Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İpotek, kişisel bir alacağın teminat altına alınması amacını güden ve bir taşınmaz değerinden alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan sınırlı bir ayni haktır. İpotek tesisi için rehin edilecek taşınmaz maliki ile alacaklı arasındaki anlaşmanın (rehin sözleşmesi) Türk Medeni Kanununun 856.maddesi uyarınca tapu siciline tescil edilmesi gerekir. Alacak sona erdiği halde, alacaklı terkin taahhüdüne rağmen, terkin talebinde bulunmazsa taşınmaz maliki rehnin fekkini (kaldırılmasını) dava yolu ile isteyebilir. Ancak bunun için, ana para ipoteğinde sözleşmedeki miktar ödenmiş olmalı veya ödenmemişse mahkemece alacaklıya ödenmek üzere depo ettirilmelidir. Kuşkusuz, ipoteğin çerçevesini resmi senet çizer. İpotek alacaklısı aksine sözleşme hükmü yoksa sözleşme hilafına bu bedelin arttırılmasını isteyemez. Somut uyuşmazlıkta, 03.03.1955 tarihinde tesis edilen ipotek 193.409,19 TL için kurulmuştur....

    Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, kiralanan taşınmaz üzerinde yapılan binaların ve faydalı masrafların tahsili istemine ilişkindir. Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince, dava konusu alacağın kira ilişkisi nedeniyle yapılmış bir masraf olduğu, kira ilişkisinden doğan alacak davalarının sulh hukuk mahkemelerinde görüleceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Balıkesir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı alacak davası olduğu ve uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Dava tarihinde geçerli olan 1086 Sayılı HUMK.'...

      Taraflar arasında daha önce görülüp sonuçlanan 2010/224 esas ve 2010/288 sayılı kararda davanın konusu aynı taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı davalı hisselerine isabet eden ürün bedelinin tahsili istemine ilişkin olup mahkemece, davacının henüz adına tescil yaptırmadığından aldığı pay yönünden ecrimisil istemesi mümkün bulunmadığı gibi davalıya ihtarname gönderip intifadan men ettirdiğini ispat edemediği için alacak davasının reddine karar verilmiştir. Görülüyor ki, bu karar alacak davasına ilişkin olup eldeki dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ile hacizlerin kaldırılması isteğine ilişkindir. Bu nedenle davanın hukuki sebebi yönünden kesin hüküm sonucunu meydana getirmez. Bu nedenle iddia ve savunma doğrultusunda tarafların delilleri toplanıp, davanın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kesin hükümden söz edilerek davanın reddi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir....

        Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, hacizli taşınmaz üzerinde şikayetçi tarafından tesis edilen 127.500,00 TL bedelli limit ipoteği bulunduğu, bu ipoteğin konut finansmanı, tüketici kredileri ve her türlü krediler nedeniyle doğmuş ve doğacak tüm borçların teminatını teşkil ettiği, satış tarihi itibariyle alacaklı bankanın 71.974,74 TL alacağının bulunduğu, bu alacak dışında 30.236,57 TL taksitli ticari krediden kaynaklanan alacağının da mevcut olduğu, ipotek limiti kapsamında kalan bu alacak nedeni ile satış bedelinden artan 13.372,38 TL'nin şikayetçiye ödenmesinin gerektiği belirtilerek şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmiştir. Kararı, şikayet olunan vekili temyiz etmiştir. Şikayet, sıra cetvelindeki sıraya ilişkindir. Bedeli paylaşıma konu taşınmaz üzerine konulan ipoteğin konut finansmanı kredisinin teminatı olduğu tartışmasızdır....

          Maddesi uyarınca belirsiz alacak davası niteliğinde olup belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesilir. 6100 sayılı HMK'nın hükümleri gereğince, davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK'nın 107/2. Maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür. HMK'nın 107/2. Maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi, bu artırım nedeniyle zamanaşımının gerçekleştiğinden de söz edilemez. Davacılar vekilince fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak ve davanın belirsiz alacak davası olduğu dava dilekçesinde açıkça belirtilerek dava açılmıştır. 10.01.2015 tarihli dilekçesi ile alacak miktarını belirlemiş, 05.01.2022 tarihli dilekçesi ile de davasını ıslah ettiği anlaşıldığından, harcı tamamlanan 05.01.2022 tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle 2....

            ya yönelik açılan davanın kabulüne, dava konusu malı elinden çıkarılan tarihteki gerçek değeri olan 127.000 TL taşınmaz rayiç bedelinin, Konya 5.İcra Müdürlüğü'nün 2017/10421 sayılı takip dosyasındaki alacak miktar ve ferileri miktarı ile sınırlı olmak ve Konya 5.İcra Müdürlüğü'nün 2017/10421 sayılı takip dosyasındaki alacak miktar ve ferileri miktarı ile sınırlı olmak ve bu alacak ile ferilerini geçmemek üzere İİK.nun 283/2.maddesi gereğince, davalılar ..., ... ve ... birlikte tahsiliyle davacıya verilmesine, karar verilmiş, karar davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Temyiz talebinde bulunan davalı ... vekili ve davalı asil tarafından temyiz dilekçesinden sonra verilen bila tarihli dilekçede temyiz isteğinden feragat ettiklerini bildirmiştir....

              yaparak olmayan bir haciz için satış kararı verdiğini taşınmaz kaydında bir haciz olmadığı gibi taşınmazın haciz yükü ile de alınmamış olduğunu ,hacizin ipotek hakkına konulduğu ancak borç olmadığı için teminat amaçlı konulan ipotek hakkının da kaldırılmış olduğunu ipoteğin, sahibine tek başına bir alacak hakkı vermediğini bağlı olduğu alacak hakkından bağımsız hak ve borçlara konu edilemediğini, hatta taşınmaz kaydına tesis edilen ipotekle teminat altına alınan hak ve alacak hiç doğmamış veya sona ermiş olabileceğini icra müdürlüğünün süresinde satış istenmesini gerekçe göstererek hala sanki bir haciz varmış ve bu haczin borçlusu taşınmaz maliki olan müvekkili şirket gibi işlem yaptığını İcra Müdürlüğünce ipotek kaydına haciz konulduğu anda alacak olup olmadığının denetlenmesinin gerekli olup sadece ipoteğe haciz ile alacaklı lehine hak doğmasının sağlanamayacağını ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. K A R A R Davacı vekili, davaya konu gayrimenkul üzerinde akaryakıt bayilik sözleşmesi ile davacı lehine intifa hakkı kurulduğunu, bayilik sözleşmesinin Rekabet Kurulu gereği sonlandırıldığı için davalının maliki olduğu taşınmaz üzerindeki davacı lehine tesisi edilen intifa hakkının kaldırıldığını, terkin işlemleri için taşınmaz maliki olan davalı tarafından ödenmesi gereken terkin harcının davacı tarafından ödendiğini ileri sürerek, ödenen miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı davaya cevap vermemiştir....

                Mahkemece, taşınmazlar davacıların elinden alınmadığı için, alacak davaları da reddedilmiştir. Oysa sözleşmeler geçersiz de olsalar, davacıların alacak davası açmakta hukuki yararları vardır. Çünkü davalılar tarafından davacılar aleyhine tahliye veya müdahalenin men'i davaları açılabilecektir. Tarafların delilleri toplanıp, değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece yazılı şekilde alacak davalarının reddinin, usul ve yasaya aykırı ..." olduğu gerekçesiyle bozma konusu yapılmıştır ....

                  Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın tapuda miras bırakan Mustafa Bütünoğlu'na ait olduğunu, davacı tarafın mirasçısı olduğu taşınmaz ile ilgili dava açma hakkına sahip olmadığını, 30 yıldan aşkın süredir kira vermeden oturduğu taşınmaz ile ilgili herhangi bir hak ve alacağının olmadığını, davacı sıfatının bulunmadığını, davacı sıfatı bulunmayan davacının açmış olduğu davanın usulden reddini, davacı tarafın kendine ait olmayan taşınmaz için alacak talebinde bulunduğunu, davacı tarafın 30 yıl önce oturmaya başladığı muris adına kayıtlı taşınmaz ile ilgili 1982 ve1988 yılı arası inşaat yaptığını ve bununla ilgili muhdesat alacağı varlığından bahseden davacının belgelerinin olmadığını, olmuş olsa bile zamanaşımı itirazları bulunduğunu, taşınmaz ile ilgili izaleyi şüyu davası açarak sonuçlandırılmış olduğunu, bu taşınmazın Anadolu 14....

                  UYAP Entegrasyonu