Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre davalı şirketçe davacıya satılan malların ayıplı olduğu, mal bedeli olan 4.484.00 YTL’nin davalı firma tarafından davacı şirkete ödenmesi gerektiği, manevi tazminat talebinin koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Mahkemece ayıplı kabul edilen yangın söndürme cihazlarının birlikte ifa kuralı uyarınca iadesine karar verilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi doğru olmadığı gibi cihazların iadesinin mümkün olmadığı takdirde, yangın söndürücülerin ayıplı değerinin tespit edilerek mahsubuna karar verilmesi gerektiği gözden kaçırılarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir....
Dosya içeriğinde de bilirkişi raporlarında açık ayıplı olduğu değerlendirilen malların ayıplı olduğuna ilişkin icra takibinden önce gönderilmiş bir ihtar veya yapılan bir tespit bulunmamaktadır. Davacı tarafından 18.4.2006 tarihinde başlatılan icra takibinden sonra 17.5.2006 tarihinde davalı tarafından gösterilen ürünler üzerinde bilirkişi marifetiyle tespit yapılmış, yargılama sırasında da hükme esas alınan bilirkişi raporunun 4. sayfasında belirtildiği üzere inceleme günü davalının mahkeme kalemine getirdiği ayıplı olduğu iddia edilen ürünler tetkik edilerek rapor tanzim edilmiş, itiraz üzerine düzenlenen ek rapora göre mahkemece hüküm kurulmuştur....
Ayıplı malın neden olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde, bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi, bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz." Ayrıca aynı Kanun'un 10. maddesinin 5. fıkrası "Kredi verenin, tüketici kredisini, belirli marka bir mal veya hizmet satın alınması ya da belirli bir satıcı veya sağlayıcı ile yapılacak satış sözleşmesi şartı ile vermesi durumunda satılan malın veya hizmetin hiç veya zamanında teslim edilmemesi halinde, kredi veren, tüketiciye karşı satıcı veya sağlayıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu olur." hükümleri kredi verenin sorumluluğunu düzenlemiştir....
Dosya tüm deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; taraflara arasındaki uyuşmazlık Davacının davalıdan almış olduğu ... marka Laptop'un ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın davacının ayıplı ürün gönderip göndermediği, ürünün ambalajlanmasındaki eksiklikten kaynaklanıp kaynaklanmadığı, taşıyanın taşıma esnasında kusurunun olup olmadığı, davacının ayıplı ürün nedeni ile süresinde ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı, davacının ayıplı ürünün misli ile değiştirilmesi olmadığı takdirde bedelin iadesi ile ürünün kullanılamaması nedeni ile upradığı zararın tazminine ilişkin olup, bu hususta alanında uzman bilirkişiler tarafından inceleme yapılmasına karar verilmiş olup dosyada mevcut raporda ayıplı olduğu, yani hasara konu olan dizüstü bilgisayarın sarsıntıya veya darbeye maruz kaldığı, fiziksel şiddete maruz kalan cihazın harddiski arızalandığı, kasasında deforme/-ler oluştuğu, mevcut haliyle üründen makul olarak beklenen faydanın ortadan kalktığı ve ürünün ayıplı mal kapsamında olduğu,...
Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder, şeklinde tanımlanmıştır. Somut olayda, davacı ile davalı ... arasında araç satım sözleşmesi bulunduğu, davacının satılan aracın ayıplı olduğunu ileri sürerek zararının tazminini talep etmiştir. Davalının, satıcı yani ticari ve mesleki anlamda profesyonel mal ya da hizmet satan kişi tanımına uyduğu anlaşıldığından, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamına girmesi nedeniyle tüketici mahkemesinde görülerek, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... Tüketici Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 28/09/2015 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Yine anılan yasanın 3/d maddesinde, “hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyet” olarak tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.4077 sayılı yasanın 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Somut olay değerlendirildiğinde, davacı ile davalılardan ekspertiz hizmeti veren .... arasında 4077 Sayılı kanunun 4/A maddesi kapsamında hizmet hukuki ilişkisi kurulmuş olup, hizmetin ayıplı olmasından kaynaklanan dava bulunmaktadır. 4077 sayılı yasanın 23. maddesi uyarınca görevli mahkeme Tüketici Mahkemesidir....
Kanunun 3. maddesinde "Mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, Hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder." şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukukî işlemin 4077 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için Kanunun amacı içerisinde kanunda tanımlanan taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukukî işlemin olması gerekir....
Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, davalının müvekkilinden 02.04.2012 tarihli 486.106,49 TL bedelli ve 06.04.2012 tarihli 363.448,08 TL bedelli faturalarla mal almasına rağmen mal bedelinin 170.802,00 TL’sını ödemediğini, davalı tarafın kendilerine teslim edilen malların sözleşmede kararlaştırılan evsafa uygun olmadığı, ayıplı olduğunu mal tesliminden yaklaşık 4 ay sonra kötüniyetli olarak mal bedelini ödemek için ileri sürdüğünü, malların tam, eksiksiz ve sözleşmeye uygun tesliminden yaklaşık 4 ay sonra ayıplı olduğu iddiasında bulunulmasının kabul edilemeyeceğini, söz konusu malların müvekkili şirkete ait olup olmadığı, sonradan davalı tarafça değiştirilip değiştirilmediğini bilmenin mümkün olmadığını, 6102 sayılı TTK’nun 23(6762 sayılı TTK’nun 25) maddelerindeki sürelere uyulmadığını, alacağın tahsili için...
Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı, aldığı koltuğun ayıplı çıkması nedeniyle ödenen bedeli için yaptığı icra takibine itirazın iptalini talep etmektedir. Dosya kapsamından, davacının 4077 Sayılı Yasanın 3/e maddesi kapsamında tüketici olduğu, ayıplı çıktığı bildirilen koltuğun bedelinin ödendiği, ancak faiz ve masraflar ödenmediği, uyuşmazlığın 4822 Sayılı Yasanın 4. maddesinde ayıplı mal satışı başlığında düzenlendiği ve aynı yasanın 23. maddesine göre Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla, davanın Tüketici Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.’nın 25. ve 26. maddeleri gereğince İstanbul 4. Tüketici Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 13/03/2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Asliye Hukuk Hakimliğince verilen 01.05.2008 gün ve 2007/178-2008/138 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Davalılar ayıplı olduğu ileri sürülen laminant parkenin ithalatçısı ve satış bayii olup, davacı tüketicidir. Davacı adı geçen davalıların ithal edip sattığı ve kendisinin iş yerine döşettiği parkelerin ayıplı olduğunu ileri sürmüştür. Yanlar arasında BK’nın 355. maddesinde tanımlanan iş sahibinin vermeyi taahhüt ettiği bedel karşılığı yüklenicinin imâl ve üretmeyi yükümlendiği eser sözleşmesi ilişkisi bulunmamaktadır. Uyuşmazlık bu haliyle ayıplı mal satımından kaynaklandığından kararın temyizen incelenmesi görevi Yargıtay Yüksek 13.Hukuk Dairesine aittir. Ancak anılan Dairece de görevsizlik kararı verildiğinden dosyanın görevli Dairenin belirlenmesi için Yargıtay Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu’na gönderilmesi gerekmiştir....