Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

a 25.01.2018 tarihinde bağışladığını, akabinde davalının kendisini anlaşmalı boşanmaya ikna ettiğini, ancak davalının evlilik birliği devam ederken dava dışı bir erkek ile görüştüğünü ve anlaşmalı boşanma ile bu hususun ortaya çıkmasına engel olduğunu, davalının evlilik birliği içinde başka kişi ile görüştüğünü boşanmadan sonra öğrendiğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı 3887 ve 3889 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacının iradesiyle, emeğinin karşılığı olarak taşınmazı devretmek istediğini, kötü niyetli ve planlı hareket etmiş olsaydı boşanma esnasında tazminat ve ziynet eşyası talebinde de bulunabileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, iddianın kanıtlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1....

    Dava; mal rejiminden kaynaklanan davalar (değer artış payından doğan alacak) talebine ilişkindir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1- b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir....

    Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davalıya ait taşınır ve taşınmaz malların değerleri bilirkişilerce hesaplattırılarak, üzerlerindeki hacizler dikkate alındığında davacı alacaklının alacağını karşılamaya yetmediği, aciz durumunun gerçekleştiği, bununla birlikte dava konusu taşınmazların anlaşmalı boşanma sırasında nafaka ödememe karşılığında davalı 3.kişiye ve çocuklarına verildiği boşanmadan sonra tarafların ayrı yaşadıkları, boşanmanın danışıklı olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı vekilince temyiz edilmiştir. Dava, İİK'nun 277.vd.maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Davacı, 20.4.2006 keşide tarihli bonolardan dolayı 8.1.2009 tarihinde icra takiplerinde bulunmuş, takiplerin kesinleşmesi üzerine de 28.1.2009 tarihinde tasarrufun iptaline yönelik olarak eldeki bu davayı açmıştır....

      Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Taraflar 31.03.2011 tarihinde protokol düzenleyerek anlaşmalı olarak (TMK m.166/3) boşanmışlardır. Dava anlaşmalı boşanma hükmü ile karar altına alınan parasal hükümlerin kaldırılması ve indirilmesine yöneliktir. Davacı erkek boşanmadan sonra eldeki dava ile protokolde geçen ve mahkemece hükme bağlanan iştirak ve yoksuluk nafakalarının indirilmesi ortak çocukların bakıcı ücretleri ile özel okul, kurs ve diğer eğitim giderlerine yönelik hükmün kaldırılması ile ortak çocuklar ve davalı kadın lehine hükme bağlanan sağlık sigortalarına yönelik hükmün kaldırılması veya makul bir bedelle sınırlandırılmasına yönelik iş bu davayı açmış mahkemece davanın reddine karar verilmiştir....

        Anlaşmalı boşanmadan kararından sonra hangi gerekçeyle olursa olsun taraflardan birinin bu beyanından dönmesi hâlinde, davanın çekişmeli boşanmaya döneceğine ilişkin görüşün yasal dayanağı bulunmamaktadır. Diğer yandan, taraflar karardan sonra velâyet ve nafaka gibi ayrı dava konusu olabilecek hususlarda anlaşmadan vazgeçtiğini bildirmesi hâlinde de çekişmeli boşanmadan bahsedilemeyecektir. Zira bu hususların boşanma kararı kesinleştikten sonra her zaman yeni bir dava konusu olabileceği izahtan varestedir. Sonuç itibariyle TMK 166/3. maddesi gereğince anlaşmalı boşanma kararı verildikten sonra tarafların ancak irade fesadı hâllerinin varlığı iddiasıyla kararın bozulmasını isteyebileceği, bu durumda da öncelikle hadise hâlinde irade fesadı olup olmadığının tespitinden sonra bunun sonucuna göre anlaşmalı boşanmadan dönülebileceği, kararın bu gerekçelerle bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma gerekçelerine katılmıyorum....

          İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: "Eldeki davada taraflar TMK.nun 166/3. maddesi uyarınca anlaşmalı olarak boşanmışlardır. Taraflar mahkemede hakim huzurunda bizzat hazır olmak suretiyle özgürce açıkladıkları beyanları neticesinde boşanmışlardır. Yargılamanın yenilenmesine talep eden davacı, iddia ettiği olayları davalının hilesi nedeniyle boşanmadan sonra ele geçirdiğini ileri sürmüş ancak davalının nasıl bir hilede bulunduğunu, söz konusu bilgileri hangi sebeple boşanma kararının kesinleşmesinden önce elde edemediğini belirtmemiştir. Kaldı ki söz konusu belge anlaşmalı boşanmanın delili olmayıp, bu belgenin anlaşmalı boşanmaya ne şekilde etki edeceği yargılamanın yenilenmesini talep eden davacı tarafça ortaya konulamamıştır. Bu kapsamda ileri sürülen sebep, sınırlı olarak HMK.nun 375/1.maddesinde sayılan yargılamanın iadesi sebeplerinden de değildir. Açıklanan nedenlerle yargılamanın iadesi talebinin reddine" karar verilmiştir....

          Dava; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166/3 maddesine dayalı anlaşmalı boşanma istemine ilişkindir. Mahkemece, Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesi gereği tarafların anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilmiş olup davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçları, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Bu halde anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" (TMK m. 166/1- 2) olarak görülmesi gerekir....

          Davalıdan tedbir ve yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat, ev eşyası alacağı, ziynet eşyası alacağı ile mal rejiminden kaynaklanan alacak taleplerim yoktur. Protokolde belirtilen hususlara göre boşanmamıza karar verilmesini istiyorum." şeklinde beyanda bulunmuştur. Davalı yargılama aşamasında "Protokoldeki imza bana aittir. Her hangi bir zorlama olmadan kendi hür irademle imzaladım. Davacı boşanmak istiyor ben de boşanmak istiyorum, yapacak bir şey yok. Protokolde her ne kadar müşterek çocuk için 1.000,00- TL. nafaka istenmeyecek şeklinde yazılmışsa da yanlış yazılmıştır, Müşterek çocuğumuzun velayetinin davacıya verilmesini kabul ediyorum. Davacıya müşterek çocuk için aylık 1.000,00- TL. iştirak nafakası ödeyeceğim. Davacıdan tedbir ve yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat, ev eşyası alacağı, ziynet eşyası alacağı ile mal rejiminden kaynaklanan alacak taleplerim yoktur....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Alacak KARAR Taraflar arasındaki uyuşmazlık boşanmadan bağımsız olarak açılan karı-koca arasında Borçlar Kanunundan kaynaklanan ziynet eşyaları alacağına ilişkin bulunduğuna, davada zilyetliğe dayanılmadığına, mahkemece uyuşmazlık bu şekilde nitelendirilerek çözüme kavuşturulduğuna göre Yargıtay Başkanlar Kurulunun 26.01.2012 tarih ve 1 sayılı Kararı ile hazırlanıp Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 09.02.2012 tarih 1 sayılı Kararı ile aynen kabul edilen ve 18.02.2012 tarih 28208 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yüksek Yargıtay ( 6.) Hukuk Dairesine ait olmakla gereği için dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 27.11. 2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Alacak KARAR Taraflar arasındaki uyuşmazlık, boşanmadan bağımsız olarak açılan karı-koca arasında B.K.dan kaynaklanan ev eşyaları davasına ilişkin bulunduğuna, davada zilyetliğe dayanılmadığına ve mahkemece uyuşmazlık bu şekilde nitelendirilerek çözüme kavuşturulduğuna göre, Yargıtay Başkanlar Kurulunun 26.01.2012 tarih ve 1 sayılı Kararı ile hazırlanıp Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 09.02.2012 tarih 1 sayılı Kararı ile aynen kabul edilen ve 18.02.2012 tarih 28208 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin işbölümü uyarınca hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yüksek Yargıtay (6.) Hukuk Dairesine ait olmakla gereği için dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 27.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

              UYAP Entegrasyonu