamamen davalının kontrol ve tasarrufu altında gerçekleştirildiği, kararda hükmedilen...
Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda usul ekonomisi gereğince (6100 Sayılı HMK mad.30) bekletici mesele yapılmalıdır. Tasfiye davasında, mal rejiminin sona ermemiş ve sona erdirecek davanın da henüz açılmamış olduğunun anlaşılması durumunda ise davanın görülebilirlik ön koşulu yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir. Somut olayda, mahkemece, taşınmazın kişisel mal olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, karar hatalı olmuştur....
Şöyle ki; kural olarak, boşanma kararı kesinleşmedikçe mal rejiminin tasfiyesi gerçekleştirilemez. Ancak boşanma kararının kesinleşmesinden sonra tasfiye gündeme gelir. Ne var ki, usul ekonomisi gözetilerek henüz mal rejimi davası derdest iken açılan ve devam eden boşanma davasının bulunması halinde boşanma davasının sonucunun beklenmesi bakımından bekletici mesele yapılması öteden beri Dairenin uyguladığı bir ilkedir. Direnme kararı üzerine Hukuk Genel Kuruluna intikal eden bir dava nedeniyle, Hukuk Genel Kurulunun 27.06.2012 tarihli ve 2012/8-268 Esas, 2012/420 sayılı kararında, mal rejimi davasında, boşanma davasının sonucunun beklenmesi gerektiğine karar verilmiştir. Somut olayda, temyiz dilekçesi kapsamındaki bilgiler uyarınca UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu, taraflar arasında eldeki davanın karar tarihi olan 18.03.2016 tarihinden önce 14.03.2016 tarihinde açılan boşanma davası bulunduğu anlaşılmıştır....
Bundan ayrı, mahkeme gerekçesinde, boşanma davasının açıldığı tarihte tasfiyeye tabi tutulacak malın elde bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu gerekçe doğru bir gerekçe değildir. Şayet mesken edinilmiş mal ise TMK'nun 219/2-5. bendi uyarınca, “edinilmiş malların yerlerine geçen değerler”, de edinilmiş mal sayılmaktadır. Buna ikame değer denildiği gibi kaim değer de denilmektedir. Kural olarak, mal rejimi, boşanma davasının açıldığı durumlarda TMK’nun 225/2. fıkrası gereğince, boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermektedir. Edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde mal ister elde bulunsun, ister bulunmasın değerleriyle tasfiyede yer alırlar. Gerek mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde ve gerekse edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli bulunduğu evrede 07.03.1953 tarih, 1953/8 Esas ve 1953/7 Karar sayılı ... kararı gereğince, ayin (mülkiyet) istenemeyeceğinden tasfiyeye konu malın değeri istek bakımından esas alınmaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma- Takıların İadesi-Mal Rejimi Tasfiyesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından ziynet ve mal rejimi tasfiyesi davası, erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminatların miktarları yönünden; davalı-davacı kadın tarafından ise kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, velayet, nafakalar ve tazminatlar yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 13.02.2018 günü duruşmalı temyiz eden davalı-davacı ... vekili Av. ... geldi. Karşı taraf temyiz eden davacı-davalı ... ve vekili gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü....
Zamanaşımı süresinin geçtiği bizzat davalı tarafından ve süresinde def'i olarak kesin, anlaşılabilir ve açık bir biçimde ileri sürülmesi gerekmektedir. Davalı taraf ise usulüne uygun zamanaşımı def'inde bulunmamıştır. Kaldı ki; davacı ve davalı hakkında verilen ilk boşanma hükmü 13.07.2001 tarihinde kesinleşmiş olup; tarafların ikinci kez evlendikleri 04.03.2008 tarihine kadar 7 sene geçtiği, tarafların ikinci kez evlendikleri tarihten itibaren boşanma hükmünün kesinleştiği tarihe kadar zamanaşımı süresinin durduğu, ikinci boşanma hükmünün kesinleşmesinden mal rejiminin tasfiyesine ilişkin temyize konu davanın açıldığı tarihe kadar ise 7 ay geçtiği gözetildiğinde davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan açıldığının kabulü gerekmektedir....