Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 24/03/2016 tarih ve 2014/1614-2016/281 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili; müvekkili ile davalı Şirket arasında tıp merkezi ruhsatı alınması için gizli adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, mevzuat gereğince tıp merkezi ruhsatı için tüm ortakların doktor olma şartı bulunduğundan bu ruhsatın müvekkili adına alınamadığını, bu yüzden davalı Şirket ile gizli adi ortaklık kurularak müvekkilinin ticari işletmesinde bulunan cihaz için kira akdi düzenlenerek tıp merkezi ruhsatının cihazı da kapsar biçimde davalı adına çıkartıldığını, bu kapsamda kurulan gizli ortaklık ilişkisi nedeniyle ödenecek ortaklık payının kira parası adı...
Davalı, davacı murisinin ölümü ile adi ortaklığın son bulduğunu, davacı ile adi ortaklık kurulmadığını, tasfiye bakiyesinin davacıya ödendiğini belirterek davanın reddini dilemiştir. Yargılama sırasında diğer mirasçı, davada taraf haline getirilmiştir. Bozmaya uyan mahkemece, toplanan delillere, bilirkişi raporuna nazaran, davanın kabulüne, 31.12.2000 tarihinden 31.12.2006 tarihine kadar hesaplanan kâr payının davalıdan tahsili ile davacılar murisi mirasçılarına ödetilmesine karar verilmiştir. 1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekir. 2- Dava, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine ilişkin olup, fırın işletmeciliği ile ilgili adi ortaklığın davacı ile davalı arasında değil, davacının murisi Selma ile davalı arasında kurulduğu mahkemece uyulan bozma ilamında açıkça belirtilmiştir....
Mahkemece,davanın kısmen kabulüne, 27.322,20 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava;taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisi çerçevesinde yapılan ve bu ortaklık ilişkisine konu olan ... Restorasyonu inşaatı işinde kullanılan ve davacılara ait olduğu iddia edilen kereste bedellerinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Adi ortaklık sözleşmesi; geçerlilik şekli olarak, herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ispat şekli bakımından yasal delillerle kanıtlanması gerekir. Ayrıca, adi ortaklık ilişkisinde; bir ortak tarafından açılan alacak talebi, ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsar. Somut olayda;taraflar arasında ... Belediyesi, ......
in bu miktarı isteme hakkının bulunduğu, kâr payına teminat olarak verilmek ile ortada kâr bulunmadığından davalının aldığı senedi iade etmesi gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, tapu iptal ve tescil yönünden yeniden hüküm tesisine yer olmadığına, davacı şirket ile davalının 28.08.2008 tarihli sözleşme ile kurmuş oldukları adi ortaklığın feshi ile tasfiyesine, adi ortaklık nedeniyle tarafların kâr payı alacağının olmadığının tespitine, adi ortaklık ilişkisinde davalıya sermaye payı olarak fazla ödendiği tespit edilen 57.071,23 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile şirket adına ödeme yapan davacı ...'...
Matbaacılık” firmasının davalının babası dava dışı ... ... adına kayıtlı olup, SSK kayıtları, ticari defterler ve faturaların da bu kişi adına kayıtlı olduğu, davacı ve davalının, ... ...’in yanında çalıştığının, SSK işyeri dönem bordrosu ile belgelendiği gerekçeleriyle adi ortaklığın fiilen kurulup faaliyete geçmediği kabul edilerek, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı ile matbaacılık üzerine adi ortaklık kurduklarını belirterek, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile kar payının ödetilmesini istemiş, davalı ise taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi düzenlenmişse de, ortaklığın fiili olarak faaliyete geçmediğini, bu nedenle davacının kendisinden herhangi bir talepte bulunamayacağını savunmuştur. Taraflar arasında, noter huzurunda 27.1.2003 tarihli adi ortaklık sözleşmesi düzenlendiği uyuşmazlık konusu olmayıp, sözleşmede, “... Cad. ... ......
Davadaki ileri sürülüşe göre,davacı tarafından dayanılan sözleşme, Borçlar Kanununun 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık sözleşmesi niteliğinde olup,davacının talebi adi ortaklığın tasfiyesi istemidir.Davacı ile davalı ve dava dışı ...,...,... arasında 2.1.2007 tarihli protokolün düzenlendiği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.Bu olgular karşısında mahkemece protokol kapsamı dikkate alınarak adi ortaklık hükümleri gereğince dava konusu araçları kimin işleteceği ve yönetici ortak saptanarak bu ortaktan araçların işletilmesi ve satılması hususunda hesap istenip gerekirse protokolde imzaları bulunan diğer ortaklar da davaya dahil edilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gerekir. 2-Yukarıda açıklanan bozma şekil ve sebebine göre davacının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine...
Sayılı dosyasında 05/06/2024 Tarihli duruşmada "Dosyanın mahiyeti itibariyle davacı ... ile davalı ... arasındaki adi ortaklığın tasfiyesi ve tasfiye payının tahsiline ilişkin davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydına " karar verilmiş ve mahkememizin ------- E....
Zira 31.1.2008 tarihli sözleşme gereğince ortaklık, tarafların dış ilişkide ortak olarak görünmediği bir iç ortaklık tarzında oluşmuştur. Bu itibarla adi ortaklık ilişkisi sebebiyle davacının, ortaklığa yönelik davalıdan talepte bulunabileceği kabul edilmelidir. O halde davacının dava dilekçesindeki talebi, ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsadığına göre, mahkemece ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesi, tasfiyenin de bizzat yaptırılması gereklidir. Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. BK.nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin bu sözleşmedeki hükümlere göre yapılması asıldır....
Davacılar vekili 03.02.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile taraflar arasındaki ilişkinin güven ile kurulmuş adi ortaklık ilişkisi olduğundan ve YHGK'nun yukarıda bahsi geçen kararında da görüleceğe üzere işbu ilişkinin tanık ile ispatının mümkün olmasından ötürü, süresi içerisinde sunmuş oldukları tanıkların dinlenilmesine ve adi ortaklığın tasfiye hükümleri gereğince tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir. Islah edilmiş haliyle dava; dava konusu 217 parselin adi ortaklık ilişkisi temelinde tasfiyesi ile ortaklık payının davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Dairemizin görev alanı HSK'nın 01/09/2022 tarihinden itibaren uygulanacak kararında belirtilen işlerle sınırlıdır. 01/09/2022 tarihli İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri ve Ceza Daireleri arasındaki iş bölümü kararı gereğince "Kararı veren mahkemenin ve tarafların sıfatına bakılmaksızın adi ortaklıktan kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar" İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3....
tespitine, adi ortaklık ilişkisinde davalıya sermaye payı olarak fazla ödendiği tespit edilen 57.071,23 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak şirket adına ödeme yapan davacı ...'...