Aynı Yasa'nın “ Sigortalı Sayılmayanlar ” başlıklı 3/II-B maddesinde; “ Özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanunun 35'inci maddesi hükümleri uygulanmaz. ” hükmü öngörülmüştür. 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'nun 3. maddesi, çırağı; “ Çıraklık sözleşmesi esaslarına göre bir meslek alanında mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını iş içerisinde geliştirilen kişi ” olarak tanımlanmıştır. Anılan Kanun'un “ Çıraklık Şartları ” başlıklı 10. maddesine göre çırak olabilmek için, a) 14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olmak. (Bu bentte yer alan "onüç yaşını" ibaresi, 16/8/1997 tarih ve 4306 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle "ondört yaşını" olarak değiştirilmiştir.) b)En az ilköğretim okulu mezunu olmak. c)Bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun olmak gerekmektedir....
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanunî gerektirici sebeplere ve özellikle; 506 sayılı Kanunun Geçici 20. maddesinin (b) bendi "Bu personelin, iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm, eşlerinin analık, eş ve çocuklarının hastalık hallerinde, en az bu kanunda belirtilen yardımları sağlayacak," hükmünü içermekte olup, Geçici 20. madde kapsamında yer alan sandıklar ile 506 sayılı Kanun arasındaki ilişkinin, anılan Kanunun bu sandıklar için bir alt sınır oluşturması ile gerçekleşmesine, 25.02.2011 tarih 27857 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanunun 53. maddesi ile 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine eklenen yeni fıkra ile “Birinci fıkranın (b) bendinin uygulanmasında, yardımların sağlanması ve bağlanması yönünden alt sınırın belirlenmesinde muadil miktar karşılaştırması esas alınır....
Özel yasalara göre ödenmiş kabul edilen mecburi sigorta primlerine ilişkin süreler de, mecburi sigorta primlerinin ödendiği süreler olarak kabul edilir.” hükmünü içerirken, Analığın Korunmasına Dair Yasa ile, ilgili özel yönetmeliklerde hamilelik/analık koruması sürelerinin, ödenmiş varsayılan prim süresi olarak kabul edildiğinin belirtilmesi karşısında, dava dosyası içerisinde yer alan .... sigorta kurumuna ait sigorta hesabında, davaya konu yapılan ve rant sigortasına giriş tarihi olarak öngörülen 30.12.1982 tarihini de içeren 30.12.1982-31.1.1983 tarihleri arası dönemde “.......
Somut olayda, davacının 16/07/1984 tarihinde analık sigortasından kaynaklı olarak prim kesintisinin bulunduğu anlaşıldığından sigortalılık başlangıcının 16/07/1984 olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 22/01/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 05/04/2018 NUMARASI : 2017/686 ESAS - 2018/301 KARAR DAVA KONUSU : Analık Davası KARAR : 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 22/2 maddesi gereğince yargı yerinin belirlenmesi için dairemize gönderilen dosya içindeki tüm belgeler ile dairemiz üyesi tarafından hazırlanan ön inceleme raporu incelendi....
denmekte olup, maddenin son fıkrasında “Faydalananlar vakfa aidat ödedikleri veya vakfı düzenliyen hükümler onlara edayı talep hususunda bir hak bahşettiği takdirde, vakfın edalarını dava yoliyle…” talep edebilecekleri hükme bağlanmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakfı” başlıklı 110. maddesi de benzer bir düzenleme içermekte olup; “Yararlananların, vakfın edimlerinin yerine getirilmesini dava yoluyla” isteyebilecekleri belirtilmektedir. 17.07.1964 tarih ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun yürürlüğe girmesi üzerine “Bankalar, sigorta şirketleri, ticaret ve sanayi odaları ve borsalar veya bunların teşkil ettikleri birlikler personelinin malûllük, yaşlılık ve ölümlerinde yardım yapmak üzere bu kanunun yayımı tarihine kadar tesis veya dernek olarak kurulmuş bulunan sandıklar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren “…bu personelin, iş kazalariyle meslek hastalıkları, hastalık, analık, malûllük, yaşlılık ve ölüm, eşlerinin analık, eş ve çocuklarının...
denmekte olup, maddenin son fıkrasında “Faydalananlar vakfa aidat ödedikleri veya vakfı düzenliyen hükümler onlara edayı talep hususunda bir hak bahşettiği takdirde, vakfın edalarını dava yoliyle…” talep edebilecekleri hükme bağlanmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakfı” başlıklı 110. maddesi de benzer bir düzenleme içermekte olup; “Yararlananların, vakfın edimlerinin yerine getirilmesini dava yoluyla” isteyebilecekleri belirtilmektedir. 17.07.1964 tarih ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun yürürlüğe girmesi üzerine “Bankalar, sigorta şirketleri, ticaret ve sanayi odaları ve borsalar veya bunların teşkil ettikleri birlikler personelinin malûllük, yaşlılık ve ölümlerinde yardım yapmak üzere bu kanunun yayımı tarihine kadar tesis veya dernek olarak kurulmuş bulunan sandıklar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren “…bu personelin, iş kazalariyle meslek hastalıkları, hastalık, analık, malûllük, yaşlılık ve ölüm, eşlerinin analık, eş ve çocuklarının...
Dahili Davalı Nüfus Müdürlüğü temsilcisi duruşmadaki beyanında; davanın analık davası olup, görevsizlik kararı verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 24/10/2017 tarih ve 2017/269 Esas, 2017/823 Karar sayılı dosyasında verilen gerekçeli kararın incelenmesinde; "...Dosyanın yapılan incelemesinde; davacı T1 ile dahili davalı Hayrettin Başboğa'nın imam nikahlı evli oldukları, Hayrettin ile davalı T2'nın resmi nikahlı evliliklerinin devam ettiği, çocuk Nedret'in doğumu ile birlikte nüfusa yanlışlıkla gerçek annesi yerine resmi eş olan T2'nın üzerine yazıldığı, çocuğun gerçek annesinin davacı T1 olduğu, tarafların beyanları ile sabit olmuştur. Her ne kadar davalı nüfus idaresi davanın analık davası olup, Aile Mahkemesi görevi kapsamına girdiğini iddia etmiş ise de; Yargıtay 18....
Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükme yönelik; Davalı vekili; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, süt izni kullandığına ilişkin puantaj kayıtlarının dikkate alınmadığını, davacının annesi, eşi, yengesi ve kardeşinin beyanlarına itibar edilmesinin hatalı olduğunu, davacının kendi tasarrufu ile çocuğunu işyerinde emzirdiğini, davacının süt izni kullandırıldığından haklı nedenle fesih koşullarının oluşmadığını, süt izni kullandığı dönemde günlük 7,5 saatten fazla çalıştırılmadığını, davacının analık izni dolmadan maddi nedenlerle kendi için çalışmaya başladığını, beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur. Dava; iş sözleşmesinden kaynaklanan kıdem tazminatı istemine ilişkindir....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 08/03/2019 NUMARASI : 2019/274 2019/251 DAVA KONUSU : Analık Davası KARAR : Taraflar arasındaki nüfus kayıtlarının düzeltilmesi davasında Hatay 5. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Hatay 3. Aile Mahkemesi arasında meydana gelen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Tarafların İddia ve Savunmalarının Özeti: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davacının annesi Muazzez Özkaya'nın türk vatandaşı olduğunu, evlenerek Suriyeye gittiğini, davacınında Türk vatandaşı olmak istediğini T3 başvuru yapıldığında Suriye vatandaşı Muazzez ile Türk vatandaşı Muazzez'in aynı kişi olduğunun tespitinin istenildiğini, bu nedenle Türk kayıtlarındaki Muazzez ile Suriye kayıtlarındaki Muazzez'in aynı kişi olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı nüfus idaresi davaya karşı herhangi bir beyanda bulunmamıştır. Hatay 5....