< Uyuşmazlık; 1987 yılı için yükümlü adına salınan Tapu Harcının kaldırılması istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesinden, yükümlünün maliki bulunduğu taşınmazın kamulaştırılması nedeniyle Tapu harcının davacı tarafından ödendiği, ancak ödenen harcın Maliye ve Gümrük Bakanlığı İç Genelgesi uyarınca istek üzerine iade edildiği, daha sonra kamulaştırmanın anlaşma yoluyla yapıldığından bahisle yeniden tarhiyat yapılarak harç istenildiğinin anlaşıldığı, 2942 sayılı kanunun 8.maddesinde, bedelde enlaşma suretiyle satın alınan taşınmazların kamulaştırma yolu ile satın alınmış sayılacağının kurala bağlandığı, bu durumda da anılan kanunun 29.maddesi uyarınca Tapu harcının idarece ödenmesinin gerektiği, her ne kadar idarece kamulaştırmanın anlaşma yoluyla yapılması dolayısıyla tapu harcının yükümlüce ödeneceği ileri sürülmekte ise de, yükümlü ile kamulaştırmayı yapan belediyenin sadece bedelde anlaşmaya varması karşısında yerinde olmadığı, bedelde anlaşmanın getirdiği sonuçların kanunda...
Davacı, satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bedelde muvazaa iddiasını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlayabilir. Duruşma sırasında dinlenen davacı tanıklarından bir tanesi tapudaki satış bedelinin gerçek olduğunu, diğeri de satış bedelinin ne şekilde ödendiğine ilişkin bilgisi bulunmadığını belirtmiştir. Mahkemece hükme esas alınan 21.10.2013 günlü bilirkişi kurulu raporunda, dava konusu payın dava tarihinde 331.081 TL değerinde olduğu tespit edilmiş, bu bedel önalım bedeli olarak kabul edilerek davacıya depo ettirilmiştir. Keşifle belirlenen bedel, bedelde muvazaa iddiasını tek başına kanıtlamaya yeterli olmayıp davacının diğer delillerini doğrulamak bakımından önem taşımaktadır. Dolayısıyla, davacı bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayamamıştır....
Davacı, önalım bedelinin tapuda gösterilen değerden az olduğunu ileri sürerek bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını kanıtlamalıdır. Davacı, satış sözleşmesinin tarafı bulunmadığından bedelde muvazaa iddiasını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlaması mümkündür. Ancak keşif tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Somut olayda; dava konusu 7599 ada 8 parsel sayılı taşınmazda dava dışı paydaş tarafından 31.12.2012 tarihli akitle 1/2 pay 100.000,00 TL bedelle davalıya satılmıştır. Davacı, bedelin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini belirtmiş, dava dilekçesinde dava değerini 10.000,00 TL olarak göstermiştir. Mahkemece, davacının muvazaa iddiası araştırılmaksızın, 31.12.2012 tarihli resmi senede göre satış bedelinin ve masraflarının depo edilmesi için davacı tarafa kesin süre verilmiş, söz konusu miktarın süresinde depo edilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir....
Ancak davacı, tapuda yapılan satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bedelde muvazaa iddiasında bulunabilir ve bu iddiasını tanık dahil her türlü delille kanıtlayabilir. 3.Bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayamaması halinde iddia edilen bedel ile tapuda gösterilen bedel arasındaki fark üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir. 3. Değerlendirme Dosya kapsamı ve toplanan tüm deliller incelendiğinde, dava süresinde açılmış olup davacı, bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayamadığından resmi satış senetlerinde belirtilen satış bedelleri depo ettirildikten sonra önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne, davacının bedelde muvazaayı ispatlayamadığı miktar üzerinden davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmiştir. Bu haliyle usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmadığından hükmün onanması gerekmiştir VI....
Mahkemece, davacının bedelde muvazaa iddiası kabul edilerek tapu masrafları ile birlikte 224.606,25 TL bedel üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 30.05.2017 tarihli, 2016/14061Esas; 2017/4519Karar sayılı ilamıyla “... Davacılar, satış sözleşmesinin tarafı bulunmadığından bedelde muvazaa iddiasını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlaması mümkündür. Ancak davacıların tanıklarından birisi dava konusu taşınmazda kiracı olup satış bedeli konusunda bilgisi olmadığını bildirmiş diğer tanık ise 200.000-210.000 TL'ye satıldığını duydum şeklinde duyuma dayalı beyanda bulunmuştur. Hükme esas alınan ve birbiri ile çelişkili olan raporlardan ikincisi esas alınarak 220.000,00 TL ön alım bedeli olarak kabul edilerek davacıya masrafları ile birlikte depo ettirilmiştir. Keşif ile belirlenen bedel tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli olmayıp, davacının diğer kanıtlarını doğrulamak bakımından önem taşımaktadır....
Keşifte bilirkişinin belirlediği değer tek başına bedelde muvazaayı ispatlamaya yeterli değildir. Davacı dayandığı deliller ile muvazaa iddiasını kanıtlayamamıştır. Tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere davacının bedelde muvazaa iddiası kanıtlanamadığından mahkemece davacıya tapudaki satış bedeliyle birlikte harç ve masrafların toplamını depo etmesi için uygun süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasındaki ticari ilişki kapsamında müvekkilinin tamamı parlak olacak şekilde seramik satın aldığını, ancak davacının mat ve parlak seramikler gönderdiğini, döşendikten sonra davacıya ayıbın bildirildiğini, davacının değiştirebileceğini beyan ettiği, ancak müvekkilinin maliyetin artmaması için bedelde indirim hakkını kullanmak istediğini, davacının da bunu kabul ettiğini, buna rağmen davacının kötüniyetli olarak cari hesap dökümüne dayanarak müvekkili hakkında icra takibi yaptığını belirterek, davanın reddine ve davacı aleyhine %40 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.İhbar olunan şirket davaya katılmamıştır.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ayıbın süresinde ihbar edildiğine ilişkin delil sunulamadığı, işsahibi davadışı üniversitenin ayıp nedeniyle davalının taşeronluk yaptığı davadışı temlik alan firmaya yaptığı ödemeden bir kesinti yapmadığı, malzemeyi satın alıp kullanan davalının fatura bedelini ödemesinin gerektiği, davalının...
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasındaki ticari ilişki kapsamında müvekkilinin tamamı parlak olacak şekilde seramik satın aldığını, ancak davacının mat ve parlak seramikler gönderdiğini, döşendikten sonra davacıya ayıbın bildirildiğini, davacının değiştirebileceğini beyan ettiği, ancak müvekkilinin maliyetin artmaması için bedelde indirim hakkını kullanmak istediğini, davacının da bunu kabul ettiğini, buna rağmen davacının kötüniyetli olarak cari hesap dökümüne dayanarak müvekkili hakkında icra takibi yaptığını belirterek, davanın reddine ve davacı aleyhine %40 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.İhbar olunan şirket davaya katılmamıştır.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ayıbın süresinde ihbar edildiğine ilişkin delil sunulamadığı, işsahibi davadışı üniversitenin ayıp nedeniyle davalının taşeronluk yaptığı davadışı temlik alan firmaya yaptığı ödemeden bir kesinti yapmadığı, malzemeyi satın alıp kullanan davalının fatura bedelini ödemesinin gerektiği, davalının...
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/241 Esas-2017/445 Karar sayılı dosyasında dava açtığı, o davada TEİAŞ’ın bakım ve onarımından sorumlu olduğu enerji nakil hatlarının dava konusu taşınmazdan geçtiği anlaşıldığından hükmedilecek bedelde indirim yapıldığı, karara karşı davacı tarafın istinaf ve temyiz talebi bulunmadığı, dosyanın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, ilk davada ileri sürülmeyen sebeplerin iş bu davada ileri sürülemeyeceği anlaşıldığından davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesince verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca vekalet ücreti yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun olan hükmün HMK'nın 370. maddesi gereğince ONANMASINA, davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazine'ye irad kaydedilmesine, 31/05/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporuna göre dava konusu lisans programının ayıplı olduğunun tespit edildiği,malın ayıplı olması durumunda alıcının bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız yenisi ile değiştirilmesini veya ayıp oranında bedelde indirim yapılmasını ya da ücretsiz olarak onarım isteme hakkının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 21/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....