Otomotiv Ltd.Şti'ne ait işyerinde müşteri olan 3.kişi aracının çalınması nedeniyle hırsızlık ve 3.şahış mali sorumluluk klozları gereğince sigortalıya araç bedelinin ödendiği, daha sonra emniyet birimlerince aracın bulunup araç bedeli ödenmeden önce davalılara ait otoparka çekildiğinin tesbit edildiği ve otopark sahibi davalıların aracın teslimi için yüksek miktarda otopark ücreti talep etmesi sebebiyle otopark ücreti ödenmeden aracın teslimi yada sigortalı işyerinden çalınan araç için ödenen 26.800 TL'nin tahsili istemine ilişkindir. Davacı ... ile aracı davacıya sigortalı işyerinden çalınan 3.kişi müşteri arasında araçla ilgili bir sigorta sözleşmesi bulunmadığı gibi davacı, işyeri sigortası poliçesi gereğince hırsızlık ve 3. Şahıs mali sorumluluk klozları gereğince sigortalısına ait işyerinde meydana gelen riziko nedeniyle sigortalısının zararını karşılamıştır. Bu durumda temyiz inceleme görevi Yargıtay Yüksek 11....
Maddesi uyarınca aracın ----------- içerisinde teslim edilmesi gerekirken davalılar tarafından araç teslimi gerçekleştirilemediğini, müvekkilinin sürecin akıbeti ile ilgili bilgi talep ettiğinde----- aracın ----- takibinin davalı ... tarafından yapıldığını belirterek müvekkilini .....
Mahkememizde açılmış olan dava bu yasa kapsamında arabuluculuk dava şartına bağlı olup arabuluculuk son tutanağının dosyaya sunulduğu anlaşılmakla davanın esasının incelenmesine geçilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 386'ya göre; "Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir." Taraflar arasında yapılan genel kredi sözleşmesi tüketim ödüncü sözleşmesi niteliğindedir. Tüketim ödüncü sözleşmeleri karşılıklı edimleri içeren nitelikte sözleşme olup tüketim ödüncünü alan taraf sözleşmede kararlaştırılan tarihte aldığı ödüncü iade etme yükümlülüğü altındadır. Davacı bankanın davalıya verdiği tüketim ödüncü niteliğindeki kredinin geri ödendiğini ispat yükü davalı tarafta olup davalı taraf aldığı kredi borcunu ödediğini yazılı belge ile kanıtlamakla yükümlüdür....
-TL'yi davalının talebi üzerine kendisine geri verilmek üzere ödünç verdiğini, TBK md. 386'ya göre; "Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir miktar paranın veya tüketilebilen misli bir şeyin kullanılmasını sağlamak üzere mülkiyetini ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda geri vermeyi üstlendiği bir sözleşmedir." bu anlamda taraflar arasındaki ilişkinin tüketim ödüncü sözleşmesi olduğunu, yine TBK md.387/2'ye göre; "Ticari tüketim ödüncü sözleşmesinde taraflarca kararlaştırılmamış olsa bile faiz istenilebilir." denildiğini, somut olayda tarafların tacir olup aralarındaki tüketim ödüncü ilişkisi ticari işletmelerini ilgilendiren ticari nitelikte bir işlem olduğunu, bu nedenle borcun muaccel olduğu tarihten itibaren işlemiş olan kanuni faize ilişkin haklarının saklı olduğunu, müvekkilinin 30.000,00.-TL tutarındaki bu alacağına karşılık olarak davalıdan .../.../... keşide ve .../.../... vade tarihli bono aldığını, davalı ...'...
Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm delilleri toplanmış, bilirkişi raporu alınmış, dava konusu araç için, davalı firma tarafından 29/02/2016 tarihinde uygulanan Seramik Teknolojili Boya Koruma neticesinde, araç karoserisi üzerindeki orijinal fabrikasyon boyanın dış yüzeyindeki vernik tabakanın özelliğini kaybetmesi ve işlevini tam olarak yerine getirememesi sebebiyle davaya konu kabarma, iz ve soyulmaların meydana geldiği ve meydana gelen kabarma, iz ve soyulmaların kullanım hatasından kaynaklanmayan, imalat hatasına dayalı, satın alma esnasında makul ve yeterli bir süre inceleme ile anlaşılamayacak olması, beklenen fayda ve yararı azaltması sebebiyle, dava konusu boya korumanın ayıplı mal olarak nitelendirildiği hüküm vermeye elverişli denetime açık bilirkişi raporuyla da saptandığı, mevcut ayıp nedeniyle aracın modeli, kullanım yılı ve ayıbın giderilmesi aracın komple boyanmasını gerektirmesi ve bu hususunda tüketicinin araçtan beklediği faydayı azaltıcı mahiyette...
Davacı tarafça araç kullanım ve teslim talebinin de mülkiyetinin çekişmeli olması ve henüz davanın esası hakkında karar verilmeden fiilen teslim edilmesi tedbirin amacıyla bağdaşmayacağından şartları oluşmadığından aracın teslimine dair talebin reddine karar verilmiştir. "gerekçesiyle, davalının tedbire itirazının reddine, davacının araç kullanım ve teslim talebinin reddine karar verilmiştir.Bu ara karara karşı, davacı ve davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunmuştur....
Karşı davada, davacı vekili, taraflar arasında kısmi ödemeli araç satım sözleşmesi olduğunu, verilen sıralı bonoların ödenmesi halinde araçların karşı yan adına tescil edileceğinin kararlaştırılarak,kullanım için tahsis edildiğini, ödemelerin tamamlanmadığını belirterek, araç kullanım bedeli ve değer kaybına dair alacağın tahsilini talep etmiştir. HMK'nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res'en gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece açıklanan gerekçe ile, asıl ve birleşen davaların kabulüne, araçlar yargılama sırasında iade edildiğinden ve kısmi ödemeli sözleşmenin yazılı olmasının geçerlik şartına göre, karşı davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu senetler dosyada bulunmadığından, kambiyo vasfında olup olmadığı görülemedi. Dosya içerisinde dava ve takip konusu senetlerin asıl ve suretleri olmadığı gibi taranmadığı da görüldü....
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirket ile 2020 yılı Mart ayında imzaladığı sözleşme kapsamında, müvekkili şirkete ait 4681 adet araç takip ve 580 adet ısı sensörü cihazı olmak üzere toplam 5261 adet cihazın, davalı şirketin araçlarına montajı ve müvekkili şirkete ait yazılım üzerinden lokasyon takibi hizmeti sağladığını, sözleşme süresinin 60 ay olduğunu, sözleşmenin davalı tarafından haklı bir neden olmaksızın 28.12.2022 tarihinde feshedildiğini, davalının müvekkilinin mülkiyetinde olan cihazları sözleşmenin 11.2 nolu maddesi kapsamında 7 günlük süre içerisinde teslim etmesi gerekirken teslim etmeyerek sözleşmenin feshi sonrası da kullanmaya devam ettiğini ve müvekkili şirkete kullanım bedellerini ödemediğini, müvekkili tarafından davalıya, cihazların kullanım bedelleri için toplam 7 adet fatura düzenlenerek e-fatura sistemi üzerinden gönderildiğini, ancak faturalara davalı şirketçe itiraz edildiğini belirterek şimdilik kısmi dava olarak...
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacılar; davalı şirket ile aralarında 23/11/2011 tarihinde araç kiralama sözleşmesi imzalandığını, tarafların her biri aylık 1.300,00 TL den iki aracın oniki aylık süre için kiralanması konusunda anlaştıklarını, buna göre senet hazırlandığını ancak araçların sürekli arıza vermesi nedeniyle 01.01.2013 tarihinde karşılıklı anlaşılarak sözleşmeden dönüldüğünü, araçları yedi ve otuz gün olmak üzere toplam otuzyedi gün kullandığını, yedi günlük kullanım bedelinin ödendiğini, sadece otuz günlük kullanım borcu bulunduğunu belirterek 28.600TL bedelli onbir adet senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve senetlerin iptaline karar verilmesini talep etmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava, araç teslimi ve haksız kullanım bedelinin tahsili istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK'nın 389. maddesi "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir." düzenlemesi mevcuttur. Araç teslimi, neticei taleplerden birisi olup, netice-i talebi karşılar şekilde ve uyuşmazlığın esasını çözecek mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilemez. Dolayısıyla, ihtiyati tedbir talebinin reddine dair mahkemece verilen ara karar yerindedir. Bu nedenle, davalı T3 vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....