Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetime ilişkin önlemleri alır. Buna göre davacının ayrı yaşamada, haklı olup olmadığının araştırılması ve "ayrı yaşamada haklılık" olgusunun kanıtlanması gerekir. Davacı ayrı yaşamada haklı olduğunun ispatı hususunda tanık deliline başvurmuştur. Davacıya dava listesinde belirttiği üzere tanık isimlerini mahkemeye bildirmesi için süre verilmesi, ayrıca delil listesindeki tüm delilller toplandıktan sonra sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir....
a ait firmanın antrepoda bekleyen ürünlerinin kontrol edilerek porselen cinsi eşya olduğunun tespiti sonrasında firma tarafından düzenlenen 12.10.2005 tarihli gümrük beyannamesinde eşyanın cinsinin porselen olarak beyan edildiği, ancak daha sonra bu beyannamenin iptalinin istendiği, 12.10.2005 tarihli beyannamenin ekinde yer alan faturalarda teslim şeklinin doğru belirtilmediği ve ayrıca porselen mutfak eşyasının Başbakanlık Dış Ticaret Müşteşarlığından alınacak gözetim belgesi ile ithal edilebileceği, bu belgenin ibraz edilememesi halinde eşya kıymetlerinin yükseltilerek gümrük vergilerinin bu kıymet üzerinden ödenmesi gerektiği hususu da değerlendirildiğinde ilgili firmanın gözetim belgesi ibraz edemediği gibi mutfak eşyasından numune alınması için gereken yurt dışı sağlık sertifikasını da ibraz edemediğinin anlaşılması karşısında porselen olduğu gümrük memurlarınca tespit edilen eşyanın tahta olarak beyan edilmesi imkânı kalmadığından porselen olarak beyan edilmesinin akabinde beyannamenin...
Dava, eşler arasında ziynet ve çeyiz eşyasından kaynaklanan alacak davasıdır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemelerce verilecek her türlü kararların gerekçeli olması TC Anayasası'nın 141.maddesi gereğidir. Mahkeme hükmünün gerekçesinde nelerin bulunması gerektiği HMK.nun 297.maddesi hükmünde gösterilmiştir. Bu hükme göre delillerin tartışılması, red ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen olaylar ile bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin kararda gösterilmesi zorunludur. Ayrıca gerekçe ile hüküm fıkrasının birbiri ile çelişki yaratmaması gerekir....
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 24.05.2003 tarihinde evlenip bu evlilik birliğinden 2005 doğumlu bir tane müşterek çocuklarının bulunduğunu, davalının kusurundan kaynaklanan sebeplerden dolayı 26.03.2012 tarihinden itibaren tarafların ayrı yaşamaya başladıklarını, davalı kocanın evlilik birliği gereklerini yerine getirmediğini ileri sürerek davacı kadın ve müşterek çocuk için tedbir nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davacı kadının ayrı yaşamaya hak kazandığı anlaşılmakla davacı için aylık 200 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsiline ancak engelli olan müşterek çocuk için devletten 650 TL bakım parası alındığı, devlet tarafından ödenen bakım ücretinin çocuğun ihtiyaçlarını karşılamakta yeterli olması nedeniyle müşterek çocuk için nafaka isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir....
(TMK m.197 ) Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetime ilişkin önlemleri alır. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği, her iki eşin birliğin giderlerine katılma zorunluluğu vardır. Eşler, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar. (TMK m.183/6) Tedbir nafakasına ilişkin davalarda nafaka miktarı tayin edilirken, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiği gözetilmelidir....
Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 30.11.2012 gün ve 558/549 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, 2009 yılında evlenen davacı ve davalının 2011 yılında boşandıklarını, evlilik birliği içinde ... plaka sayılı aracın edinilerek davalı adına tescil edildiğini, birlikte edinilen araç ve ev eşyalarının toplam değerinin 40.000 TL olduğunu, evlilik birliği kurulurken davacıya mehir olarak verilmesi taahhüt edilen 4 adet 2,5'luk altının davalı tarafından verilmediğini açıklayarak araç ve ev eşyasından kaynaklanan 20.000 TL katılma alacağı ile mehir bedeli 6.800 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminden Kaynaklanan Alacak Davacı-birleşen dosya davalısı ... ile davalı-birleşen dosya davacısı ... aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasında davanın ve birleşen davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair...Aile Mahkemesi'nden verilen 05.12.2013 gün ve 896/871 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı-birleşen dosya davalısı vekili ile davalı-birleşen dosya davacısı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARAR Davacı-birleşen davalı ... vekili, dava dilekçesinde belirtilen mallar nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuş, birleşen davanın reddini savunmuştur. Davalı-birleşen davacı ... vekili, davanın reddini savunmuş, birleşen dava ile mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuştur....
Somut olayda şikayetçi olan borçlunun gerçek kişi değil, tüzel kişiliğe haiz bir anonim şirket olduğu, yaptığı işin kişisel çalışmasını ve faaliyetini ön plana çıkartamayacağı, dolayısıyla borçlu şirketin, gerçek kişi gibi bir meslek sahibi olamayacağı açık olup, gerçek kişilerin sahip olabileceği şekilde meslek ve sanatı için lüzumlu olan eşyasından da bahsedilemeyecektir. Dolayısıyla İİK'nın 82/4. maddesinde bahse konu haczedilemezlik şikayet hakkından borçlu şirketin yararlanması mümkün değildir (Yargıtay 12.HD 2018/9292 E, 2018/5253 K). Bu sebeple ilk derece mahkemesi kararında isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan değerlendirmeler neticesinde ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1- b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir....
Somut olayda şikayetçi olan borçlunun gerçek kişi değil, tüzel kişiliğe haiz bir anonim şirket olduğu, yaptığı işin kişisel çalışmasını ve faaliyetini ön plana çıkartamayacağı, dolayısıyla borçlu şirketin, gerçek kişi gibi bir meslek sahibi olamayacağı açık olup, gerçek kişilerin sahip olabileceği şekilde meslek ve sanatı için lüzumlu olan eşyasından da bahsedilemeyecektir. Dolayısıyla İİK'nın 82/4. maddesinde bahse konu haczedilemezlik şikayet hakkından borçlu şirketin yararlanması mümkün değildir (Yargıtay 12.HD 2018/9292 E, 2018/5253 K). Bu sebeple ilk derece mahkemesi kararında isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan değerlendirmeler neticesinde ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1- b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir....
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetime ilişkin önlemleri alır. Buna göre davacının ayrı yaşamada, haklı olup olmadığının araştırılması ve “ayrı yaşamada haklılık” olgusunun kanıtlanması gerekir. Somut olayda, davalı eş tarafından davacı aleyhine boşanma davası açılmış,bu dava takipsiz bırakılarak açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davalı koca tarafından, boşanma davası açılmakla, davacı kadın ayrı yaşama hakkını kazanır. Boşanma davasının reddedilmesinden sonra, davalı kocanın birlikte yaşama konusunda girişimde bulunmadığı sürece, davacının ayrı yaşamada haklı olduğunun kabulü zorunludur....