nın 613. madde hükmü “IV-en yakın mirasçıların tamamı tarafından ret” üst başlığı altında düzenlenmiş bir hüküm olup, altsoydan kastedilen en yakın mirasçı konumundaki ilk derece çocukların tamamı yani en yakın mirasçı konumunda kendisi ve çocukları dışında torunlar dahil başka hiçbir kimse bulunmadığından, çocuklarının mirası reddetmesi durumunda, çocuklarının miras paylarının torunlara değil, sağ kalan eş olarak tarafıma intikalinin sağlanması gerektiğini, Yargıtay 4, Hukuk Dairesinin 2016/7022 Esas, 2017/132 sayılı kararında, “TMK'nın 613.maddesinde "Altsoyun tamamının mirası reddetmesi halinde, bunların payı sağ kalan eşe geçer. ” hükmü yer aldığını, söz konusu emsal içtihatlar uyarınca ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına, mahkeme tarafından verilen veraset ilamının iptaline, yeniden mirasçılık belgesi düzenlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLER : Yazılı beyanlar ve tüm dosya kapsamı. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE: Dava, mirasçılık belgesi istemine ilişkindir....
Aile Mahkemesi'nin 17/03/2022 tarih, 2021/385 Esas 2022/212 Karar sayılı ilamında özetle; davanın reddine karar verildiği, davacı aleyhine yargılama giderine hükmedildiği, ilk derece mahkemesi kararının taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, TMK'nun 313. maddesindeki muvafakatin mutlak ve kesin olmadığını, evlat edinmek isteyeni evlat sevgisinden yoksun bırakmış, onu arayıp sormamış, ona hiçbir şekilde evlatlık görevini yerine getirmemiş, bir altsoyun bu şekildeki bir tasarrufu engellemesini kanun koyucu tarafından korunmadığını, davacının davalı olan torununun evlat edinmesinde taraflardan hiçbirisinin hak ve menfaatinin zedelenmeyeceğini, davacının emekli maaşı ile geçinen üzerine kayıtlı herhangi bir mal varlığı bulunmayan aylık 900TL kira gideri bulunan kendi halinde bir kimse olduğu, davacının kendisini babası gibi benimseyen davalının manevi desteğine ihtiyacının bulunduğunu...
Aile Mahkemesi'nin 17/03/2022 tarih, 2021/385 Esas 2022/212 Karar sayılı ilamında özetle; davanın reddine karar verildiği, davacı aleyhine yargılama giderine hükmedildiği, ilk derece mahkemesi kararının taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, TMK'nun 313. maddesindeki muvafakatin mutlak ve kesin olmadığını, evlat edinmek isteyeni evlat sevgisinden yoksun bırakmış, onu arayıp sormamış, ona hiçbir şekilde evlatlık görevini yerine getirmemiş, bir altsoyun bu şekildeki bir tasarrufu engellemesini kanun koyucu tarafından korunmadığını, davacının davalı olan torununun evlat edinmesinde taraflardan hiçbirisinin hak ve menfaatinin zedelenmeyeceğini, davacının emekli maaşı ile geçinen üzerine kayıtlı herhangi bir mal varlığı bulunmayan aylık 900TL kira gideri bulunan kendi halinde bir kimse olduğu, davacının kendisini babası gibi benimseyen davalının manevi desteğine ihtiyacının bulunduğunu...
Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.11.2021 tarihli 2019/526 Esas, 2021/289 Karar sayılı kararı ile Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, dava konusu Nuri ve Ayşe oğlu, Hasköy 01/07/1923 doğumlu, 22/06/1998 ölüm tarihli, T.C Kimlik numaralı muris T7 ait Sakarya 4.Noterliği’nin 10/10/1995 tarih ve 20780 yevmiye sayılı resmi vasiyetnamesinin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 506/1 maddesine göre davacı altsoyun saklı payı ile sınırlı olarak iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verildiği görülmüştür. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın dosya içeriği ile uyumlu olmadığını, ortada bir mirasçılıktan çıkarma bulunmadığını, mahkemece yapılan kabulün geçerliliği bulunmadığını, tenkis davasının vasiyetnamenin iptali davasından farklı bir dava olduğunu, vasiyetnamenin iptali sebeplerine dayanılmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını talep etmiştir....
Mahkemece; davacı altsoyun, babalarının mirası red ettikleri tarihten itibaren 3 ay içinde dava açmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 4721 sayılı TMK'nın 605/1 maddesi gereği yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Aynı Kanunun 606. maddesi gereği miras 3 ay içinde reddolunabilir. Bu süre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten itibaren işlemeye başlar. 4721 sayılı TMK'nun 608/3. maddesi uyarınca mirasın reddi sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse, bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten itibaren işlemeye başlar....
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, dava dilekçesindeki beyanları tekrarla, murisin kızı T1 tarafından mirasın reddedildiğini, bu red işleminin kesinleşmesi üzerine T1'nın oğlu Ege Sarp Sarıkaya'ya intikal eden mirasın reddi için yasal süre başladığını, süresi içerisinde açılan mirasın reddi davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedildiğini, ancak yerleşik Yargıtay içtihatları ve kanun hükümlerine doğrultusunda mirasın, mirası reddeden mirasçının alt soyuna geçeceğinin ve altsoyun da red davası açması gerektiğine ilişkin mevcut düzenlemeler bulunduğunu, bu düzenlemelere aykırı olarak hukuki yarar yokluğunun tespitinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını, davanın kabulü ile Ege Sarp Sarıkaya’ya muris T3'tan intikal eden mirasın reddinin tespitini talep etmiştir. Dava, TMK'nın 605/1.maddesi uyarınca mirasın gerçek reddi istemine ilişkindir....
Altsoyun herhangi bir sosyal veya ekonomik zarara uğramaması için evlat edinme sırasında açık onaylarının alınması öngörülmüştür" ifadelerine yer verilmiştir. 24. Yeni düzenlemeye göre, evlat edinenin altsoyunun bulunması, erginlerin veya kısıtlıların evlat edinilmesine engel teşkil etmemekle birlikte erginlerin veya kısıtlıların evlat edinilmesi, evlat edinenin altsoyunun açık muvafakatine bağlanmıştır. Altsoyun açık muvafakati olmadan evlat edinme kararı verilemez. Evlat edinenin altsoyunun, ergin veya kısıtlının evlat edinilmesine açık muvafakat etmesi, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Evlat edinenin altsoyunun ayırt etme gücüne sahip ergin olması hâlinde, bu kişinin bizzat kendisinin muvafakat etmesi gerekir. Rızanın açık muvafakat şeklinde olması şarttır. Susma muvafakat olarak değerlendirilmeyeceği gibi altsoyun birden fazla olması hâlinde ise, hepsinin açık muvafakati aranır (Aydoğdu, Murat: Çağdaş Hukuki Gelişmeler Işığında Evlat Edinme, İzmir 2006, s. 410-413). 25....
Aksi halde, terekenin borca batık olup olmadığı, mirasbırakanın ölüm tarihi itibarıyla malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, tapu müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler, vb. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi, mirasçıların terekeyi kabul anlamında eylemleri bulunup bulunmadığının araştırılması için ölümden sonra veraset intikal vergisi verip vermediklerine ilişkin de araştırma yapılması gerekmektedir....
Bilindiği üzere TMK nun 613 maddesinde, altsoyun tamamının mirası reddetmesi halinde, bunların payının sağ kalan eşe geçeceği düzenlenmiştir. Somut olayda, muris T4'nın vefatı ile çocuklarının tamamı az yukarıda izah edildiği üzere mirası reddetmiş, buna göre TMK 613 maddesi uyarınca reddedenlerin miras payları sağ kalan eş Havva Sarıca'ya geçmekle adı geçen tek mirasçı haline gelmiştir. Bu halde TMK.nun 613. maddesi uyarınca reddeden mirasçının-inceleme konusu dosyada Zehure Tumpçu'nun miras payının davacıya geçmesi mümkün değildir. Miras kendilerine geçmemiş olanların ise mirası reddetmeleri söz konusu olamaz. Mirasın ret hakkı mirasın daha önce mirasçı olmayanlara geçmesi halinde doğar. Bu sebeple davacının mirasçılık sıfatı bulunmadığından mirasın gerçek reddine ilişkin talebin aktif husumete ilişkin dava şartı yokluğundan reddi sonuç itibarıyla yerinde bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
(Yargıtay 2.HD 2017/5989- 2018/12811E.K) Somut olay incelendiğinde; davalı-k.davacı kadına ait SGK kayıtları ve ilaç listeleri getirtilerek davalı-k.davacı kadının Mahkeme tarafından 10/10/2019 tarihinde Elazığ Ruh ve Sinin Hastalıkları Hastanesine sevk edildiği, "aktif pisokolojik pataloji saptanmadığı" şeklinde rapor tanzim edildiği, akabinde Fırat Üniversitesi Adli Tıp Kurumuna sevk edildiği, 10/03/2020 tarihli ATK raporu ile "rahatsızlığının koca ve altsoyun sağlığı için ağır bir tehlike oluşturmadığı ve hastalığının tedavi edilebilir bir hastalık olduğu" nun mütaala edildiği, dosya içerisine alınan kayıtlar ve ATK raporu ile TMK 149/2 ve 150/2 uyarınca davalı-k.davacı kadının rahatsızlığının, davacı-k. davalı kocanın ve altsoyunun sağlığı bakımından ağır tehlike oluşturan bir hastalık olmadığı anlaşılmakla evliliğin iptali şartlarının oluşmadığı, davacı-k.davalının evliliğin iptali ve tazminata ilişkin davasının reddi kararının yerinde olduğu, Anlaşılmakla, karar usul ve uygun bulunmakla...