Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ortak çocuk yararına hükmedilen 200 TL. tedbir nafakası bozmanın kapsamı dışında kalıp kesinleştiği halde yeniden ortak çocuk yönünden dava tarihinden itibaren 400 TL. tedbir nafakasına karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 20.05.2019 (Pzt.)...

    Davacı-davalı anne, dava dilekçesiyle velayetin değiştirilmesi yanında iştirak nafakası istemiş, eğer bu talebi kabul edilmez ise ortak çocukla olan kişisel ilişkisi günlerinin genişletilmesini talep etmiş, davalı-davacı baba da birleşen davasında anlaşmalı boşanma davasıyla kararlaştırılmadığından iştirak nafakasının hüküm altına alınmasını istemiş, mahkemece, kadının veleyetin değiştirilmesi, karşı davacı babanın da iştirak nafakası davaları kabul edilerek, ortak çocuğun velayetinin tedbiren anneye verilmesine, velayetin değiştirilmesi davası kesinleştikten sonra çocuk yararına iştirak nafakasına, ayrıca baba içinde çocuğun anneye teslim edileceği tarihe kadar iştirak nafkasına ve babaya verilen iştirak nafakasının da anlaşmalı boşanma davasında ortak çocuk adına devri kararlaştırılan konutun tahmini kira geliri kadar mahsubuna karar verilmiştir....

      Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında koca da boşanma davası açmakta haklıdır. Koca'nın boşanma davasının da kabulü gerekirken, yetersiz gerekçe ile bu davanın reddi doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre kadının boşanma davası ve fer'ileri hakkında yeniden hüküm kurulması gerekeceğinden bu yönlerin ve kocanın diğer yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.19.03.2015(Prş.)...

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dairemizce; resen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan (HMK md. 355) inceleme sonucunda; Dava, anlaşmalı boşanma sonucu hükmedilen iştirak nafakasının indirilmesi, nafakanın artırım oranına ilişkin protokol hükmünün iptali ve protokolde ortak çocuğa ilişkin diğer mali yükümlülüklerin yeniden uyarlanması ile velayeti davalı anneye verilen müşterek çocuk ile davalı baba arasında kurulan kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi isteklerine ilişkindir....

        Bu nedenle davacının terke dayalı boşanma davasının reddi gerekmiştir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davası bakımından ise; Türk Medeni Kanununun 166/1- 2 maddesi uyarınca boşanma davasının açılmış olması halinde boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Davacının davalı kadına gönderdiği terk ihtarı davalı eşin ihtar talep tarihinden önceki kusurlu davranışlarının affedilip, en azından hoşgörüyle karşılandığına ve bu nedenle yeniden birlikte yaşama isteğine ilişkin bir irade açıklaması niteliğindedir. Affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar ise boşanma sebebi olamaz. Davacı erkeğin, bu şekilde eşinin ihtardan önceki kusurlarını affettiği, ihtar tarihinden sonrası için de davalı kadından kaynaklanan boşanmaya sebep olabilecek nitelikte yeni bir olayın varlığı kanıtlanamamıştır....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı (kadın) tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacı (koca)'ın 05.08.2006 ve 16.03.2011 tarihlerinde eşine fiziksel şiddet uyguladıktan sonra, davacı (kadın) tarafından 25.03.2011 tarihinde açılan boşanma davasından 05.03.2012 tarihinde feragat edildiği anlaşılmakta ise de tarafların feragat tarihinden sonra barışıp birlikte yaşamaya başladıkları ve özellikle davacı (kadın) tanığı ...'ın beyanı doğrultusunda tarafların yeniden birlikte yaşamaya başladığı dönemde davalı (koca)'nın eşine yeniden fiziksel şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir....

          Kadının fiili ayrılık sırasında, tedbir nafakası almaya kesintisiz devam etmiş olması, tarafların ortak hayatı sürdürmek üzere bir araya geldiklerine yönelik, gerek davalı-karşı davacı kadının yazılı ve sözlü beyanları sırasındaki çelişki, gerekse bu beyanlarla kadının tanıklarının anlatımı arasındaki çelişkilere göre, ortak yaşamın yeniden kurulduğu iddiasının kabulü mümkün değildir. Davalı-karşı davacı kadın kendi açtığı boşanma davasından feragat ettiğinden, davacı-karşı davalı erkeğe de kusur yüklenemez. Bu durumda, herhangi bir kusurlu davranışı ispat edilemeyen davalı-karşı davacı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü isabetli değil ise de; davacı-karşı davalı erkeğin davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi koşulları gerçekleştiğinden, davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasının kabulüne karar verilmesi sonucu itibariyle doğrudur....

            Davacının "tam kusurlu" olması, koşullarının gerçekleşmesi halinde bu maddeye göre boşanma kararı verilmesine engel değildir. Kusur, burada boşanma kararı verilmesi bakımından bir unsur olarak kabul edilmemiştir. Sadece boşanmanın sonuçları düzenlenirken etkilidir. Davacı tarafından daha önce açılan boşanma davası reddedilmiş, karar 08.02.2010 tarihinde kesinleşmiştir. İş bu dava ise 20.02.2013 tarihinde açılmıştır. Ret kararının kesinleşmesinden başlayarak üç yıl geçtiği ve ortak hayatın yeniden kurulamadığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerle gerçekleşmiştir. Bu durumda davacı tarafından açılan boşanma davasının da kabulü gerekir. Bu husus nazara alınmadan "tam kusurlu" olduğundan bahisle davacı-davalı(nın) boşanma davasının reddi doğru bulunmamıştır....

              Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Boşanma-Ziynet Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı kadın tarafından TMK 166/1, 162 ve 163. maddelerine dayalı olarak açılan boşanma davasında mahkemece, davalı erkek tam kusurlu bulunarak kadının TMK 166/1 maddesine dayalı boşanma davası ve ferilerinin kabulüne karar verilmiş ise de; tarafların yeniden bir araya gelerek ortak yaşamaya devam ettiği ve ikinci çocukları ...'nın 17.07.2019 tarihinde dünyaya geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı kadın tarafından, erkeğin kusurlu davranışların affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, kadının boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir....

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki "boşanma" ve "birleşen boşanma" davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-davacı kadın tarafından her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Yapılan soruşturma toplanan delillerle, davacı-davalı erkeğin eşine "aptal mısın, salak mısın" diyerek hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-davacının boşanma davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır....

                  UYAP Entegrasyonu