Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İtiraza uğrayan icra takibi 993,35 TL alacağın tahsili ile ilgilidir. Mahkemece, itirazın iptaline takibin devamına karar verilmiştir. Takibe konu alacak miktarı 993,35 TL olup, karar tarihi itibariyle temyiz edilebilirlik sınırının altındadır. Başka bir ifade ile karar verildiği anda kesin olup, temyizi kabil değildir. Davalının temyiz talebinin bu sebeple reddine karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple davalının temyiz talebinin REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi.05.12.2016(Pzt.) ......

    İcra Dairesi'nin ... Esas sayılı dosyasına dair alacaklarının olduğundan bahisle ticari uyuşmazlıklara ilişkin arabuluculuk yoluna başvurduğunu, İstanbul Arabuluculuk Bürosu'nun ... dosya numarası ile başvurucu ... ile karşı taraf olan ... Yapım Ticaret Ltd. Şti. arasında anlaşma sağlandığını, 05/05/2021 tarihinde anlaşma tutanağı düzenlendiğini, müvekkillerinin ihtiyati hacze konu edilen ne arabuluculuk tutanağında ne de icra edilebilirlik şerhinde isim ve unvanları bulunmadığını, dosyaya yalnızca bu belgelerin sunulduğunu, bu belgelerin hiçbirinde müvekkillerinin isim ve unvanlarının yer almadığını, ihtiyati haciz talep edilmesinin izaha muhtaç olduğunu beyanla İstanbul ... İcra Dairesi'nin ......

      Mahkeme harcı ve vekalet ücret hesaplanırken ayrı bir dava değeri, temyiz edilebilirlik sınırı belirlenirken ayrı bir dava değeri belirlenmesinin yasal bir dayanağı bulunmadığına göre; temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırı yönünden de, nafakanın yıllık tutarını esas almak gerekecektir. Sonuç olarak, yukarıda açıklanan nedenlerle nafaka davaları yönünden temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırının belirlenmesinde yıllık nafaka tutarının esas alınması gerektiği benimsenmiştir. Somut olayda, davacı daha önce hükmedilen aylık 100.000.000 TL. nafakanın aylık 400.000.000 TL.ye çıkarılmasını istemiş, mahkeme aylık 300.000.000 TL. nafakaya hükmetmiş, kararı davalı temyiz etmiş olup, hükmedilen ve temyize konu olan nafakanın yıllık tutan 1.200.000.000 TL. (1.200 YTL.) olması karşısında 20.10.2004 tarihli direnme kararının temyizi olanaklı bir karar olduğu sonucuna varılarak, işin esasının incelenmesine geçilmesine oyçokluğu ile karar verildi....

        Bu tutanaklar 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 38. maddesi anlamında ilam niteliğindedir" hükmü yer almaktadır. Davalı tarafça belgenin icra edilebilirlik şerhi olmadığından bu belgeye dayanılamayacağı iddia edilmiştir. Davacı tarafın dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgenin hukuk uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa göre düzenlenmediği, tutanağı düzenleyenler arasında kanuna göre faaliyet yapan bir arabulucunun olmadığı, Avukatlık Kanunu 35/A maddesi gereğince düzenlendiği, kanun metninde bu belgenin ilam niteliğinde belge olduğunun yazıldığı ve 6325 sayılı yasanın 18. maddesi gereğince icra edilebilirlik şerhi verilmesinin mümkün olmadığı değerlendirilmiştir. Anlaşma tutanağında asillerin katılımı gerçekleşmediğinden ilam niteliğinde sayılamayacaktır....

          Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/788 E. ve 2020/743 K. sayılı ilamı ile icra edilebilirlik şerhi alındığı ve anlaşma tutanağının İzmir 14.İcra Dairesinin 2020/8570 sayılı dosyası ile ilamlı takibe konu edildiği, alacaklı vekilince, 11.10.2021 tarihli dilekçe ile, devir ilişkisi nedeni ile TML T3 San. ve Tic. A.Ş.'nin dosyaya borçlu sıfatı ile eklenmesi talebinde bulunulduğu, icra müdürlüğünün 12.10.2021 tarihli kararı ile talebin kabulüne karar verildiği ve TML T3 San. ve Tic. A.Ş.'nin dosyaya borçlu sıfatı ile eklenerek ilgili şirkete 28.10.2021 tarihinde ödeme emrinin e-tebligat olarak gönderildiği, borçlu TML T3 San. ve Tic. A.Ş....

          Mahkememizin 22/09/2023 tarihli ara karar ile davacı vekiline arabuluculuk tutanağına karşı beyanda bulunmak üzere mehil verilmiş, davacı vekilinin 28/09/2023 tarihli dilekçesi ile arabuluculuk tutanağını doğrulayıp davalı tarafın borcunu ödemediğini, icra edilebilirlik şerhi için müracaat edildiğinin belirttiği görülmüştür. DEĞERLENDİRME: Sulh müessesi 6100 sayılı HMK'nın 313 .maddesinde " (1)Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir.(2) Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir.(3) Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir. (4) Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir." 315.maddesinde " (1) Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur....

            İcra Ceza Mahkemesinden verilen 13.10.2005 gün ve 2005/806 esas 2005/1489 karar sayılı hükmün süresi içinde, Yargıtay’ca incelenmesi müşteki vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından 18.7.2006 günü daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü: 21.7.2004 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5219 sayılı kanunla HUMK.nun 427.maddesinin 1. fıkrasında yer alan 40 milyon T.liralık kesinlik sınırı 1 Milyar T.lirasına yükseltilmiştir. 5219 sayılı kanun yürürlüğe girmesinden sonra verilen miktar veya değer 1 milyar T lirasını geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir. uyuşmazlık ve hüküm 200.00.YTL'ye ilişkin olup karar tarihi itibariyle temyiz edilebilirlik sınırına ulaşmadığından, Müşteki vekilinin temyiz itirazlarının anılan gerekçeyle REDDİNE 16.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

              Anayasa Mahkemesi’nin Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na ilişkin kararında da aynen, “Yine, icra edilebilirlik şerhi verilmesi sürecinde hata, hile ve ikrah gibi irade fesadı halleri taraflarca ileri sürülebilecektir. Aynı şekilde, icra edilebilirlik şerhi verilen anlaşmanın ilam niteliğini taşımaması, bir başka ifadeyle maddi anlamda kesin hüküm niteliğine sahip olmaması gibi hususların da genel hükümler çerçevesinde ileri sürülmesi her zaman mümkündür.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır (AYM 10.7.2013, 2012/94, 2013/89; RG 25.1.2014, S. 28893) Diğer yandan davacı tarafından dava dilekçesi ve arabuluculuk tutanağı dışında delil ibraz edilmediği anlaşılmaktadır....

                İcra Ceza Mahkemesinden verilen 13.10.2005 gün ve 2005/805 esas, 2005/488 karar sayılı hükmün süresi içinde, Yargıtay’ca incelenmesi müşteki vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından 11.7.2006 günü daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü: 21.7.2004 günlü resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5219 sayılı kanunla HUMK. nun 427. madde'nin 1 fıkrasında yer alan 40 milyon Türk Liralık kesinlik sınırı 1 milyar T.Lirasına yüksetilmiştir. 5219 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilen miktar veya değer 1 milyar Türk Lirayı geçmeyen taşınır mal ve alcak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir. Uyuşmazlık ve hüküm 200.00 YTL'ye ilişkin olup karar tarihi itibariyle temyiz edilebilirlik sınırına ulaşmadığından kesindir. Müşteki vekilinin temyiz itirazlarının anılan gerekçeyle REDDİNE 16.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                  İtiraza uğrayan icra takibi 149.45 TL alacağın tahsili ile ilgilidir. Mahkemece, itirazın iptaline takibin devamına karar verilmiştir. Takibe konu alacak miktarı 149.45 TL olup, karar tarihi itibariyle temyiz edilebilirlik sınırının altındadır. Başka bir ifade ile karar verildiği anda kesin olup, temyizi kabil değildir. Davalının temyiz talebinin bu sebeple reddine karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple davalının temyiz talebinin REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 05.05.2015 (Salı)...

                    UYAP Entegrasyonu