Yukarıda belirtilen kanun hükümlerine göre, eşlerden birinin diğerine yapacağı katkı, birliğin giderleri ile sınırlıdır. Mahkemece, davacı lehine 650 TL, müşterek çocuk içinde 500 TL tedbir nafakasına hükmedilmiştir. Takdir edilen bu nafaka miktarı birliğin giderleri değerlendirilmek suretiyle hükmedilmiştir....
Dosyanın incelenmesinde; davanın, davalının kullandığı iddia olunan sulama suyu bedelinin tahsili için yapılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, davalının beyanında, arazilerini sondaj yapmak suretiyle kendi imkanlarıyla suladığı, arazilerinin davacı birliğin sulama sahası içerisinde kalmadığı ve mahallinde keşif yapılması gerektiği, davacı birliğin dava dilekçesinde keşif deliline de dayandığı anlaşıldığına göre, mahkemece davalının arazilerinin davacı birliğin sulama sahası içinde kalıp kalmadığı hususu ile birlikte taraf delilleri eksiksiz bir şekilde toplandıktan sonra mahallinde keşif icrasının yapılması da dikkate alınmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....
Davada sadece, davalı birliğin 22.10.2010 tarih ve 2010/20 sayılı kararıyla sözleşmeyi haksız feshettiği belirtilerek haksızlığın tespiti ve kararının iptâli istenilmiş, edaya ilişkin başkaca talep yer almamıştır. Bu haliyle davanın tespit ve idari kararının iptâline yönelik olduğu anlaşılmaktadır. 6100 Sayılı HMK'nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davalarının açılması şartı kanunlarda belirtilen istisnalar dışında bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmasıdır. Eldeki davada ise tek taraflı iradeyle sonuç doğuran feshin sadece haksızlığının tespiti istenilmiş, fesih nedeniyle veya edaya yönelik bir istem bulunmadığından feshin haksızlığının tespitinde davacının hukuki yararının varlığından sözedilemez. Başka bir anlatımla, davalı birliğin sözleşmeyi feshedemeyeceğinin kabulünün yasal dayanağı yoktur. Feshin haklı veya haksızlığı bunun sonucuna bağlı olarak açılacak davalarda zaten değerlendirilecektir....
Örgütler, destekleme ödemelerinden genel kurul kararı veya üyelerinin yazılı muvafakatı olmadan kesinti yapamaz." hususunun açıkça belirtildiği, davalı birliğin yapılan genel kurullarında kesintiler için karar alınmadığı, kararların sadece hizmet bedelinin belirlenmesi ve yönetim kurullarına yetki verilmesinden ibaret olduğu, davalı birliğin ....08.2009 ile ....05.2011 dönemi için Bakanlık tarafından hizmetten men edildiği, bu hususun birliğe tebliğ edildiği, birlik tarafından yapılan kesintinin ilgili tebliğ hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle, alacak ve menfi tespit taleplerinin kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde, davalı birliğin 17.02.2011 tarihli genel kurul toplantısının iptali, olmaz ise davacının üyelikten ihracına dair kararın iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
e ait olan taşınmaz malın satıldığı, 6456 sayılı Kanunun 55. maddesi ile değişik 4572 sayılı Kanunun geçici 7/4. maddesi hükmünün özellikle bu tür sorunları çözümlemek üzere çıkarılmış özel düzenleme olduğu, anılan Kanunun uygulanmasına yönelik 18.12.2013 tarihli 2013/5680 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 5. maddesinin terkine konu olan birlik borçlarını düzenlediği, bunlar arasında destekleme ve fiyat istikrar fonu kaynaklarından kullanılan kredilerin, 6183 sayılı Kanun hükümlerinden kaynaklanan borçların ve birliğin tüm kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarının tamamını kapsayacağı, 6456 sayılı Kanun'un getirdiği özel düzenleme ile takip dosyası ve kesinleşen ihaleye göre, sıra cetvelinin genel nitelikteki İİK hükümlerine göre değil tam da bu özel sorunları çözmeye yönelik hükümler getiren bahsi geçen Yasa maddelerine göre düzenlenmesi gerektiği, bu nedenle borçlunun tasfiyesi sonucu elde edilen paranın öncelikle personel alacaklarına ödenmesi zorunlu olduğundan şikayete konu sıra...
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; Her ikisi de terekenin (mirasın) tasfiyesini amaçlamakla birlikte; "Terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi" ve "Terekenin resmen tasfiyesi" farklı kurumlardır. Her şeyden önce, terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi İcra ve İflas Kanuna göre (İİK. m. 180; 208 vd); terekenin resmi tasfiyesi ise, Medeni Kanun hükümlerine göre (TMK m. 632- 635) gerçekleştirilmek durumundadır. İlk derece mahkemesi tarafından terekenin tasfiyesine yönelik değerlendirmenin ayrı bir esasa kaydedilmeyerek mirasın gerçek reddi dosyası üzerinden görülmesi ve neticesinde değerlendirmenin ek karar ile verilmesi gerekir.(Yargıtay 14....
Yapı Kooperatifinin ortağı olduğu dönemde üzerine konut yapılan .... ada ..... parselin yanında ..... ada .... parselin de hissedarı olduğunu, .... ada ....... parsel üzerine yapılan konutlardan ...... numaralı konutun müvekkiline tahsis edildiğini, davalı Birliğin 2006 yılında kooperatif ortaklarından tapu verilmesi için .... ada...... parsele yapılacak otopark ve sosyal tesis için 4.000 Dolar istediğini, müvekkilinin de 2006 yılında davalı Birliğin ...... bank Şubesindeki hesabına 4,000 Doları yatırdığını, ancak 2008 yılında yapılan imar planı değişikliği ile ..... ada ....... parselin yeşil alana dönüştürüldüğünü, 2014 yılında otopark yapımından vazgeçildiğini, müvekkilinden alınan 4.000 Doların birlikte kaldığını, müvekkilinin 2008 yılında tamamlanan dairesini sattığını, ancak ..... ada ..... parseldeki hissesini, Birlikten 4.000 Dolar alacağını ve kooperatif üyeliğini alıcıya devretmediğini, davalı Birliğin 13.11.2017 tarihli ihtarnameye rağmen sebepsiz alınan 4.000 Doları iade etmediğini...
Asliye (Aile) Hukuk ve Bakırköy 3 Aile Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, mal rejiminin resmen tasfiyesi ve katılma alacağının tahsili istemine ilişkin olup, dava konusu bir gayrimenkul ve araçlardır. Mudanya 1. Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın gayrimenkulün aynından doğduğu gerekçesi ile yetkisizlik kararı verilmiştir. Bakırköy 3 Aile Mahkemesi ise, uyuşmalığın mal rejimi tasfiyesine ilişkin olduğu gerekçesi ile yetkisizlik kararı vermiştir. Dosyanın incelenmesinde, uyuşmazlığın mal rejimi tasfiyesi ve katılma alacağına ilişkin olup, dava konusunun taşınmaz ve araçlar olduğu, TMK'nin 214 ve devamı maddelerinde mal rejimi tasfiyesi davalarında, mal rejimi boşanma ile sona ermişse yetkili mahkemenin boşanma davasındaki yetkili mahkeme olduğu belirtilmiştir....
Hükmü temyiz eden davalı vekili temyiz dilekçesinde taraflar arasında 25.11.2009 tarihinde borcun tasfiyesi anlaşması akdedildiğini ve yeniden borç ödemeleri yapıldığını bildirerek “Borcun Tasfiyesi Protokolü”başlıklı belge fotokopisini ibraz etmiştir. Davacı vekili de temyize cevap dilekçesinde sözleşmenin feshinden sonra taraflar arasında borcun tasfiyesi hususunda protokol imzalandığını, davalının protokol hükümlerine göre ödemelerini düzenli olarak yaptığını beyan etmiştir. Bu durumda anılan protokol gözetilerek bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 04.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....