Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DAVALI : Hasımsız DAVA : Öz Sermaye Tespiti TTK 343 DAVA TARİHİ : 16/12/2022 KARAR TARİHİ : 17/02/2023 GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/02/2023 Mahkememizde görülmekte olan... Tespiti davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 16/12/2022 tarihli dilekçesinde; Müvekkilinin .... A.Ş. şirketinin hissedarı olduğunu, şirketin sermaye artışında kullanılmak üzere şahsına ait olan...parsel Hendek/Sakarya adresindeki gayrimenkulü hissedarı olduğu şirkete ayni sermaye olarak koymak istediğinden mahkemece belirlenecek bilirkişi heyetince değerinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkememizin 21/12/2022 tarihli tensip ara kararı gereği talep konusu taşınmazın rayiç değerinin tespiti için resen seçilen bilirkişi heyetine yerinde inceleme yetkisi verilmiştir. Talep TTK 343 maddesi gereğince ayni sermaye olarak konulmak istenen taşınmazın değerinin tespitine ilişkindir. TTK nun 342....

    Davacı tarafça gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 342. maddesinde; üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabileceği, hizmet edimlerinin kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacakların sermaye olamayacağı, aynı yasanın 343. maddesinde; konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak işletmelere ve ayınlara, şirket merkezinin bulunacağı yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce değer biçileceği, değerleme raporunda, uygulanan değerleme yönteminin somut olayın özellikleri bakımından herkes için en adil ve uygun seçim olduğunun; sermaye olarak konulan alacakların gerçekliğinin, geçerliğinin ve 342. maddeye uygunluğunun belirleneceği...

      Özel sicile yapılan kayıt iyiniyeti kaldırır. (3) Sermaye olarak taşınmaz mülkiyeti veya taşınmaz üzerinde var olan veya kurulacak olan ayni bir hakkın konulması borcunu içeren şirket sözleşmesi hükümleri, resmî şekil aranmaksızın geçerlidir. (4) Paradan başka ekonomik bir değer veya bir taşınırın sermaye olarak konulmasının borçlanılması hâlinde şirket, tüzel kişilik kazandığı andan itibaren bunlar üzerinde malik sıfatıyla doğrudan tasarruf edebilir. (5) Taşınmaz mülkiyetinin veya diğer ayni bir hakkın sermaye olarak konulması hâlinde, şirketin bunlar üzerinde tasarruf edebilmesi için tapu siciline tescil gereklidir. (6) Mülkiyet ve diğer ayni hakların tapu siciline tescili istemi ile diğer sicillere yapılacak tescillerle ilgili bildirimler, ticaret sicili müdürü tarafından, ilgili sicile resen ve hemen yapılır....

        Yukarıda değinilen yolsuz tescile ilişkin hükümlerde yolsuz tescilin düzeltilmesini ayni hakkı zedelenen kişinin isteyebileceği belirtilmiştir. Diğer yandan davacılık sıfatı, sübjektif hakla doğrudan bağlantılı olup, sübjektif hakkının ihlal edildiğini ileri süren kişi bu hakkının mahkemeden korunmasını talep edebilir. Bir başka anlatımla sübjektif hakkın ihlal edildiği iddiası dava açmakta hukuki yararın bulunması anlamına gelmektedir. Davacı yolsuz tescil ile ayni hakkı zedelenen kişi olarak değerlendirilemez. Ayni hakkı zedelenen kişi dava dışı ... olup, mahkemece davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. Kabule göre de; ihale alıcısı ...'in taraf olmadığı davada işin esasına girilerek hüküm kurulması ayrıca usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 07.07.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

          Belirtilen ilke, TMK’nun 1023.maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” hükmü yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki TMK’nun 1024.maddesinde de “Bir aynı hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır. Ne var ki, tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten, kayıt malikinin mülkiyeti kötüniyetle kazandığı ileri sürülmüşse, üçüncü kişinin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken şahıs olup olmadığına bakılması gerekir....

            Somut olayda, dava konusu 16.09.2014 tarihli haciz esnasında borçlu ya da üçüncü kişinin hazır olmadığı, borçlunun kardeşinin hazirun olarak tutanakta imzası bulunduğu haciz adresindeki vergi levhasının üçüncü kişi adına olduğunun tespiti üzerine alacaklı vekilinin malların borçluya ait olduğunu beyan ettiği,davalı üçüncü kişi tarafından hacizden itibaren İİK’nin 96/3. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiasının bulunmadığı, bilahare 25.11.2014 tarihinde alacaklı vekili tarafından mahcuzların satışının istendiği, 27.11.2014 tarihinde İcra Müdürlüğünce İİK’nin 99. maddesi uyarınca alacaklı tarafa dava açmak üzere süre verilmesi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır....

              Bu tür davaların dinlenebilmesi için ön şart, malın 3.kişi elinde haczedilmesi üzerine 3.kişi tarafından haczedilen mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakka vs. dayanarak istihkak iddiasında bulunulmasıdır. 3.kişi tüzel kişi ise, tüzel kişilik adına istihkak iddiası tüzel kişiyi temsile yetkili organca ileri sürülebilir. Tüzel kişiyi temsile yetkili olmayan kişinin, haczedilen malın şirkete ait olduğu yolundaki açıklamaları şirket adına yapılmış geçerli bir istihkak iddiası sayılamaz. Somut olayda, dava konusu 13.05.2010 tarihinde yapılan haciz sırasında istihkak iddiasında bulunan ..., davacı 3.kişinin çalışanı olup 3.kişi adına istihkak iddiasında bulunma hakkı söz konusu değildir. İİK’nun 96/3.maddesinde belirtilen 7 günlük sürede davalı şirket yetkilileri tarafından yapılmış usulüne uygun bir istihkak iddiası da bulunmadığından davanın ön koşul yokluğu nedeniyle reddi gerekmektedir....

                Bu tür davaların dinlenebilmesi için ön şart, malın 3.kişi elinde haczedilmesi üzerine 3.kişi tarafından haczedilen mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakka vs. dayanarak istihkak iddiasında bulunulmasıdır. 3.kişi tüzel kişi ise, tüzel kişilik adına istihkak iddiası tüzel kişiyi temsile yetkili organca ileri sürülebilir. Tüzel kişiyi temsile yetkili olmayan kişinin, haczedilen malın şirkete ait olduğu yolundaki açıklamaları şirket adına yapılmış geçerli bir istihkak iddiası sayılamaz. Somut olayda, dava konusu 13.05.2010 tarihinde yapılan haciz sırasında istihkak iddiasında bulunan ..., davacı 3.kişinin çalışanı olup 3.kişi adına istihkak iddiasında bulunma hakkı söz konusu değildir. İİK’nun 96/3.maddesinde belirtilen 7 günlük sürede davalı şirket yetkilileri tarafından yapılmış usulüne uygun bir istihkak iddiası da bulunmadığından davanın ön koşul yokluğu nedeniyle reddi gerekmektedir....

                  Bu tür davaların dinlenebilmesi için ön şart, malın 3.kişi elinde haczedilmesi üzerine 3.kişi tarafından haczedilen mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakka vs. dayanarak istihkak iddiasında bulunulmasıdır. 3.kişi tüzel kişi ise, tüzel kişilik adına istihkak iddiası tüzel kişiyi temsile yetkili organca ileri sürülebilir. Tüzel kişiyi temsile yetkili olmayan kişinin, haczedilen malın şirkete ait olduğu yolundaki açıklamaları şirket adına yapılmış geçerli bir istihkak iddiası sayılamaz. Somut olayda, dava konusu 11.02.2009 tarihinde yapılan haciz sırasında istihkak iddiasında bulunan ... davacı 3.kişi şirketin temsilcisi olmayıp İİK’nun 96/3.maddesinde belirtilen 7 günlük sürede davalı şirket yetkilileri tarafından yapılmış usulüne uygun bir istihkak iddiası da bulunmadığından, davanın ön koşul yokluğu nedeniyle reddi gerekmektedir....

                    Bu tür davaların dinlenebilmesi için ön şart, malın 3.kişi elinde haczedilmesi üzerine 3.kişi tarafından haczedilen mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakka vs. dayanarak istihkak iddiasında bulunulmasıdır. 3.kişi tüzel kişi ise, tüzel kişilik adına istihkak iddiası tüzel kişiyi temsile yetkili organca ileri sürülebilir. Tüzel kişiyi temsile yetkili olmayan kişinin, haczedilen malın şirkete ait olduğu yolundaki açıklamaları şirket adına yapılmış geçerli bir istihkak iddiası sayılamaz. Somut olayda, dava konusu 11.02.2009 tarihinde yapılan haciz sırasında istihkak iddiasında bulunan... davacı 3.kişi şirketin temsilcisi olmayıp İİK’nun 96/3.maddesinde belirtilen 7 günlük sürede davalı şirket yetkilileri tarafından yapılmış usulüne uygun bir istihkak iddiası da bulunmadığından, davanın ön koşul yokluğu nedeniyle reddi gerekmektedir....

                      UYAP Entegrasyonu