Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Şti'ne karşı açılan davanın halen devam ettiğini, ödedikleri araç bedilinin edimin yerine getirildiği tarihten itibaren kanuni faizi ile birlikte iadesi için İzmir 2. İcra Müdürlüğünün 2011/5999 sayılı dosyası ile icra takipi başlattıklarını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, davalının borca itirazının iptali ile takibin devamına, davalının %40 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini karar ve talep etmiştir. Davalı vekili; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece,"....Dava, zapta karşı tekeffül hükümlerine dayanan İİK'nun 67. Maddesi gereğince açılmış icra takibine itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasındaki ihtilaf, zapta karşı tekeffül nedeni ile davacının ödediği bedeli isteyip isteyemeceği ve varsa davacının alacağının ne kadar olduğu noktalarında toplanmıştır....

    İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İddianın ileri sürülüş biçimine ve dosya kapsamına göre, dava, zapta karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu'nun İş bölümüne ilişkin kararı gereğince " 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ikinci kısmında yer alan ve diğer dairelerin görevine girmeyen sözleşmeler ile özel kanunlara göre yapılıp diğer dairelerin görevine girmeyen sözleşmelerden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar"a ilişkindir. Buna göre, somut uyuşmazlığa ilişkin istinaf başvurusunu değerlendirme görevinin HSK'nın 564 ve 586 sayılı işbölümü kararları gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. 19. veya 46 Hukuk Dairesinin görev alanında kaldığı, iş bölümü yönünden Dairemizin görevli olmadığı anlaşılmakla aşağıdaki şekilde karar verilmiştir....

    Somut olayda, davacı, davalılardan belediye tarafından imar uygulaması sonunda oluşturulan tapu kaydına güvenle taşınmazın diğer davalılar gerçek kişilerden satın almış olup, taşınmazın evveliyatının orman olması ve bu nedenle davacının elindeki taşınmazın tapusunun hukuki kıymetini kaybetmesi daha doğrusu hukuki ayıplı hale gelmesi nedeniyle hem Devlet hem de satıcı zapta karşı tekeffül hükümlerine göre ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle gerçek zarardan sorumludur. Mahkemece bu ilkeler çerçevesinde Hazine ve satıcıların sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Bu nedenlerle sayın çoğunluğun onama kararına katılamıyorum....

      Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davalı zapta karşı tekeffül hükümlerine göre rayiç değerden sorumlu olup, mahkemece davalının, taşınmazın zaptedilen kısmının rayiç değerinden sorumlu tutulması ve dolayıyla aksi düşünce ile verilen hükmün bozulması gerekir. Öte yandan, taşınmaz satışlarında tapuda gösterilen bedelin gerçeği yansıtmadığı bilinen bir gerçek olup, bu husus Dairemizin birçok kararında da kabul edilmiştir. Davacı gerçek satış bedelinin 120.000 DM olduğunu ileri sürüp bu hususta banka kayıtlarına dayandığına göre, mahkemece, davacının bu delillerinin getirtilmesi ve değerlendirilmesi, aksi bir sonuca varılsa bile, davacının yemin deliline dayandığı gözetilerek, davacıya yemin hakkı hatırlatılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu hususların da gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.Bu nedenlerle sayın çoğunluk kararına katılamıyoruz....

        Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık yasal satıştan kaynaklanan zapta karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmakta olup, B.K.nun 192. maddesinde satılanın tamamen zaptolunması nedeniyle satımın münfesih olduğu, bu durumda davalının davacıya ödemiş olduğu bedeli isteme hakkı bulunduğu, davalının ihtarname ile temerrüde düşürüldüğü gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. ... 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/206-495 sayılı 21.06.2006 tarihli kararıyla dava konusu araç ile ilgili olarak dava dışı sanıklar hakkında beraat kararı verildiği ve aynı mahkemenin 08.08.2007 tarihli kararı ile dava konusu aracın ruhsat sahibine iadesinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece belirtilen ceza mahkemesi kararları üzerinde durulup, tartışılarak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir....

          Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık yasal satıştan kaynaklanan zapta karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmakta olup, B.K.nun 192. maddesinde satılanın tamamen zaptolunması nedeniyle satımın münfesih olduğu, bu durumda davalının davacıya ödemiş olduğu bedeli isteme hakkı bulunduğu, davalının ihtarname ile temerrüde düşürüldüğü gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. ... 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/206-495 sayılı 21.06.2006 tarihli kararıyla dava konusu araç ile ilgili olarak dava dışı sanıklar hakkında beraat kararı verildiği ve aynı mahkemenin 08.08.2007 tarihli kararı ile dava konusu aracın ruhsat sahibine iadesinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece belirtilen ceza mahkemesi kararları üzerinde durulup, tartışılarak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir....

            Ayrıca aynı Kanunun 253. maddesinde kiralayanın zapta karşı sorumluluğu düzenlenmiştir. "Davalı kiralayan bir üçüncü kişinin kiralananda kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak ileri sürmesi durumunda kiraya veren, kiracının bildirimi üzerine davayı üstlenmek ve kiracının uğradığı her türlü zararı gidermekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Nitekim yeni Türk Borçlar Kanununda 309. maddesinde paralel bir düzenleme getirilmiştir. Olayımızda davalılar sözleşmeyi tek taraflı olarak fesh ederek kiralanana el koymuşlardır. Davalıların zapta karşı tekeffül borcu bulunduğundan haksız fesh edilen sözleşmeden dolayı davacı kiracının zararlarının tazmin edilmesi gerekir. Mahkemece fesih tarihinden itibaren dönem sonuna kadar mahrum kalınan kâr'a hükmetmiştir....

              Bunun aksine davranan alıcının ayıba karşı tekellüf hükümlerinden faydalanma olanağı yoktur. Ayıba karşı tekeffül borcuna ait TBK.'nın 219 ila 236. maddeleri arasında belirtilen koşullarının gerçekleşmesiyle, alıcı 227 ve devamı maddeleri kapsamında kendisine tanınan seçimlik haklarını satıcıya karşı kullanabilecektir. ( ---- Dava konusu araç ithal edilmiş ve davacıya 282.500,00 TL bedel ile davacıya satılmıştır. Araç; davacı şirkete teslimi ve şirket adına tescilinden sonra; davacı yan yedinde --- araştırmaları sonucu faturalardaki kıymet farkı gerekçesiyle----.--dosyasında devir ve satış yasağı konulmuştur. Açıklanan tüm bu gelişmeler gözetildiğinde: davacı şirket ile davalı arasında satıma ve eldeki davaya konu aracın açık biçimde hukuken ayıplı olduğu, burada zapta değil ayıba karşı tekeffül hükümlerinin uygulama alanı bulacağı belirgin olup; her türlü duraksamadan uzaktır....

                Bunun aksine davranan alıcının ayıba karşı tekellüf hükümlerinden faydalanma olanağı yoktur. Ayıba karşı tekeffül borcuna ait TBK.'nın 219 ila 236. maddeleri arasında belirtilen koşullarının gerçekleşmesiyle, alıcı 227 ve devamı maddeleri kapsamında kendisine tanınan seçimlik haklarını satıcıya karşı kullanabilecektir. ( ---- Dava konusu araç ithal edilmiş ve davacıya 282.500,00 TL bedel ile davacıya satılmıştır. Araç; davacı şirkete teslimi ve şirket adına tescilinden sonra; davacı yan yedinde --- araştırmaları sonucu faturalardaki kıymet farkı gerekçesiyle----.--dosyasında devir ve satış yasağı konulmuştur. Açıklanan tüm bu gelişmeler gözetildiğinde: davacı şirket ile davalı arasında satıma ve eldeki davaya konu aracın açık biçimde hukuken ayıplı olduğu, burada zapta değil ayıba karşı tekeffül hükümlerinin uygulama alanı bulacağı belirgin olup; her türlü duraksamadan uzaktır....

                  Davacı kiracı, davalı kiraya verene ödediği kira bedellerini, dava dışı malike ödediği kira bedeli uyarınca iadesini istediği, bu uyuşmazlığı yukarıda açıklanan ilkelere göre kira sözleşmesi uyarınca ve zapta karşı tekeffül ilkelerine göre çözümü gerektiği anlaşılmıştır. Dava, 01/02/2022 tarihinde, 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girmesinden sonra açıldığına göre görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re'sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır....

                  UYAP Entegrasyonu