, maddî tazminat takdir edilmesinde ve takdir edilen tazminat miktarlarında isabetsizlik bulunmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı kadının tam kusurlu olduğu anlaşıldığından karşı davadaki tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinde her hangi bir isabetsizlik görülmediği belirtilerek tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir....
Tazminat istenenin ise kusurlu olması gerekmektedir. 14. Talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunması bu tazminatın ön koşuludur. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. 15. Evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın mevcut menfaatleri belirlenir ve maddi tazminat talebi değerlendirilir. Taraflar boşanma ile birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise; evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder. 16. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için ise; yine öncelikle bir boşanma kararı, tazminat yükümlüsünün kusurunun varlığı, bu kusurun tazminat isteyen eşin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıması ve talep gerekmektedir. Tazminat talep eden eşin, kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerekmektedir....
Mahkemece, taraflar arasında görülen boşanma davasında davacının maddi ve manevi tazminat, nafaka, eşya talebinin olmadığına ilişkin beyanının mal rejiminin tasfiyesinide kapsadığı ve mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu ve bu beyana rağmen açılan iş bu davanın TMK'nun 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar 08.12.2000 tarihinde evlenmiş olup; 02.02.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 21.05.2013 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Boşanma davasının görüldüğü ... 3. Aile mahkemesi'nin ... sayılı dosyası kapsamında beşinci celse alınan taraf beyanlarında davacı "eşimden boşanmak istiyorum, boşanmanın dışında herhangi bir talebim yoktur, çocukla kişisel ilişki kurulmasını talep ediyorum. Maddi ve manevi tazminat, nafaka, eşya talebim yoktur, velayet eşime verilsin" şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır....
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Aile Mahkemelerinin kuruluş, görev ve yargılama usullerine dair 9.1.2003 gün 4787 sayılı kanun, 18.1.2003 gün 24997 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup, dava konusu uyuşmazlık; tarafların boşanma protokolüne göre bedelinin paylaşılmasına karar verdikleri davalıya ait dairenin satılmasına rağmen bedelin paylaşılmamasından kaynaklanmaktadır. Aile Mahkemeleri, Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden sonra karı koca arasında edinilmiş mallar yönünden çıkacak uyuşmazlıklara ilişkin olan davalara bakmakla görevlidir. Somut olayda taraflar 25.10.2003 tarihinde evlenmiş, 23.12.2005 tarihinde dava konusu daireyi satın almış,9.4.2010 tarihinde ise boşanmışlardır....
Noterliğinin 28.06.2011 tarih ve 23366 yevmiye numaralı ihtarnamelerinin içeriğinden davaya konu taşınmazın davalı tarafından dava açılmadan önce boşaltıldığının anlaşıldığı, davacının da dava dilekçesinde taşınmazın ek boşanma protokolüne uyulmayarak tahrip edilerek boşaltıldığını beyan ettiği gözönüne alındığında davanın elatmanın önlenmesi niteliğinde olmayıp, taşınmazdaki hasar bedeli ve geç teslim nedeniyle cezai şart alacağı isteğine ilişkin olduğu ve toplam 3.500.-TL alacağın tahsilinin talep edildiği görülmektedir. Hâl böyle olunca, davada elatmanın önlenmesi talebi bulunmadığından taşınmaz bedelinin dava değeri olarak değerlendirilemeyeceği, dava tarihi ve talep edilen alacak miktarı itibarıyla da davaya bakma görevinin sulh hukuk mahkemesine ait olduğu anlaşıldığından, taraf delillerinin toplanarak işin esasının incelenmesi hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere görevsizlik kararı verilmiş olması doğru değildir....
DAVANIN KONUSU : Tazminat KARAR TARİHİ : 14/04/2022 GEREKÇELİ KARAR YAZILMA TARİHİ : 09/05/2022 KARAR Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava konusu uyuşmazlık; yaralanmalı trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Dosyanın incelenmesinde kararın taraf vekillerince istinaf edilmesinden sonra 13.08.2021 tarihinde davacı vekili tarafından mahkemeye sunulan dilekçede taraflar arasında sulh protokolü imzalandığı, davalının zararı karşıladığı belirtilmiş olmasına karşın dosya muhteviyatında ve dilekçe ekinde sözü edilen sulh protokolünün yer almadığı anlaşılmıştır....
Dava, boşanma davası niteliğindedir. Dairemiz kararına karşı davalı tarafça temyiz yoluna başvurulmuş, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin bozma ilamı ile davacı kadın lehine hükmedilen maddî tazminat yönünden Dairemiz kararının bozulmasına, temyize konu sair yönlerden ise onanmasına karar verilmiştir. Bozma sonrası yapılan yargılamada, 11/11/2021 tarihli celse, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Uyuşmazlık, TMK'nın 174/1. maddesi kapsamında davacı kadın lehine hükmedilen maddî tazminat miktarına ilişkindir. Ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.11.2014 tarih ve 2013/2- 416- 2014/956 sayılı ilamında belirtildiği üzere; boşanmanın mali sonuçlarından olan maddî tazminat TMK m. 174/1’de düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre; “mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.”...
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın dava dilekçesinde taraflar arasında iki yarı sözleşme akdedildiğini ve bu 2 sözleşmenin ayrı ayrı feshedildiğini belirttiğini, bu ayrı fesihlerden kaynaklı yine ayrı ayrı tazminat taleplerinde bulunduğunu, davacı tarafça sunulan arabuluculuk son oturum tutanağı incelenmesinde davacının yalnızca " Tüplü Gaz Bayilik Sözleşmesi'ne" ilişkin arabuluculuk müracaatında bulunduğunun anlaşıldığını, dolayısıyla ortada eksik arabuluculuk müracaatı olduğu açık olup, dava şartı yerine getirilmeden ikame edilen davanın reddine karar verilmesini talep ettikleri anlaşıldı. DELİLLER Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; 03/10/2016 tarihli ... Bayilik sözleşmesine, 03/10/2016 tarihli ek protokol ve tadil protokolüne, 03/10/2016 tarihli ......
Aile Mahkemesi'nin 2014/173 Esas, 2014/589 Karar sayılı dava dosyasında protokolde ve duruşmada tarafların 'katkı payı alacağı, katılma alacağı, değer artış payı alacağı, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı tazminat ve alacak taleplerinden feragat ettikleri' hükmün 6. bendinde ' katkı payı alacağı, katılma alacağı, değer artış payı alacağı, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı tazminat ve alacak taleplerinden feragat ettiklerinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına' karar verildiği, ret kararı verilmediği, kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır....
ASCM'nin 2004/120 E,2004/566 K sayılı ceza ilamı ,05/05/2005 tarihli Pendik Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulunun kararı göz önüne alındığında kadının evini terk etmiş olabileceği ,fiili ayrılığın tek başına boşanma sebebi olamayacağı, erkeğe atfedilen kusurların ispat edilemediği değerlendirilmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 166/1- 2. maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacı tanıklarının sözleri Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, görgüye dayalı somut anlatımlar değildir. Herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.Davacı dinlenen tanık beyanları ile davalı hakkındaki iddialarını ispatlayamamıştır....