Somut olayda; velayet hakkına sahip anne, anneyle çocuğun soyadının farklı olması nedeniyle çocuğun rahatsız olduğunu, çocuğun babasının soyadını taşımak istemediğini, resmi işlemlerde sıkıntı yaşadığını, özellikle yolculuklardaki kolluk sorgulamasında, tatillerde otele giriş sırasında bu sorunların belirginleştiğini, sürekli boşanma ilamını yanında taşımak zorunda kaldığını belirterek çocuğun soyadının kızlık soyadı olan "YILDIRIM" soyadıyla değiştirmek istediğini beyan etmiştir. Çocuğun soyadının annenin soyadıyla değiştirmesi nedeniyle çocuğun üstün yararı bakımından ruhsal gelişiminin olumsuz etkileneceği ileri sürülmediği gibi bu hususta dosyaya yansımış bir delil de yoktur....
Aile Mahkemesi TARİHİ : 03/03/2015 NUMARASI : 2014/145-2015/144 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar, iştirak nafakasının miktarı ve soyadını kullanmaya izin davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davacı kadın, dava dilekçesinde boşanma halinde kocasının soyadının kullanılmasına izin verilmesini de istemiştir (TMK.md.173). Dava dilekçesinden alınan başvuru harcı bu talebi de kapsar....
Bu durumda somut olayda olduğu gibi davacı annenin velisi bulunduğu Zelal ve Aylin'in soyadlarının değiştirilmesi konusuda açtığı davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı gibi davacı Mahfuze eşi Aydın Aktaş ile evli iken Aydın'ın 21.06.2011 tarihinde öldüğüne, Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönergesinin 141. maddesinde ve Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 67.maddesinde "Kocası ölen kadın yeniden evlenmedikçe ölen kocasının aile kütüğünde kalır ve kocasının soyadını taşımaya devam eder. Yazılı talebi halinde bekarlık hanesine dönerek bekarlık soyadını alıp kapanmış olan nüfus kaydı açılabilir" hükmü karşısında kocası ölen davacı, eşi hanesinde kaldığına göre ölen eşinin soyadını taşıyacağı hususu da dikkate alınmadan davacı Mahfuze'nin soyadının değiştirilmesine karar verilmesi de yerinde değildir....
Ancak kadının emekli maaşının kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı dosya arasında yer alan belgelerden anlaşılamamaktadır. Davacı kadının usulünce ekonomik ve sosyal durumu araştırılarak; emekli ise elde ettiği gelirin miktarı itibarıyla kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı araştırılarak, kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, yoksulluk nafakası yönünden eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olmuş ve bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 17.10.2018(Çrş.)...
Mahkemece, kadına "evin bakımsızlıktan çöp eve döndüğü, eviyle ilgilenmediği" vakıası kusur olarak yüklenmiş ise de; davacı tarafça kadının anılan davranışına dilekçelerin teatisi aşamasında vakıa olarak dayanılmadığından bu davranışın kusur belirlemesinde dikkate alınması mümkün değildir. Öte yandan; mahkemece; "davacı erkek ve annesinin, cin çarptığı gerekçesiyle kadını hocaya götürmesi ve banyoda soğuk su ile duş aldırması" şeklindeki davranışlarının davalı kadının bu olaydan sonra eve geri dönmesi ve sağlık kurulu raporunda alınan beyanında kocasının boşanma davası açmasına bir anlam veremediğini belirtmesi nedeniyle kadın tarafından affedilmiş sayıldığı kabul edilmiş ise de; dosya kapsamından tarafların anılan eylemden sonra bir araya gelerek evlilik birliğini sürdürmedikleri, kadının erkeğin bu davranışını affetmediği veya hoşgörüyle karşılamadığı anlaşılmaktadır....
Davalı kadının bir kusuru bulunmamaktadır. Kadın, kocasının bu davranışı üzerine Salihli'den ayrılarak İstanbul'da konut kiralayarak yaşamaya başlamış ve düzenli olmayan bir işe girerek aylık 500 TL gelir sağlamaya başlamıştır. Kadının sağladığı gelirin ancak kiraya yeteceği açıktır. Koca ise Ziraat Bankasında memur olarak çalışmakta ve aylık 2000-2300 TL miktarında gelir sağlamaktadır. Kadının kendisinden başka bakmakla yükümlü olduğu bir kimse yoktur. O halde, kocasından ayrı yaşamada haklı olduğu anlaşılan kadın yararına Türk Medeni Kanununun 197. maddesi uyarınca açılan bağımsız tedbir (geçim) nafakası davası nedeniyle hükmedilen aylık 750 TL nafaka fazla olmuştur. Daha az ve daha uygun miktarda nafaka takdir edilmek üzere; hükmün bozulması gerektiğini düşünüyorum....
Bu bakımdan; davalı kadının bir eş olarak sadakat yükümlülüğü kapsamındaki güven sarsıcı davranış içine girmesi; kocasının ona karşı yaşama hakkına müdahalede bulunarak yaralamasını gerektirmez. Açıklanan nedenlerle; kocanın en azından eşiyle eşit kusurlu kabul edilmesi gerekir. Eşit kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası verilmesine yasal bir engel yoktur (TMK md. 175). Durum böyleyken; mahkemece davalı kadının daha ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesi de gerekçe gösterilip; yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi; kanımca isabetsizdir. Hükmün diğer bölümlerinin değerli çoğunluk gibi onanması görüşünde olmakla birlikte; kusur belirlemesi ve yoksulluk nafakası talebinin reddine ilişkin bölümlerinin bozulması gerektiğini düşünüyorum....
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacı-davalı kadının, davalı-davacı koca ve ailesi hakkında büyü yaptıklarına ve kocasının erkekliğinin olmadığına ilişkin dedikodu çıkardığı ve kocasına ilgisiz davrandığı, davalı-davacı erkeğin ise davacı-davalı karısına şiddet uyguladığı, karısının ailesiyle görüşmesine izin vermediği anlaşılmaktadır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte, davacı-davalı kadına göre, davalı-davacı erkek daha ağır kusurludur. Gerçekleşen bu durum karşısında az kusurlu davacı-davalı kadın yararına maddi manevi tazminata (TMK m.174/1-2) hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı-davalı kadının tazminat taleplerinin reddi doğru görülmemiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Evli Kadının Taşımak Zorunda Olduğu Kocaya Ait Soyadının (Evlilik Soyadının) İptali Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 79.50 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 07.06.2012 (Per.)...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde soyadının düzeltilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin nüfus kütüğünde soyadının "..." olmasına karşın halk arasında ve çevrede ailece .... olarak bilinip tanındıklarını ileri sürerek, müvekkili ...'un nüfus kütüğündeki "..." olan soyadının "..." olarak değiştirilmesini istemiştir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 27. maddesi hükmü uyarınca, adın veya soyadın değiştirilmesi haklı nedenlere dayanılması koşulu ile hakimden istenebilir. Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir kişinin çevrede bilinip tanındığı adını veya soyadını kullanması haklı neden olarak kabul edilmektedir....