Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından; her iki boşanma davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece davacı-davalı kadının boşanma davasının kabulüne, davalı-davacı erkeğin boşanma davasının ise reddine karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacı-davalı kadının da evlilikleri boyunca erkeğe "aptal, salak, sen erkek misin?" diyerek sürekli hakeret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı erkek dava açmakta haklıdır....

    SONUÇ: Temyize konu hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre kadının boşanma davası yönünden yeniden hüküm kurulması gerekli hale geldiğinden kadının boşanma davasına yönelik tüm, erkeğin boşanma davasına yönelik sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.17.02.2016 (Çrş.)...

      Tarafların bu açıklamaları dikkate alınarak, duruşmaya çağrılıp bizzat beyanları da alınmak ve ortak çocukların üstün yararlarının ebeveynlerinden hangisinin yanında olacaklarına ilişkin uzmanlardan rapor da alınmak suretiyle yeniden düzenleme yapılması gerekir. Bu husus dikkate alınarak ortak çocuklar velayetlerine ilişkin yeniden düzenleme yapılmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir. 3-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı kadın yararına hükmolunan yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir....

        Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı erkek tarafından, kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi ve kadın yararına hükmedilen tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Taraflarca karşılıklı açılan boşanma davalarının yapılan yargılaması sonında, ilk derece mahkemesince; davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle, her iki boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk ile baba arasında kişisel ilişki tesisine, ortak çocuk yararına aylık 500,00TL tedbir nafakası ve 500,00TL iştirak nafakasına, davacı-karşı davalı kadın yararına 12.500TL maddî tazminat, 12.500TL manevî tazminata hükmedilmiştir....

          Bu halde ortak çocuklar yararına hükmedilen tedbir nafakası yönünden bozma yapılmamış, bu yönden hüküm kesinleşmiştir. Bozulmasına karar verilen hususlar yönünden yeniden yapılan yargılamada kesinleşen kısımlar hakkında hüküm kurulamaz. Mahkemece bu husus dikkate alınmaksızın kesinleşen ortak çocuklar yararına hükmedilen tedbir nafakası yönünden yeniden karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu kısmının düzeltilerek onanması gerekmiştir (HUMK m. 438/7)....

            DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dairemizce; resen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan (HMK md. 355) inceleme sonucunda; Dava, anlaşmalı boşanma sonucu hükmedilen iştirak nafakasının indirilmesi, nafakanın artırım oranına ilişkin protokol hükmünün iptali ve protokolde ortak çocuğa ilişkin diğer mali yükümlülüklerin yeniden uyarlanması ile velayeti davalı anneye verilen müşterek çocuk ile davalı baba arasında kurulan kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi isteklerine ilişkindir....

            Davacı-davalı anne, dava dilekçesiyle velayetin değiştirilmesi yanında iştirak nafakası istemiş, eğer bu talebi kabul edilmez ise ortak çocukla olan kişisel ilişkisi günlerinin genişletilmesini talep etmiş, davalı-davacı baba da birleşen davasında anlaşmalı boşanma davasıyla kararlaştırılmadığından iştirak nafakasının hüküm altına alınmasını istemiş, mahkemece, kadının veleyetin değiştirilmesi, karşı davacı babanın da iştirak nafakası davaları kabul edilerek, ortak çocuğun velayetinin tedbiren anneye verilmesine, velayetin değiştirilmesi davası kesinleştikten sonra çocuk yararına iştirak nafakasına, ayrıca baba içinde çocuğun anneye teslim edileceği tarihe kadar iştirak nafkasına ve babaya verilen iştirak nafakasının da anlaşmalı boşanma davasında ortak çocuk adına devri kararlaştırılan konutun tahmini kira geliri kadar mahsubuna karar verilmiştir....

              Bu nedenle davacının terke dayalı boşanma davasının reddi gerekmiştir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davası bakımından ise; Türk Medeni Kanununun 166/1- 2 maddesi uyarınca boşanma davasının açılmış olması halinde boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Davacının davalı kadına gönderdiği terk ihtarı davalı eşin ihtar talep tarihinden önceki kusurlu davranışlarının affedilip, en azından hoşgörüyle karşılandığına ve bu nedenle yeniden birlikte yaşama isteğine ilişkin bir irade açıklaması niteliğindedir. Affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar ise boşanma sebebi olamaz. Davacı erkeğin, bu şekilde eşinin ihtardan önceki kusurlarını affettiği, ihtar tarihinden sonrası için de davalı kadından kaynaklanan boşanmaya sebep olabilecek nitelikte yeni bir olayın varlığı kanıtlanamamıştır....

              Kadının fiili ayrılık sırasında, tedbir nafakası almaya kesintisiz devam etmiş olması, tarafların ortak hayatı sürdürmek üzere bir araya geldiklerine yönelik, gerek davalı-karşı davacı kadının yazılı ve sözlü beyanları sırasındaki çelişki, gerekse bu beyanlarla kadının tanıklarının anlatımı arasındaki çelişkilere göre, ortak yaşamın yeniden kurulduğu iddiasının kabulü mümkün değildir. Davalı-karşı davacı kadın kendi açtığı boşanma davasından feragat ettiğinden, davacı-karşı davalı erkeğe de kusur yüklenemez. Bu durumda, herhangi bir kusurlu davranışı ispat edilemeyen davalı-karşı davacı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü isabetli değil ise de; davacı-karşı davalı erkeğin davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi koşulları gerçekleştiğinden, davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasının kabulüne karar verilmesi sonucu itibariyle doğrudur....

                Ortak çocuklar yararına hükmedilen aylık 100'er TL. tedbir nafakası bozmanın kapsamı dışında kalıp kesinleştiği halde yeniden ortak çocuklar yönünden dava tarihinden itibaren aylık 200'er TL. tedbir nafakasına karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 18.09.2019 (Çar.)...

                  UYAP Entegrasyonu