vaadi olup, bağışlama vaadi sözü vermenin yazılı şekle tabii olduğu, davacı tarafça herhangi bir mehir senedinin ibraz edilemediği, bu nedenle davacının talebi olan 200 gram mehir altını yönünden davanın reddi kararında da isabetsizlik olmadığı anlaşılmakla davacının istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Davacı ile davalı Zeki evlenirken mehir senedi düzenlendiği, senede 200 gram altın yazılmak sureti ile senedin davalı Nurullah tarafından imzalandığı, senedin davalı Zeki tarafından imzalanmaması nedeni ile davalı Zeki'nin senet nedeni ile sorumlu tutulamayacağı, bu nedenle hiç takılmadığı iddia edilen 100 gram mehir altını yönünden davalı Zeki'ye karşı açılan davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı, her ne kadar davacı mehir senedinde belirtilen 200 gram mehir altınından düğünde takılan 100 gram mehir altınının davalı Zeki tarafından harcandığını iddia etmiş ise de, bu iddiasını tanık beyanlarıyla ispat edemediği, yemin delilinin de olmadığı, davacının iddiası karşısında davacının en son evden ayrılma şeklininde bir öneminin olmadığı, bu nedenle düğünde takılan 100 gram mehir altını yönünden davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı, hiç takılmadığı iddia edilen 100 gram mehir altını yönünden senetten kaynaklanan...
Aile Mahkemesi'nde açılan mehir senedine yönelik davada; ilk derece mahkemesince mehir senedinden kaynaklanan 350 gram altınla ilgili talebin reddine karar verildiği, ancak bu hükmün temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 2012/5462 E 2012/10044 K sayılı 04/07/2012 tarihli kararı ile "... Mehir senedinin geçerli bulunduğuna, ancak dava tarihi itibariyle mehir senedine bağlı alacağın muaccel olmadığının anlaşılmasına göre" açıklamasıyla, ilk derece mahkemesi karar gerekçesi değiştirilerek, davacının temyiz isteminin reddine karar verildiği dikkate alındığında, davacının mehir senedine dayanan alacak davasının, dava tarihi itibariyle alacağın muaccel olmaması nedeniyle reddine karar verildiği, bu itibarla bu dosya kapsamında verilen kararın kesin hüküm teşkil etmesinin mümkün olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Ankara 1. Aile Mahkemesi'nde açılan mehir senedine yönelik davada ise; vazgeçme nedeniyle davacının ilgili talep ve davasının reddine karar verildiği görülmektedir....
Davalı, davacı ile 2010 yılında tanışıp evlenmeye karar verdiklerini, resmi nikaha davacının yanaşmadığını, kendisine; ‘’sana imam nikahı kıyayım, istersen ev alırım, altın alırım‘’ dediğini, belli süre sonra davacının evli olduğunun ortaya çıktığını, dini nikah ısrarının anlaşıldığını, mehir senedi yaptıklarını, hediye olarak dava konusu evin alındığını, 14/11/2013 tarihinde de davacı ile evlendiklerini, davacıyı kandırmasının söz konusu olmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, taraflar arasındaki evliliğin halen devam ettiği, davacının rızası ile taşınmazdaki ½ payı devrettiği, davacının iddialarını yazılı belge ile kanıtlayamadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli bağışlama vaadi olduğu, davanın hukuki dayanaktan yoksun bulunduğu, davacının iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 16....
Davacılar vekili dilekçesi ile; müvekkillerinden ... ile davalının evlenmek için nikahlandığını, bu nedenle mehir senedi düzenlendiğini, mehir senedine mahsuben nişan ve nikah akdinin öncesinden 07.12.2007 tarihinde müvekkilleri tarafından davalıya bir kısım ziynet eşyalarının takıldığını; ancak, davalının düğün türeni yapılmadan, evlenmekten vazgeçerek, boşanma davası açtığını, davanın derdest olduğunu; davalının, ayrıca, ziynet eşyalarının bedeli ve tüm yaptığı masrafların tahsili için de alacak davacı açtığını; bundan ayrı, mehir senedine dayalı olarak alacak davacı açtığını; oysa, müvekkillerinin evlilik birliğinin kurulmamasında sorumlu olmayıp, bağıştan ve mehirden rücuu ettiklerini ileri sürerek; mehir senedinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
İstinaf Sebepleri Davacı kadın vekili hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek, mehir senedini ifa ettiğini ispat yükünün davalı taraf üzerinde olduğunu, davalının edimini ispat edemediğini, düğünde geniş aile tarafından takılan altınların mehir senedinin ifası anlamına gelmediğini, düğünde takılan altınlar ile mehir senedi arasında illiyet bağı bulunmadığını, mehir senedinin mehri müeccel niteliğinde olduğundan mehir senedinde belirtilen ziynet eşyalarına ilişkin talebin kabul edilmesi gerektiğini, açık bir şekilde talep sonucunun dava dilekçesinde yer aldığını, ıslah dilekçesinde de talep konusu ziynetlerin cins ve miktarlarının ayrı ayrı belirtildiği halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek hükmün tamamı yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. C....
Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehir, TMK. tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez (2.12.1959 günlü 14/30 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehir, sözleşmeleri bu gün içinde geçerlidir. (Örnek: Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi'nin 25.10.1965 günlü, 4557/5028 sayılı kararı).Mehri müeccel, ileriye yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir ancak bu durum, 6098 sayılı TBK. nun 128. (818 sayılı BK. nun 110.) maddesinde yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, 6098 sayılı TBK. nun 288. (818 sayılı BK. nun 238.) maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır. Esasen taşınmaz hissesinin sicil kaydı (mülkiyeti) da davalıya intikal ettirilmiştir. (TBK. nun 288/1.). (4.HD. 18.2.1985- 1984/9153 E, 1985/1223 K. YKD. 1985 Sayı Sh. 802)....
Aile Mahkemesinin 2014/603 Esas, 2015/1042 Karar sayılı ilamı ile boşandıkları, kararın 22.02.2016 tarihinde kesinleştiği, taraflar arasında evlendikleri gün itibari ile mehir senedi düzenlendiği, davalı tarafın mehir senedindeki davaya konu eşyaları davacıya evlilik birliği içerisinde öncesinde ve sonrasında teslim etmediği, her ne kadar mehir senedinde davacının tüm mehir senedine tabi ziynet ve eşyaları teslim aldığına dair ibare bulunsa da dinlenen tanık anlatımları ve davacı tarafın beyanı ile teslim yapılmadığının anlaşıldığı, bu halde mehir senedinden kaynaklı alacak talebine ilişkin davadaki uyuşmazlığın Aile Hukukundan değil Borçlar Hukukuna tabi sözleşmeden kaynaklandığı ve davayı görmeye genel mahkeme sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Konya 1....
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacının, davalı eşi ile evlenirken düzenlenen mehir senedine dayanarak altın ve ziynetlerinin aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili için Konya 1.Aile Mahkemesinin 2004/808 esas sayılı dosyası ile alacak davası açtığı ve bu davanın derdest bulunduğu dosyanın incelenmesinden anlaşılmaktadır. Eldeki davanın konusunu oluşturan ve iptali istenen, mehir senedindeki haklardan feragat edildiğine dair belge, 2004/808 esas sayılı davanın yargılaması sırasında davalı yanca ibraz edilmiş olup asıl davadaki alacak iddiasına karşı sunulan bu belgenin geçerli 2008/8455-11051 olup olmadığına dair incelemenin mehir senedinden doğan alacağın tahsili davasında yapılması gerekir. Alacaktan feragat edildiğine ilişkin iddia, açılan alacak davasında değerlendirilmesi gereken bir iddiadır. Davacının ayrı ve müstakil bir dava açmakta hukuki yararlı bulunmamaktadır....
Davacının takibe konu ettiği belgede 400 gram altının mehir olarak taahhüt edildiği, davacının ve tanıkların beyanı ile de bu hususun sabit olduğu görülmektedir. Mehir, İslâm hukukunda kocanın evlenmenin dinî akdi sırasında veya devamı sırasında bazen de sona ermesi halinde kadına verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği belirli bir mal veya para gibi ekonomik değeri olan bir şey olarak tanımlanmaktadır. Mehir, evliliğin bir şartı değil sonucu olarak görülmektedir (Ahmet Türkmen, Yargıtay'ın Bağışlama Yaklaşımı Çerçevesinde Mehir ve Mehrin Geri Alınması, DEÜ-HFD, C.22, S.2, 2020, s.543). Dosya kapsamında davalının başka biriyle evli olduğu, senedin verildiği tarihte evliliğin devam ettiği, TMK'nın 130/1 ve 145/1- 1 hükümleri gereğince çok eşliliğin yasak olduğu, bu haliyle davacı ile davalı arasında kanunen evlilik yapılmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır....