Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı erkek vasisi istinaf dilekçesinde özetle; boşanma davasının kabulü, kusur, tazminat, nafaka, velayet ve kişisel ilişki kararının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir. İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE Dava, TMK'nın 166/1. maddesine dayalı evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı boşanma istemine ilişkindir. HMK'nın 355. maddesine göre re'sen gözetilerek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. TMK'nın 166/1- 2. maddesine göre; "evlilik birliği ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır....

Böylelikle ilk derece mahkemesince kadının davasında verilen boşanma hükmü taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleşmiştir. İstinaf incelemesini yapan Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince 09/05/2017 tarihli ve 2017/740 esas, 2017/633 sayılı karar ile davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davasının neden kabul edildiği hususunun gerekçelendirilmediği belirtilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir. Bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararı sonrasında Antalya 6....

    Aile Mahkemesinde açılan boşanma davasının reddedilip, 11.09.2012 tarihinde kesinleştiği, kararın kesinleşmesinden itibaren üç yıllık sürede ortak hayatın yeniden kurulamadığı, kadın tanıklarının beyanlarının evlilik birliğinin yeniden kurulduğunun kabulü olarak değerlendirilemeyeceği, tarafların evlilik birliğinin devamı amacıyla biraraya geldiklerinin yeterli delillerle kanıtlanamadığı, gerçekleşen bu durum karşısında erkeğin fiili ayrılık sebebine dayalı boşanma davasının kabulü gerekirken, yazılı şekilde reddinin usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle ... Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir. B....

      ın ergin olduğunun anlaşılmasına göre, davacı- karşı davalı erkeğin aşağıdaki bendin dışındaki temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir. 2-Mahkemece verilen karara karşı taraflarca temyiz kanun yoluna başvurulmuş, karar Dairemizin 2015/22906 esas ve 2017/1972 karar sayılı bozma ilamı ile boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren maddi ve manevi tazminata yasal faiz işletilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş, tarafların boşanma davalarının kabulü, velayet, kişisel ilişki kararları ve nafakalar yönünden onanarak kesinleşmiştir. Mahkemece bozma sonrası verilen kararda tarafların boşanma davalarının kabulü, velayet, kişisel ilişki kararları ve nafakalara ilişkin yeniden hüküm kurulmuştur. Kesinleşen yönler hakkında yeniden hüküm kurulması doğru değildir. Ne var ki; bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir (HUMK m.438/son)....

        Bu şartlar altında davalı-davacı kadının boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle kadının boşanma davasının reddi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre yeniden hüküm kurulması zorunlu hale gelen davacı-davalı erkeğin boşanma davası ve fer'ilerine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.01.07.2015(Çrş.)...

          Daha sonra davalı erkek 04.04.2018 tarihli bir dilekçe vermiş ortak çocuğun annesi tarafından alınmadığını, konunun savcılığa intikal ettiği, ortak çocuğun 7 aydır yanında kaldığını ve iştirak nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Tarafların beyanları değerlendirilip sonucu uyarınca yeniden bir karar verilmek üzere hükmün ortak çocuğun velayetine ilişkin olarak bozulması gerekmiştir....

            Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin kararı ile Türk Medeni Kanunu'nun 166/3 maddesi uyarınca boşandıkları, boşanma kararının 06.06.2012 tarihinde kesinleştiği, velayeti istenen ortak çocuk ...’nin 20.04.2010 doğumlu olduğu, karar tarihinde ortak çocuğun doğmaması nedeniyle velayete ilişkin bir düzenlemenin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davacı, boşanma kararı verilmesinden sonra ve fakat kesinleşmesinden önce 20.04.2010 tarihinde dünyaya gelen ortak çocuk ...’nin velayetinin kendisine verilmesini istemektedir O halde dava, ortak çocuk ...’nin velayetinin düzenlenmesi davasıdır.Velayetin düzenlenmesi davasında asıl olan çocuğun üstün yararıdır. Mahkemece çocuğun üstün yararı doğrultusunda velayetin davacı annede bırakılmasına karar verilmesi doğru ise de, kararın gerekçe kısmında davanın, velayetin değiştirilmesi davası olduğunun yazılması ve hükümde velayetin davalı babada olduğunun belirtilmesi doğru olmamıştır....

              İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı - karşı davalı kadın vekili yasal süresinde sunduğu 06.09.2019 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; müvekkiline yüklenen kusurun ispatlanamadığını, tanık ifadesinde geçen olaylardan sonra birliğin devam ettiğini, ortak çocukla baba arasında yaz ayı için kurulan kişisel ilişkinin ortak çocuğun altı yaşını doldurduktan sonra uygulanmasına karar verilmesi gerektiğini, ortak çocuğun altı yaşına kadar yaz aylarında baba yanında sadece bir hafta kalabileceğini, hükmedilen nafakanın yeterli olmadığını, ortak çocuğun kreşe başlayacağını belirtmiş talepleri gibi karar verilmesini istemiştir. GEREKÇE: Karşılıklı davalar; evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine (TMK 166/1. madde) dayalı boşanma ve ferîleri istemine ilişkindir....

              DAVA 1.Davacı-karşı davalı kadın asıl dava ve asıl davada cevaba cevap (karşı davaya cevap) dilekçelerinde özetle; tarafların 2005 yılında evlendiğini, bu evliliklerinden ortak çocukları olduğunu, erkek ile aralarında geçimsizlik bulunduğunu, sürekli olarak tartıştıklarını ve anlaşmalı boşanma konusunda anlaştıklarını iddia ederek asıl davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin üçüncü fıkrası hükmü uyarınca boşanmalarına karar verilmesi talep ve dava edilmişse de yargılama sırasında tarafların anlaşmaları boşanma konusunda anlaşamamaları sebebiyle davaya 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları hükümleri uyarınca çekişmeli boşanma davası olarak devam edilmiş ve kadın tarafından tarafların boşanmalarına, karşı davanın reddine, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 500,00 TL tedbir nafakası, 500,00 TL iştirak nafakası ile kadın yararına 50.000,00 TL maddî tazminat, 50.000,00...

                Bozulmasına karar verilen hususlar yönünden yeniden yapılan yargılamada kesinleşen kısımlar hakkında hüküm kurulamaz. Mahkemece bu husus dikkate alınmaksızın bozma sonrası yapılan yargılamada kesinleşen kadının ziynet alacağı davası hakkında yeniden hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 3-Mahkemece bozma öncesi verilen 19.02.2015 tarihli ilk hükümde kadın ve yanında bulunan ortak çocuk yararına dava tarihinden itibaren aylık 200,00'er TL tedbir nafakası ile ortak çocuk yararına kararın kesinleşmesinden itibaren aylık 200,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmiş, bu hüküm erkek tarafından her iki boşanma davasına, kadın tarafından ise karşı dava yönünden lehine vekalet ücreti verilmemesine yönelik olarak temyiz edilmiş, bozma sonrası verilen ikinci kararda; kadın yararına aylık 300,00 TL tedbir nafakası ile ortak çocuk yararına aylık 275,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu