Mahkemece, davalı taraf her ne kadar 50.000 USD verileceğinin taahhüt edildiği ibaresinin sonradan eklendiğini beyan etmiş ise de, bu ibarenin çeyiz senedi için düzenlendiği, dolayısıyla kendi rızasıyla listelediği belgede para ödemeyi de taahhüt ettiği, belgede resmi nikah ya da evlilikten söz edilmediği, ayrıca resmi nikahla evli olmayan davacının ayrılık olması halinde boşanma davasındaki haklara sahip olamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, 7.750,00 TL (5000 USD)'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir. Dava konusu 12.10.2004 tarihli 'senettir' başlıklı belgede eşyaların haricinde herhangi bir ayrılık olduğu takdirde ... tarafından 50.000 USD (Ellibin Dolar) verilmesi taahhüt edilmiştir. Ne var ki, verilen taahhüdün 2010/17287-2011/6339 gayrı resmi beraberliğin temini ve devamını sağlamak için olduğu davacı tarafın kendi beyan ve ikrarında anlaşılmaktadır....
nın olumsuz yanıt verdiği, boşanmak istediğini beyan ettiği, ayrılık dönemi sırasında davalı-karşı davacı ... tarafından müşterek çocuğun muhtar kanalı ile babaya teslim edildiği, bu hali ile de davalı-karşı davacının barışma niyetinde olmadığı da anlaşılmakla, tarafların tekrar bir araya gelerek evliliklerini sürdürme imkanları olmadığı kanaatine varılarak, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı karşı davacı eşin kusurlu olduğu gerekçesiyle erkeğin davasının kabulüne, kadının davasının ise reddine karar verilmiştir....
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı-karşı davalı erkek, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde belirtilen fiili ayrılık nedenine, davalı-karşı davacı kadın ise Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde belirtilen fiili ayrılık nedeni ile birlikte 166/1 maddesinde belirtilen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebeplerine dayalı olarak boşanma davası açmıştır. Mahkeme tarafından, davalı-karşı davacı kadının davasının hem 166/1. hem de 166/son maddeleri gereğince kabulü ile boşanmaya karar verilmiş, erkeğin davası ise kusurlu olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde "Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun, ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir" hükmü bulunmaktadır....
Taraflar bu tarihten sonra bir araya gelmedikleri gibi, fiili ayrılık süresi zarfında davalı-karşı davacı kadına atfı kabil bir kusurun varlığı ispatlanamamıştır. Mahkemece; reddedilen ilk davayı açarak ayrı yaşama sebebi yaratan davacı-karşı davalı erkeğin hastalığıyla davalı-davacı kadının ilgilenmemesi kusur olarak kabul edilmek suretiyle, erkeğin boşanma davasının kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. 3-Davalı-karşı davacı kadının, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı kendi davasının reddine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Dava, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı eylemli ayrılık nedeni ile boşanma davası olup, anılan madde gereğince boşanma nedenlerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilmesi gerekir....
TMK'nın 168. maddesinde "Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir." hükmüne yer verilmiş olup, boşanma davalarında yetki kesin değildir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 160. maddesine göre, evlenmenin butlanı davasında, yetki ve yargılama usûlü bakımından boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır. Aynı Kanunun 168. maddesine göre ise, boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Boşanma davalarında yetki kesin yetki değildir. Somut olayda; davanın açılması sırasında seçim hakkı davacı tarafta olup birden fazla yetkili mahkemenin bulunması halinde davacı dilediği yetkili yerde davasını açabilir....
Ölüm ve ayrılık halinde hiçbir hak talep etmeyeceğiz. Evlilik tarihinden sonra edinilmiş malları ortak kabul edip eşit şartlarla paylaşmayı kabul beyan ve taahhüt ederiz” ifadeleri yer almaktadır. Davaya konu İzmir ili ... ilçesi ... Köyünde bulunan 4470 parsel 1 nolu bağımsız bölümün muris adına kayıtlı olduğu, edinme sebebinin 24.01.2006 tarihli satış olduğu anlaşılmıştır. Davalı ile mirasbırakan arasında noterlikte akdedilen sözleşmedeki ölüm ve ayrılık durumunda tarafların önceden edinilmiş mallardan birbirlerinden hak talep etmeyecekleri yönündeki mirastan feragatı içeren beyanları dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi yönünde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir....
İlk derece mahkemesi, kadının erkeğin ilk eşine ve ilk eşten olan çocuklarına küfür ettiğini ve fiili ayrılık döneminde kanser olan erkek ile ilgilenmediğini; erkeğin de eşine son olayda tokat attığını belirterek tarafların eşit kusurlu olduklarına hükmetmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı sadece davalı kadın tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesince; fiili ayrılık döneminde kanser olan eşi ile ilgilenmeyen ve eşinin ilk eşinden olan kızı ile sorun yaşayan kadın ile son olayda eşine tokat atan ve eşi ve çocukları ile ilgilenmeyen erkeğin eşit kusurlu olduğundan bahisle; kadının reddedilen tazminatlara yönelik başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir....
davayı açan ve tam kusurlu bulunarak davası reddedilen ve fiili ayrılık döneminde sadakatsiz davranışlar içinde bulunan erkeğin tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir. .../.......
un kusurunun bulunmadığı, fiili ayrılık sürecinde kadının dava açmamasının da ileri sürdüğü olayları hoşgörü ile karşılamış olduğunu gösterdiği” gerekçesiyle davacı-karşı davalı erkeğin davasının kabulü ile tarafların Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesi gereğince boşanmalarına ve davalı-karşı davacı kadının davasının ise reddine karar verilmiştir. Önceki boşanma davasının davacı-karşı davalı tarafından açıldığı, davanın "kadına atfı kabil kusur bulunmadığı" gerekçesiyle reddedildiği, ret kararının kesinleşmesinden başlayarak üç yıl geçtiği, bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulamadığı anlaşılmaktadır. Fiili ayrılık süresi içinde de davalı karşı davacının bir kusuru ortaya konulamamıştır. Önceki boşanma davasının reddine ilişkin karar, o davaya kadar davalı-karşı davacının boşanmayı gerektirecek bir kusurunun bulunmadığı konusunda kesin hüküm teşkil eder. Bu kesin hükmün varlığı karşısında, önceki olaylardan dolayı davalı-karşı davacı artık kusurlu sayılamaz....
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Taraflar arasında davacı şirketin ortaklığı nedeniyle ticari ilişki bulunduğu, davalı yanın bir dönem davacı şirkette ortak olarak yer aldığı, taraflar arasında 05/10/2017 tarihli "Ortaklık Ayrılık Protokol" isimli sözleşmenin imzalandığı, gelen müzekkere cevapları ve davacı şirketin ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde davacının 2020-2021 yılları ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, taraflar arasında 05.10.2017 tarihi Ortaklık Ayrılık Protokolü akdedildiği, davacı ...Tic. Ltd. Şti'nin 03.06.2009 tarihinde tescil edildiği, meslek grubunun Elektrik Ekipmanları olduğu, sermayesinin 5.500.000,00 TL olduğu, güncel olarak şirketin ortaklarının ... ve ... olduğu, davacı ...'...