Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Fevziye Toros'tan 07/02/2020 tarihli uzman mütalaası alındığı, uzman mütalaasında çocuğun anne ile kalmasının yüksek yarasına olduğu, annenin ilgisi ve bakımına muhtaç olduğunun belirttiği, davalının çocuğun eğitimine çok önem verdiği, ilgili ve duyarlı bir anne olduğu, buna ilişkin çocuğun öğretmeni Dilara Horuz'un beyanlarını içerir tutanağın mevcut olduğu, çocuğun babaya verilmesinin üstün yararına ve menfaatlerine aykırı olacağı, yaş itibari ile çocuğun sürekli bakıma ve gözetime muhtaç olduğu, davacı babanın yurt dışında yaşamakla birlikte işi dolayısı ile Türkiye'ye gelip gittiği, bir anne gibi evde düzenli olarak kalmayarak çocuğun ihtiyaçlarını ve bakımına destek veremeyecek durumda olduğu, çocuğun ablasının kendi eğitimi ve özel yaşamı dikkate alındığında küçüğün bakım ve ihtiyaçlarını bir anne edası ile yerine getirmesinin beklenemeyeceği, müşterek çocuk Kuzey'in her ne kadar Almanya'da doğmuş olsa da ablası gibi orada eğitime başlamadığı, boşanma sırasında yaşı itibari ile...

Aile bağları babanın kusuru ile zayıflamıştır. Ne var ki, MK'nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralı, bu koşullarda davalı oğlun nafaka yükümlüğünü ortadan kaldıran bir neden olarak kabul edilmemelidir. Oğlun yardıma muhtaç duruma gelmiş olan babasına karşı asgari yaşama giderlerini karşılama borcu, dürüsttük kuralı gereği ortadan kaldırılamaz. Aksini gerektirir. Zira altsoyun (oğlun) üstsoya (babaya) karşı yardım yükümlülüğü ile üstsoyun altsoya karşı olan yardım yükümlülüğünün ahlaki, geleneksel ve toplumsal nedenleri farklıdır. MK m. 364 bu şekilde yorumlanmalıdır. Mahkemece yapılacak yargılamaya göre, davacı babanın yardıma muhtaç olduğu, yoksul olduğu (MK m. 364) saptandığı takdirde, MK m. 365 uyarınca "davacının geçinmesi için gerekli" yardım nafakasına hükmedîlmelidir....

    Annenin gerçek anne olan T3 olduğunun belirlenmesi halinde, babalık karinesi çerçevesinde davalı Yaren Yeşilgöz (Özkarakaş) 'ün nüfus kaydına göre evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden itibaren üçyüz gün içinde doğmuş ise bu durumda anne olarak T3 belirlendiği anda, baba olarak da T2 ’nin belirlenmesi yasa gereği olacaktır. O halde yasa gereği baba belirlidir ve babanın da T2 olduğunun kabul edilmesi zorunlu olacaktır. Bu ise nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile mümkündür....

    nın tarafların fiilen ayrıldıkları 06.12.2013 tarihinden itibaren baba yanında kaldığı, mahkemece aldırılan sosyal inceleme raporunda da velayetin babaya verilmesinin çocuğun üstün yararına uygun olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından, davacı babanın, annenin çocuğu görmesini engellediği kanıtlanamamıştır. Bütün bu açıklamalar karşısında; müşterek çocuğun velayeti konusundaki üstün yararının, babanın velayetine bırakılması olduğunun kabulü gerekir. O halde, mahkemece velayetin babaya verilmesi gerekirken, anneye verilmesi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 04.06.2015 (Per.)...

      Çocuk ile anne arasındaki soybağı doğum ile kendiliğinden kurulacağından, anne yönünden soybağı tesisi amacıyla değil, sadece, çocuğu doğuran kadının kim olduğunun tespiti amacıyla dava açılabilir. Nüfusta kayıtlı anne ve baba adının gerçeği yansıtmadığı ve bu nedenle gerçek anne ve baba adının yazılması istemiyle açılacak ve nüfusa kayıtlı bulunan hanenin de değiştirilmesi sonucunu doğuracak davalarda, esasen iki iddia bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, çocuğun kayden anne olan kadından değil, başka bir anneden doğduğu; ikincisi ise, kayden baba olarak gözüken kişinin genetik baba olmadığı iddiasıdır. Bu davada, kayden anne gözüken kişinin çocuğu doğurmadığı, genetik annenin başka bir kadın olduğunun tespit edilmesi halinde, yukarıda sözü edilen babalık karinesi aksi yönde işleyecek ve “genetik annenin kocası olmayan” kayden babanın, babalık sıfatı kendiliğinden ortadan kalkacaktır....

      nun evlatları olduğunun tespiti ve küçüğün ...'ın hanesinden silinerek ...'nun hanesine kaydedilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. 04.06.1958 ve 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara, ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak kanun hükümlerini tesbit etmek görevi hakime aittir. Dosyadaki nüfus kayıtlarından; ... ve ...'ın 03.06.2005 tarihinde evlendikleri 05.01.2011 tarihinde boşandıkları bu evliliklerinden 03.10.2008 tarihinde ...'un doğduğu ve evlilik içinde doğan çocuk olarak 29.05.2009 tarihinde baba hanesine kaydedildiği anlaşılmaktadır. Dava, bu haliyle, küçük ...'un babasının ... olmadığı iddiası bakımından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 286.madde kapsamında soybağının reddi, biyolojik babanın ... olduğu yönünden ise aynı Kanun'un 301.maddesi gereği babalığın tespiti istemine ilişkindir....

        Zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğinde olup olmadığının tespiti ön sorundur. İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında kurum taraf değildir....

          uzun zamandan beri davacı babanın da birlikte yaşadığı babaannesi ve halasının yanında yaşadığı anlaşılmaktadır....

          Sayılı ilam ile hükmedilen nafaka alacağından vazgeçtiği, bunun karşılığında borçlu babanın da müşterek çocukla şahsi ilişki talebinden vazgeçtiği görülmüştür. İş bu davada, davacı anne müşterek çocuğu için aylık 2.000 TL iştirak nafakası talep etmiş olup, önceki nafaka davasından vazgeçtiğinden ,bağımsız olarak açılan bu davada nafakaya hükmedilmesi doğru olduğu gibi davalı babanın Erdemir'de işçi olarak çalıştığı, ev kirası ödemediği, davacı annenin ev hanımı olup çalışmadığı, yeni eşinden 1 kız çocuğunun dünyaya geldiği, müşterek çocuğun eğitimi, ihtiyaçları, tarafların dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumları göz önüne alındığında, müşterek çocuk lehine hükmedilen aylık 700 TL iştirak nafakasının uygun olduğu değerlendirilmekle davalı babanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

          Buradaki “aile” deyiminden babanın anlaşılacağı Anayasa Mahkemesince de kabul edilmiştir (Anayasa Mahkemesinin 02.07.2009 gün ve 2005/114-2009/105 sayılı kararı). Buna karşılık Türk Medeni Kanununun sözü edilen bu maddesindeki “evli değilse ananın” ibaresi Anayasanın 10 ve 41. maddelerine aykırı bulunarak baba lehine iptal edilmiştir. Bu madde iptal edilmezden önce anne ve babanın sonradan evlenmesi (Türk Medeni Kanununun 292. maddesi) ile yine, aynı Kanunun 27. maddesine bağlı haklı nedenlerden dolayı soyadının değiştirilmesi halleri dışında çocuk babanın soyadını tanıma vs. sebeplerle alamamakta idi. O halde bir çocuğa soyadı verilmesi için o çocuğun doğum tarihinde annesi ile babasının evli olup olmadığına bakmak gerekir. Doğum gününde anne ve baba evli ise çocuk babanın, diğer bir anlatımla ailenin soyadını alacaktır....

            UYAP Entegrasyonu