Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece davacı-davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de; dosya arasında bulunan 07.03.2014 tarihli sosyal ve ekonomik durum araştırma raporunda davacı-davalı kadının ev hanımı olup herhangi bir gelirinin bulunmadığının belirtilmesine karşın, velayet düzenlemesi için aldırılan sosyal inceleme raporunda davacı-davalı kadının aylık 2.000 TL gelirinin olduğu muhasebecilik yaptığı, bayramdan sonra bir hastanede çalışmaya başlayacağını belirttiği görülmüştür. O halde mahkemece, davacı-davalı kadının düzenli ve sürekli bir işte çalışıp çalışmadığı, çalışıyor ise çalışması neticesinde elde ettiği kazancının kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde olup olmadığı araştırılarak, gerçekleşecek sonuç uyarınca yoksulluk nafakası (TMK m. 175) hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....

    Davalı-karşı davacı kadın çalıştığını beyan etmiş, davalı erkek de kadının çalıştığını ve asgari ücretin üstünde gelirinin olduğunu iddia etmiş, mahkemece davacının sosyal ve ekonomik durumu hakkında usulüne göre bir araştırma yapılmamıştır. Bu sebeple, davacı kadının usulünce ekonomik ve sosyal durumu araştırılarak; çalışıp, çalışmadığının çalışıyorsa gelirinin düzenli ve sürekli olup olmadığının ve elde ettiği gelirinin kendisini yoksulluktan kuratarıp kurtarmayacağının boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin belirlenmesi, gerçekleşecek sonucuna göre kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken; bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir....

      Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; mahkemece yaptırılan sosyal ekonomik durum araştırma tutanağına göre kadının ev hanımı olduğu tespit edilmiş ise de, dosya arasında bulunan belgesinde ise davalı- karşı davacı kadın sigortalı çalışan olarak görünmektedir. Mahkemece, bu konuda usulünce araştırma yapılmamıştır. Davalı-karşı davacı kadının çalışıp çalışmadığının, çalışıyorsa yoksulluktan kurtaracak düzeyde düzenli ve sürekli bir gelirinin olup olmadığının, işten ayrılmışsa kendi isteği ile ayrılıp ayrılmadığının araştırılarak; boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin belirlenmesi, gerçekleşecek sonucuna göre kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken; bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir....

        Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından tazminatların ve nafakaların miktarı yönünden; davalı erkek tarafından ise tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir ( TMK m. 175). Davacı kadının yargılama sırasında asgari ücretle işe girdiği, işveren tarafından haklı bir sebep olmadan iş akdi feshedilmiş ise de, bu tarihten sonra 04.04.2015 tarihli çocuk teslimine ilişkin tutanakta davacının işte olduğu beyan edilmiştir....

          Mahkemece davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de; toplanan delillere göre ve özellikle kadının sosyal inceleme raporu düzenleyen uzmana verdiği beyanında kuaförlük yaptığını, 2000 TL geliri olduğunu bildirdiği, bu hale göre kadının da çalıştığı, düzenli gelirinin bulunduğu, tarafların gelirlerinin birbirine denk olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, TMK'nın 175. madde koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemez. O halde, kadının yoksulluk nafakası isteğinin reddi gerekirken, yazılı şekilde yoksulluk nafakası takdiri doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....

            Hukuk Dairesinin 08/02/2023 tarih, 2022/10002 Esas, 2023/467 Karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine Dairemizce duruşma açılarak yapılan yargılama sonunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : İDDİA Davacı koca vekili, dava dilekçesinde özetle; kadının müvekkilin ailesine saygı göstermediğini, memleket ziyaretlerinde eşinin ailesini ziyaret etmediğini, müvekkilin ablasına hakaret ettiğini, kadının kıskanç olup kadının davranışları sebebiyle müvekkilinin ailesiyle görüşemediğini belirterek evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına karar verilmesini ve ev eşyalarının iadesini talep ve dava etmiştir. SAVUNMA Davalı kadın, cevap dilekçesinde; kocasının hayatında başka bir kadın olduğunu, bu sebeple davranışlarının değiştiğini belirterek davanın reddini savunmuştur....

            Bu durumda, davacı-davalı kadının manevi tazminat isteminin reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 3-Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Davacı-davalı kadın, dava dilekçesinde uygun miktarda yoksulluk nafakası talep etmiş; talebinin miktarını belirtmemiştir. Mahkemece miktar konusunda talep açık olmadığı halde; davacı-davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmadığı gibi mahkemece yapılan kolluk araştırma tutanağında da kadının temizlik görevlisi olarak çalıştığı ve asgari ücret düzeyinde gelirinin bulunduğu belirtilmiştir....

              ya gelip boşanma davası açtığı, davalı-davacı kadının bir müddet müşterek konutta kalıp, komşuların maddi manevi yardımları ile hayatını idame ettirdiği, davalı-davacı kadının kocasının ...'da boşanma davası açtığını öğrenince ailesinin yardımı ile ...'...

                Bu kişilere verilen yardım, 506 sayılı Kanunda "dul ve yetim aylığı" olarak, 5510 sayılı Kanunda ise "ölüm aylığı" şeklinde yer almaktadır. 506 sayılı yasanın 23. maddesi ve 5510 sayılı yasanın 34. maddesinde, "evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kız çocuklarına" aylık bağlanacağı hükme bağlanmıştır. Temyize konu dosyada, aylık alan kadının durumu, "evli olup da sonradan boşanan" statüsünde yer almaktadır. Davanın konusu, bu sanığın hak sahibi olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Madde metninde, boşanma kararından söz edilmeyip “bir olgu” tanımı yapılmakta, “fiili durum” ile ilgili anlatım yer almaktadır. Buna göre, "boşanan" kelimesinin fiilen boşanan ve "yaşamsal olarak dul” kalan şeklinde anlaşılması gerekir....

                  Bu kişilere verilen yardım, 506 sayılı Kanunda "dul ve yetim aylığı" olarak, 5510 sayılı Kanunda ise "ölüm aylığı" şeklinde yer almaktadır. 506 sayılı yasanın 23. maddesi ve 5510 sayılı yasanın 34. maddesinde, "evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kız çocuklarına" aylık bağlanacağı hükme bağlanmıştır. Temyize konu dosyada, aylık alan kadının durumu, "evli olup da sonradan boşanan" statüsünde yer almaktadır. Davanın konusu, bu sanığın hak sahibi olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Madde metninde, boşanma kararından söz edilmeyip “bir olgu” tanımı yapılmakta, “fiili durum” ile ilgili anlatım yer almaktadır. Buna göre, "boşanan" kelimesinin fiilen boşanan ve "yaşamsal olarak dul” kalan şeklinde anlaşılması gerekir....

                    UYAP Entegrasyonu