WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı ise davaya cevap vermemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 285. maddesinde bağışlama sözleşmesi “bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmış, 290. maddesinde de koşullu bağışlamaya yer verilmiş buna göre; “bağışlamanın bir koşula bağlanarak” yapılabileceği ifade edilmiştir. 288. maddesinde “bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği ancak resmi şekilde yapılmış olmasına bağlıdır”, “şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde elden bağışlama hükmündedir. Ancak geçerliliği resmi şekle bağlanmış olan bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz,” düzenlemesine yer verilmiştir....

Hukukumuzdaki sözleşme serbestisi ilkesi gereğince de kocanın yüklenmiş olduğu edimini yahut bağışlama yönündeki vaadini koca dışında bir üçüncü kişinin de üstlenmesine engel bulunmamaktadır. Ancak mehri müeccel, ileriye yönelik bağışlama vaadi niteliğinde olduğundan, koca dışında üçüncü kişinin durumu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 128. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun BK 110. maddesi) yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, TBK'nın 288. (BK’nın 238.) maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Mehrin tanımına yer verildikten sonra 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) uyuşmazlık ile ilgili maddeleri de incelenmelidir. TMK’nın “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır....

nun 278/III-I maddesi gereğince 3. dereceye kadar hısımlar arasındaki ivazlı tasarrufların bağışlama hükmünde olup mutlak iptale tabi olduğu,davacı alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazdaki hissesini davalıya devrettiği,davalı ...'in de borçlunun durumunu bilebilecek kimselerden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı ... ile davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere mahkeme kararının gerekçesinde ve değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı ... ile davalı ... vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanunun uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 1.406,90 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı ... ve ...'dan alınmasına 11/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    GEREKÇE: Dava dilekçesi incelendiğinde davanın, bağışlama vaadi şeklinde düzenlenmiş olan mehir senedinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. TMK evlenme sözleşmesi sırasında karı-kocadan birinin diğerine, bir mal veya para vermesini yada vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle eski hükümlere göre kurulmuş mehir, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez. (02/12/1959 gün, 14/30 sayılıY.İ.B. kararı gerekçesi) Mehir sözleşmeleri bugün de geçerlidir. (Yargıtay 2.H.D.25/10/1965 gün 4557/5028 sayılı kararı) Mehri müeccel ileriye (evliliğin boşanma yada ölümle son bulması haline kadar) yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında 3. bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak bu durum Borçlar Kanununun 110.maddesinde yazılı 3. kişi yararına borç altına girme olmayıp, Borçlar Kanununun 238.maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği yazılı olma koşuluna bağlıdır....

    (Örnek: Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi'nin 25.10.1965 günlü, 4557/5028 sayılı kararı) Mehri müeccel, ileriye (evliliğin boşanma ya da ölümle son bulunması haline kadar) yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum, Borçlar Kanununun 110. maddesinde yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, Borçlar Kanununun 238. maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır. (B.K. m. 238/1). (4.HD. 18.2.1985- 1984/9153 E, 1985/1223 K. YKD. 1985 Sayı Sh. 802). Davacının talebi, mehir olarak ödenmiş olan (mehri muaccel) bir alacak değil, bağışlama vaadi şeklinde (mehri müeccel) niteliğinde, mehir senedinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. Taraflar arasında sözleşme ilişkisi vardır. Uyuşmazlık, Aile Hukukundan dayalı alacak niteliğinde olmayıp, genel hükümlere dayalı (TBK m. 286 vd., eBK m. 234 vd.) bir alacak talebi niteliğindedir....

    Maddesinde düzenlenen bağışlamanın geri alınması koşullarının gerçekleştiğinin kabulü ile; davanın kabulüne, 1 adet pırlanta set takımı (9.000,00 TL), 2 adet her biri 40 gram 22 ayar set takımı (6.316,00 TL), 1 adet kelepçeli bilezik (1.375,00 TL), 4 adet gremse altın (5.600,00 TL), 3 adet her biri 35 gram 14 ayar altın (5.775,00 TL)'ın aynen iadesine, aynen iadesi mümkün değilse toplam bedeli olan 28.066,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir..." gerekçesiyle "...1- Davanın KABULÜNE, 1 adet pırlanta set takımı (9.000,00 TL), 2 adet her biri 40 gram 22 ayar set takımı (6.316,00 TL), 1 adet kelepçeli bilezik (1.375,00 TL), 4 adet gremse altın (5.600,00 TL), 3 adet her biri 35 gram 14 ayar altın (5.775,00 TL)'ın aynen iadesine, aynen iadesi mümkün değilse toplam bedeli olan 28.066,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine..." karar verilmiştir....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ -KARAR- Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre dava, kamulaştırmasız elatmanın önlenmesi ecrimisil ve gelir kaybından kaynaklı zararın tazmini ve manevi tazminat isteklerine ilişkin olup, mahkemece dava konusu 390 ve 395 parsel bakımından kamulaştırma nedeniyle davanın reddine, 397 parsel bakımından ise davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı tarafından reddedilen parseller bakımından kamulaştırmasız elatmadan kaynaklı ecrimisil ve gelir kaybından kaynaklı zararın tazmini ve manevi tazminat, davalı tarafından da tazminat ve ecrimisile (ıslah tarihi, faiz) hasren temyiz edilmiştir....

      Lehine bağışlama yapılan derneğin ise bağışlanma tarihinden dava tarihine kadar geçen sürede bağışlama amacına uygun olarak öğrenci yurdu yapımı için gerekli girişimlerde bulunmadığı gibi bu taşınmazı icara vererek kira gelirini kullanma suretiyle yararlandığı ve böylece taraflar arasında güvene dayalı olarak yapılan bağışlamanın amacına uygun kullanılmadığı görülmekle, bağışlama amacına uygun olarak kullanılmayan taşınmazın tapu kaydının iptaline ve taşınmazın bağışlayan adına tesciline" şeklinde karar verildiği, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu, davalı tarafın istinaf gerekçelerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır....

      Vekilin selahiyetinin kapsamı ve yetkileri ve icazet ile ilgili düzenlemeler açıklandıktan sonra dava konusu olaya dönüldüğünde, davacı şirketin vekili olan ... isimli şahıs tarafından davacıya ait alacağın bir bölümünün bağışlanmasına ait işlemin davacıyı bağlayıp bağlamadığı değerlendirildiğinde; vekilin bağışlama yaptığı ve bu konuda kendisine özel yetki verilmediği hususu tartışmasızdır. Bu işlemden sonra bağışlama için davalı yanca işleme icazet verilip verilmediği konusunda davacıya bir uyarı yapılmamıştır. Ayrıca davacı şirketin BK’nın 38’nci maddesi doğrultusunda işleme icazet verdiğine dair dosyaya bir belge de ibraz olunmamıştır. O halde bağışlama için özel yetki gerektiği, bağışlamayı yapan vekile bu konuda özel yetki verilmediği ve sonradan davacı bağışlamaya onay da vermediğinden davalı bağışlamaya dayanarak ödemeden kaçınamaz....

        Borçlar Kanununun 234. ve devamı maddelerinde düzenlenen bağışlama hayatta olan kimseler arasında yapılan bir tasarruf olup bağışlama ile bir kimse karşılığında herhangi bir ivaz talep etmeksizin malın tamamını veya bir kısmını diğer bir kimseye temlik eder. Bağışlamaya konu mal menkul veya gayrimenkul olabilir. Borçlar Kanununun 237/2. maddesinde menkul veya gayrimenkul üzerindeki ayni hakların bağışlanması ancak tapu siciline kaydedilmekle tamam olur şeklinde düzenleme getirilmiştir. Eldeki davada resmi şekilde yapılmış bir bağışlama sözleşmesi bulunmamaktadır. Davanın kabulü bu nedenlerle de yerinde görüldüğünden hükmün onanması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 15.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi....

          UYAP Entegrasyonu