İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının, erkeğe ve erkeğin ailesine hakaretler ettiği, ortak çocuğu göstermediği, erkeğin ise kadına hakaret ettiği, bu hususun tüm dosya kapsamı ile ispatlandığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, tarafların beyanları da dikkate alınarak ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak ortak çocuk yararına aylık 4.000,00 TL tedbir nafakası, 4.000,00 TL iştirak nafakası, boşanmakla kadının yoksulluğa düşeceği anlaşıldığından kadın yararına aylık 2.000,00 TL tedbir nafakası, 2.000,00 TL yoksulluk nafakası, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olmaları sebebiyle davalı kadının tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI A.İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı İlk Derece Mahkemesinin 28.03.2019 tarihli ve 2017/840 Esas, 2019/223 Karar sayılı kararıyla; evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşine ve ortak çocuğa fiziksel şiddet uygulayan, aşağılayan, uzun süredir evi terk eden, evi terk ettikten sonra ihtiyaçlarla ilgilenmeyen ve eşine ve çocuğuna ilgisiz davranan erkeğin tam kusurlu olduğu, boşanma sebebiyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın eş yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesinin üstün yararına olacağı, velâyet kendisine verilmeyen eşin çocukların bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmakla yükümlü olduğu ve kadının ziynet alacağı davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle; boşanma davasının kabulü ile tarafların...
Bu husus nazara alınmadan davanın Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesine dayandığının kabul edilmesi doğru değil ise de, toplanan delillerle koca tarafından daha önce açılan boşanma davasının reddedildiği, kararın 14.03.2006 tarihinde kesinleştiği, bu tarihten başlayarak üç yıl geçtiği ve bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulamadığı gerçekleşmiş olup, Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesi şartlarının oluştuğu görülmekle, verilen boşanma hükmü bu sebeple sonucu bakımından doğru bulunmuş, davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları açıklanan sebeple yerinde görülmediği gibi diğer hususlara ilişkin temyiz itirazları da yersiz olup, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 119.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.17.03.2014(Pzt.)...
DAVA TARİHİ : 05.09.2017 - 03.11.2017 KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 12. Aile Mahkemesi SAYISI : 2017/692 E., 2019/555 K. Taraflar arasındaki karşılıklı olarak açılan boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir. Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kısmen esastan reddi ve kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümleri kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin 27.05.2022 tarihli ve 2021/1648 Esas, 2022/1118 Karar sayılı kararıyla; kadının, zina hukuksal sebebine dayalı olarak usulüne uygun şekilde açılmış bir boşanma davası bulunmadığından İlk Derece Mahkemesince bu yönden hüküm kurulmamasında, tarafların gerçekleşen kusurlu davranışları sebebiyle, kadın bakımından evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı sabit olup, kadının boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesinde, kadının boşanmaya sebep olabilecek kusurlu bir davranışı ispat edilemediğinden, erkeğin davasının reddine karar verilmesinde, ortak çocuk ... yararına ergin olduğu tarihe kadar 4721 sayılı Kanun'un 169 uncu maddesi gereğince tedbir nafakasına hükmedilmesinde ve hükmedilen nafakanın miktarında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle tarafların bu yönlere ilişkin istinaf isteklerinin esastan reddine, tarafların boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri, tespit edilen ekonomik ve sosyal...
O hâlde, ortak konutu terke zorlayan veya eve dönmeyi engelleyen eşin, gerçekte terk eden eş olması nedeniyle, terke dayalı boşanma davası açma hakkı bulunmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu sonucun, yasanın konuluş amacına da uygun olduğu anlaşılmaktadır. Aksine görüşün kabul edilmesi hâlinde; ortak konuttan kovulan, fiilen ayrılmaya zorlanan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesi engellenen eşe karşı, haksız konumda bulunan eşin boşanma davası açma hakkı olduğunun kabulü ile boşanma kararı elde edebileceğinin düşünülmesi, hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı her türlü duraksamadan uzaktır. 8. Diğer yandan 4721 sayılı Kanun’un “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları; "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık; taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, her iki davanın kabulü ile kadın lehine nafakalara ve tazminatlara hükmedilmesinin ve miktarlarının dosya kapsamına uygun olup olmadığı, baba ile ortak çocuk arasında kurulan kişisel ilişkinin çocuğun üstün yararına uygun olup olmadığı, ortak çocuğunun yurt dışına çıkmasına izin verilmesi yönünde hüküm kurulmamasının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 2....
Türk Medeni Kanununun 166/1- 2. maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması ve davalı eşin az da olsa kusurlu olduğunun kanıtlanması gerekir. (1)Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. (2) Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. (3) Affeden tarafın dava hakkı yoktur (TMK md.162). Pek kötü veya onur kırıcı davranış özel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Pek kötü davranış sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için, bu davranışın “zulüm veya işkence boyutunda” eşe ızdırap veren ve onun sağlığını bozacak ağırlıkta olması gerekir ( Ömer Uğur Gençcan-Boşanma Hukuku Kitabı. Syf 194- 195)....
Oysa, fiili ayrılığı başlatan reddedilen boşanma davasının davacı erkek tarafından açıldığı, davacı erkeğin 29.07.2010 tarihinde davadan feragat etmesi sebebiyle reddedildiği, bundan sonra tarafların bir arada yaşamadığı anlaşılmaktadır. Davacı erkeğin boşanma davasından feragati, sözü edilen davaya kadar ki olaylardan dolayı davalının kusurlu kabul edilmesine mani olur. Feragatin hasıl ettiği kesin hüküm etkisi karşısında, artık önceki olaylardan dolayı davalı kusurlu addedilemez. Mahkemece davalı kadına yüklenen diğer kusurlara davacı erkek dava dilekçesinde dayanmamış olup, dayanılmayan vakıaların hükme esas alınması mümkün değildir (HMK m. 25/1). Bu durumda reddedilen boşanma davasını açarak fiili ayrılığa sebep olan davacı erkek boşanmada tam kusurludur. Davalı kadına atfedilebilecek bir kusur gerçekleşmemiştir....
İş bu davada Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi sebebiyle boşanma kararı verilebilmesi için, bu madde gereğince boşanma talep edilmiş olması gerekir Dosyamızdaki somut olayda, Türk Medeni Kanunun 166/son maddesine ilişkin bir boşanma talebi yoktur. Bu nedenlerle yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu düşünüyorum....