Mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunda tekne bedeli 15.000,00 TL ikinci raporda ise; 20.000,00 TL olarak belirlenmiş, iki rapor ortalama fiyatından davacının teknenin akibetini sormadığı ve bu yüzden kusurlu olduğu kabul edilerek belirli bir indirim yapılarak sonuca varılmıştır. Oysa HUMK’nın 275. maddesi uyarınca mahkeme çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilir ise de, hakimin kendiliğinden bilirkişi raporlarını telif ederek sonuca varması mümkün değildir. Davadan önce alınan tespit raporunda tekne değeri 45.000,00 TL olarak belirlenmiş olup alınan son rapor iki rapor arasındaki çelişkiyi giderecek nitelikte olduğundan tekne bedeli 20.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, mahkemece kendi takdirine dayalı olarak bedel tespit edilmesi ve bu bedelden davacının kusuru ispatlanmadığı halde yeniden indirim cihetine gidilerek sonuca varılması doğru olmadığından karar bozulmalıdır....
Yapılan inceleme sonucunda davanın gizli ayıp nedeniyle öncelikle sözleşmeden dönme ve bedel iadesi olmadığı takdirde ayıp oranında indirim istemine ilişkin olduğu anlaşılmış olup alınan bilirkişi raporu ile aracın kilometresinin değiştirildiğinin anlaşıldığı, araç satışlarında yapılan kilometre değişikliklerinin ise gizli ayıp olarak değerlendirildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi yapılan değişikliğin gizli ayıp olduğu, satıcının TBK'nın 219. maddesi gereği bu ayıptan sorumlu olduğu, davacının ödediği bedel ile rayiç bedel arasında çok fazla fark bulunmadığı bu nedenle bedel iadesi talebinin reddi, davacının değer farkından dolayı uğradığı zararın tazmini (satış bedelinde indirim) yönündeki kararı istinaf edenin sıfatına ve istinaf sebepleri ile sınırlı inceleme yapılması kuralına göre yerindedir. İlk derece mahkemesinin hüküm kurarken ilk talebinin reddine terditli talebin kabulüne şeklinde karar vermesi gerekirken davanın kısmen kabulüne şeklinde karar vermiştir....
Ayrıca hakim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi, indirim yapacak ise de Dairemizin uygulamalarına göre %20 oranında hatır taşıması indirimi yapması gerekmektedir. Somut olayda, davalı vekili, davacının sigortalı araçta hatır için taşındığı savunmasında bulunarak, bu sebeple tazminattan indirim yapılmasını talep etmiş; İtiraz Hakem Heyeti tarafından, hatır taşıması yapıldığına dair herhangi bir belge ya da bilgi mevcut olmadığı gerekçesiyle kanıtlanamayan hatır taşımasına yönelik itirazın reddine karar verilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacı ve tanıkların, soruşturma aşamasında alınan ifadelerinde; arkadaşları ...’ın sevk ve idaresindeki araçla ... Üniversitesi Sosyal Dinlenme tesisleri yolundan ana yolu doğru seyir halindeyken kazanın meydana geldiğini beyan ettikleri, sürücü ...’ın da kendi sevk ve idaresindeki aracıyla ......
Şöyle ki; 1-Bozma ilamında taş bina yönünden bilirkişi raporlarında yapılan hesap yanlışlığı belirtilmiş ise de kıymet takdir komisyonunca bu bina için 36.000.000.000 TL. değer belirlenmiş olup davalı idare tarafından bedel indirim davası da açılmadığından takdir raporunda belirtilen bu değerden daha düşük bir bedele hükmedilmemesi ve dolayısıyla taş bina yönününden bedel arttırım talebinin reddi ile yetinilmesi gerekirken mahkemece binaya 22.322.817.900 TL. değer belirlenmiş olması, 2-Dava dilekçesinde; 1.018.446.500.000 TL. artırım talep edilmiş olup, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre; reddedilen 970.407.430.000" TL. için kendisini vekille temsil ettirmiş bulunan davalı taraf lehine "36.708.140.000 TL" avukatlık ücreti yerine "10.804.080.000 TL"; kabul edilen 48.038.570.000 TL. için ise davacı taraf lehine "3.443.040.000 TL" yerine "4.243.080.000 TL" avukatlık ücreti verilmiş olması, Doğru görülmemiştir....
Ancak; 1-Kamulaştırılan taşınmazın havaalanı ile havaalanı mania planında kalması nedeniyle tapu kaydında bu yönde herhangi bir kısıtlama bulunmadığı halde %10 değer düşüklüğü kabul eden bilirkişi raporunun kararda esas alınması, 2-Dava konusu taşınmazın tapu kaydında bulunan yabancılara satılamaz şerhi ile birlikte davacı adına tesciline karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, 3-Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan yapı bedeli hesaplanırken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yapı birim maliyet cetveline göre toplam bedel tesbit edildikten sonra varsa eksik imalat nedeni ile değer indirimi yapılarak bulunacak bedel üzerinden yıpranma payı düşülmesi gerekirken, yapı bedeli üzerinden eksik imalat ve yıpranma payı oranları toplamı oranında indirim yapılmak suretiyle hesap yapan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi, Doğru görülmemiştir....
Ancak; 1)Taşınmazın emsal karşılaştırma yapılmak suretiyle tespit edilen bedeline hükmedilmesi gerekirken, bu bedelden, taşınmazın SİT alanında kaldığı gerekçesiyle % 10 indirim yapmak suretiyle düşük bedel tespit eden rapor esas alınmak suretiyle aza hükmedilmesi, 2)Dosyadaki belge ve fotoğraflara göre, 2 katlı mesken niteliğindeki binanın 3/A sınıfı yapılardan olduğu gözetilmeden 3/B sınıfında kabul edilerek fazla bedel tespiti, Doğru görülmemiştir. Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harçlarının Hazineye irad kaydedilmesine, 21/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Arsa Ofisi tarafından) kamulaştırılmasına karar verildiği, idare tarafından açılan dava sonunda 07.05.1990 tarihinde kamulaştırmaya dayalı olarak taşınmazın idare adına tesciline karar verildiği, davacı idarenin de 10.12.1991 tarihinde davalıya taşınmazı devir ettiği, bilahare eski malikin 09.06.2005 tarihinde tezyidi bedel davası açtığı ve yargılama sonunda arttırılan bedel ve masrafları olarak davacı idarenin toplam 156.883,98 YTL'yi eski malike ödediği anlaşılmakta olup, bu husus taraflar arasında da ihtilafsızdır. Kesinleşen tezyidi bedel ilamında ise, idarenin kamulaştırma evraklarının malike usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Dosyadaki bilgi ve belgelerden de, tarla vasfında iken kamulaştırılan taşınmazın, zaman içinde arsa haline dönüştüğü ve kamulaştırma bedelinin de arsa vasfı esas alınarak belirlendiği anlaşılmaktadır....
Yukarıda ifade olunan hususlar karşısında, davacının uğradığı zararın hesaplanmasından sonra; hesaplanan bu bedel üzerinden, sırası ile yapılan ödemeler, davalı borçluya ait indirim sebebi olan müterafik kusur nedeniyle yapılacak indirimlerin uygulanması ve bu surette sonuç tazminatın belirlenmesi gerekir. Mahkemece müterafik kusur indiriminin davalı ödemesinin tenzilinden sonra yapılması gerekirken önce yapılarak zararın belirlenmesinde aykırı durum yaratılmıştır. Mahkemece, tazminat hesabının yapılması konusunda, rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ... Şirketine geri verilmesine 26/10/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi....
KARAR Davacı, dava dışı SSK ve Bağ-kur ile imzalanan 7.11.2000 tarihli ortak tedavi protokolü gereğince, tıbbi malzeme araç-gereçlerin firmalardan satın alınmasında rayiç bedel tespit edilerek yürürlükteki fiyatların geriye dönük olarak tespit edilen rayiç bedellere çekilmesinin kararlaştırıldığını, bu hususun davalı şirket ile yapılan sözleşmenin 5/B-h-i maddesi ile de hüküm altına alındığını, firmalarca hastanelere düzenlenen faturaların protokol fiyatlarına uygun olmasına rağmen sandık tarafından ödeme yapıldıktan sonra hastaneler tarafından firmalara hizmet bedeli v.s. isimlerle iskonto mahiyetinde fatura düzenlenerek böylece daha düşük fiyatla temin edilen malzemelerin gerçek değerlerinin saklanarak fazla bedel tahsil edildiğinin ......
Dosyanın incelenmesinde; davacı vekili tarafından dosyaya sunulmuş bulunan 06.06.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile; davacının ayıpsız misli ile değişim talebinden vazgeçerek seçimlik hakkını satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim talebi yönünde değiştirmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davacı dava dilekçesi ile talebini dava konusu otomobilin ayıpsız misli ile değişimi olarak göstermiş olup daha sonra verdiği ıslah dilekçesi ile talebini bedel indirimi yönünde açıklamış ve değiştirmiştir. 4077 sayılı yasanın 4. maddesinde, malın ayıplı olması durumda tüketicinin seçimlik hakları düzenlenmiştir. Bu seçimlik haklarda tüketici; bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Açıklandığı şekilde tüketici seçimlik haklarından herhangi birisini kullanabilecektir....