da çalıştığı inşatta 19.06.2007 tarihinde geçirdiğini iddia ettiği kaza sözleşmesi olmayan ülkelere götürülen işçiler 506 sayılı Kanuna göre iş kazası olmadığından kazanın iş kazası kapsamında olmadığı değerlendirilmektedir." tespitinin yapıldığı, Mahkemece 03.12.2013 tarihli duruşmada davacı tarafa iş kazası tespiti davası açmak üzere 4 haftalık kesin süre verildiği, kesin süreye rağmen tespit davası açılmadığından temyize konu davada iş kazası iddiasının kanıtlanamadığından davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Kamu hukuku alanına giren sosyal güvenlik hukukunun hizmet akdiyle çalışanlar yönünden başlıca kaynağını oluşturan 506 sayılı Yasa Sosyal Sigortalar Kurumu’na yükümlülükler getiren bir sosyal güvenlik sözleşmesi veya topluluk sigortası bulunmadığı takdirde kural olarak Türk Milli sınırları içerisinde ve Türkiye’de tescilli işyerleri ve işverenler ile yasa kapsamındaki işçiler için uygulanabilir....
İş Mahkemesi, aynı konuda Tarsus İş Mahkemesi'nde görülmekte olan menfi tespit davası bulunduğunu ve o davanın kesinleşmesi halinde eldeki davanın sebepsiz zenginleşme davası olacağından bahisle görevsizlik kararı vermiştir. Mersin 12. Asliye Hukuk Mahkemesi, kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadığı gibi uyuşmazlığın SGK işleminden kaynaklandığından bahisle görevsizlik kararı vermiştir. Dava, Kurum İşleminin İptalidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-karşı davalı erkek tarafından, her iki boşanma davası ve iştirak nafakalarının miktarı yönünden; davalı-karşı davacı kadın tarafından ise, tazminatların miktarı ve müşterek çocuklar ile davacı-karşı davalı erkek arasındaki kişisel ilişki tesisi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı erkeğin tüm, davalı-karşı davacı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Taraflar ayrı şehirlerde yaşamaktadırlar....
Maddesinde de analık sebebiyle ayakta veya yatarak, hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler ile doğum hallerindeki hizmetlerden, sigortalıların yararlanmalarında prim borcu bulunmaması şartının aranmayacağı belirtilmiştir. Acil sağlık hizmetleri yönetmeliğinde de benzer bir düzenleme bulunmaktadır, keza Başbakanlığın 2008/13 ve 2010/16 sayılı genelgelerinde de herhangi bir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlardan ödeme gücü bulunmayanların sağlık hizmeti bedellerinin kendilerinden talep edilmeyeceği açıkça belirtilmiştir. Kaldı ki somut olayımızda sanık ..... ekonomik durumunun kötü olması sebebiyle daha sonradan kendisine Söke İlçe İdare Kurumunun 29/03/2011 tarih ve 346 sayılı kararı ile yeşil kart verildiği anlaşılmaktadır....
Çocuklarla kişisel ilişki kurulurken; analık ve babalık duygularının tatmini yanında çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimi ile yüksek yararının da gözetilmesi gerekir. Değişen yıllarda her zaman istenebilir. Mahkemece tarafların kusur durumları, uzman raporu, idrak çağında olan müşterek çocuğun açıkladığı görüşü ve çocuğun yüksek yararı gözetilerek davacı baba ile bu aşamada kişisel ilişki kurulmaması gerekirken (TMK.md.324), yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. 3-Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK md.186/1), geçimine (TMK md.185/3), malların yönetimine (TMK md. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK md.185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re'sen) almak zorundadır (TMK md.169)....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 04/09/2019 NUMARASI : 2019/313 ESAS - 2019/421 KARAR DAVA KONUSU : Analık Davası KARAR : Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükme karşı davalı T9 tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere mahkememize gönderildiği ve istinaf isteminin süresi içerisinde yapıldığı anlaşılmakla, dosya incelendi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin biyolojik annesinin Emine Dümbülü olduğunu, Emine'nin 02/04/2012 tarihine kadar nüfus kaydı olmadığından müvekkilinin Amşe'nin nüfus kaydına kaydedildiğini, Emine'nin 10/10/2013 tarihinde öldüğünü belirterek, Emine'nin müvekkilinin annesi olduğunun tespitine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda; mahkemenin görevsizliğine, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir....
Bu kapsamda özel yasa niteliğindeki Analığın Korunmasına Dair Yasa ve ilgili özel yönetmeliklerde hamilelik / analık koruması sürelerinin, ödenmiş varsayılan prim süresi olarak kabul edildiği belirtilmektedir. Somut olayda; dava dosyası içerisinde yer alan .... Sigorta Kurumuna ait sigorta hesabında, davacının 28.11.1977 tarihinden itibaren “Mutterschutz / Schwangerschaft (hamilelik / analık koruması)” sürelerinin bulunduğu belirtilmiş olup, bu sürenin yukarıda bahsedilen Uluslararası Ek Sözleşme hükmü kapsamında, uzun vadeli sigorta kollarından olan malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından ...Sigortasına giriş niteliğinde bir sigortalılık girişi olması karşısında, anılan tarih esas alınarak hüküm kurulması ve yaşlılık aylığı tahsis şartlarının değerlendirilmesi gerekirken, söz konusu sürelerin çalışma süreleri olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....
Ayrıca 6100 sayılı Kanunun 1. maddesinde, mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği, göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğu hüküm altına alınmış olmakla görev değerlendirmesinin mahkemelerce yargılamanın her aşamasında kendiliğinden yapılması gerekmektedir. 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesinin (b) bendi "Bu personelin, iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm, eşlerinin analık, eş ve çocuklarının hastalık hallerinde, en az bu kanunda belirtilen yardımları sağlayacak," hükmünü içermekte olup davalı vakıf, mensupları yönünden zorunlu sosyal güvenlik kurumu niteliğindedir....
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 01.01.1966 doğumlu davacının 09.02.2012 tarihinde yurt dışı borçlanma talebinde bulunduğu, 22.11.2011-24.11.2011 tarihleri arasında (3) günlük 4/1-a bendi kapsamında sigortalılığının bulunduğu, yurt dışı borçlanma talebi nedeniyle 16.03.2010 tarihinde 4/1-b bendi kapsamında sigortalı tescilinin yapıldığı, 22.10.2009 tarihinde izinle Türk vatandaşlığını kaybettiği ancak 24.03.2008 tarihinde yeniden Türk vatandaşlığına alındığı, davacıya 4/1-a bendi kapsamında 5101 günlük süreyi borçlanma imkanının tanındığı ve borçlanma bedelini ödediği, davacının 18.01.1986-11.07.2001 tarihleri arasında "gebelik/analık koruması" ve "çocuk yetiştirmeden dolayı zorunlu prim süreleri" nedeniyle sigorta kapsamına alındığı ve fiili (eylemli) çalışmasının bulunmadığı, 14.12.2012 tarihinde 4/1-a bendi kapsamında yaşlılık aylığı talep ettiği anlaşılmaktadır....
Somut olayda; 20.01.1965 doğum tarihli davacının sigorta başlangıcı talep ettiği tarihte 15 yaşında olması ve işyerinde çalışan bordro tanıkların beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde; davacının sigortalı işçi olarak çalıştırılmasının mümkün olmayacağı, çalışmasının çırak mahiyetinde olacağı, çıraklık için yazılı sözleşmenin gerekmediği, çırak olarak çalışanların ise 506 sayılı Yasa'nın 3/II-B maddesi gereği analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları hükümleri uygulanamayacağı hükmü göz ardı edilerek davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmektedir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....