Yapılan incelemede; Dava, haksız fiil ve haksız tedbirden kaynaklı tazminat talebine ilişkindir. Davacı vekili dilekçesinde ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş mahkemece bu talep reddedilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesinde, “(1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. (2) Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Madde metninde belirtildiği üzere, İhtiyati tedbir kararı, ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebilir. (HMK. m. 389/1). Alacak davalarında, davalı malları üzerine alacak miktarıyla sınırlı olmak üzere ihtiyati haciz konulabileceği ise, yasa da ayrıca düzenlenmiştir. (İİK. M.257 vd.)...
değerinden kaynaklı alacak miktarının filli ödeme miktarının kusur karşılığı olan 10.709,23 TL, geçici iş göremezlik ödemesinden kaynaklı alacak miktarının 4.282,80 TL ve tedavi masraflarından kaynaklı alacak miktarının 218,28 TL olduğu anlaşılmakla talep ile bağlı kalınarak hak sahibine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinden kaynaklı alacak olarak 1,00 TL'nin gelirin onay tarihinden itibaren, hak sahibine ödenen geçici iş göremezlik ödemesinden kaynaklı alacak olarak 1,00 TL'nin ödeme tarihinden itibaren, kurum tarafından yapılan masraflardan kaynaklı alacak olarak 1,00 TL'nin sarf tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir." gerekçeleriyle taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır....
Bilindiği üzere; uyuşmazlık bir miktar para alacağına ilişkin ise 2004 Sayılı İİK 257. vd. maddeleri gereğince ihtiyati haciz; uyuşmazlığın dava konusu hakkında olması halinde 6100 Sayılı HMK'nun 389. vd maddeleri gereğince ihtiyati tedbire ilişkin geçici hukuki koruma kararı verilmesi istenebileceği açıktır. 6100 Sayılı HMK'nun 33. maddesi gereğince olayları anlatmak taraflara, hukuki niteleme mahkemeye aittir. İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz iki ayrı koruma tedbiri olup amaçları, konuları ve sonuçları bakımından birbirinden farklıdır. Biri diğerinin yerine geçmek üzere karar verilmez. Diğer bir anlatımla talep ya ihtiyati haciz ya da ihtiyati tedbir şeklinde nitelendirilip hüküm altına alınmalıdır. Nitekim 6100 Sayılı HMK'nun 406/2. fıkrasında "İhtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici düzenleme niteliğindeki kararlar gibi geçici hukuki korumalara iliskin diğer kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır." denmiştir....
İstinaf incelemesine konu iş kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat talebi ile açılan davada ihtiyati haciz talep edilmiştir. Bilindiği üzere, ihtiyati haciz, nitelikçe bir geçici hukuki koruma tedbiridir. (HMK 406/2) Geçici hukuki koruma tedbirlerinin amacı, yargı organları önünde hak arayan kişilerin nihai olarak elde etmeyi umdukları haklarına erişimi kolaylaştırmaktır. Bu amacın gerçekleşmesi için, elde edilmesi umulan hakların ya da onların konularının ortadan kalkması, yok olması, değiştirilmesi gibi olasılıkların bertaraf edilmesi gerekir. Elde edilmesi umulan hakka kavuşulmasını kolaylaştırıcı tedbirler hak arama özgürlüğünü, adil yargılama hakkını ve hukuk devleti ilkesini de yakından ilgilendirir. (İHAS 6, 2709 sayılı T.C Anayasası 36, HMK 33) İhtiyati haciz istekleri değerlendirilirken geçici hukuki koruma tedbirlerinin açıklanan bu amacının gözden uzak tutulmaması gerekir....
Kanun'un 20. maddesine ve hukuka aykırı bir husus bulunmadığı, Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı işleminin incelenmesinden: Dava konusu işlemle, 29/01/2016 tarihinde toplanan İl Koruma Komisyonunda davacı hakkında uygulanan yakın koruma kararının çağrı üzerine koruma kararına dönüştürüldüğü hususunun davacıya bildirildiği, davacı tarafından anılan karara karşı 21/03/2016 tarihinde Merkez Koruma Kuruluna itirazda bulunulduğu, ancak kendisine bir cevap verilmediği, Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğünün davacı hakkında alınacak koruma kararına esas olmak üzere yaptığı yazışmalarda, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından, yapılan operasyonlar sırasında ele geçirilen dokümanlar arasında davacının isminin geçtiğine ve tehdit edildiğine dair herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığı, Asayiş Şube Müdürlüğü tarafından, davacı hakkında UYAP ve KİHBİ sisteminde kayıt olmadığı, İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından ise, terör örgütlerinin hedefi...
Ceza Dairesinin 20/01/2014 tarihli ve 2013/12914 esas, 2014/467 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfaz Hakkında Kanun'un 105/A maddesi gereğince hükümlünün cezasının infazı sırasında en fazla 2 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirinden faydalanabileceği, Samsun 1....
Asliye Ceza Mahkemesinin 06.01.2009 tarih ve 2007/539 Esas-2009/8 sayılı kararı ile verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasının infazı sırasında 06.11.2013-06.11.2014 tarihleri arasında 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirinden faydalanan hükümlünün, daha sonra kesinleşerek infaza verilen ...Asliye Ceza Mahkemesinin 28.01.2013 tarih ve 2012/292 Esas, 2013/26 sayılı kararı ile hükmedilen 1 yıl 8 ay hapis cezasının infazı sırasında yeniden denetimli serbestlik tedbirinden faydalanamayacağı gözetilmeksizin itirazın bu nedenle kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu ......
Bu fıkranın gerekçesinde "özellikle uygulamada farklı geçici hukuki korumaların birbirinin yerine kullanılmasının hatta -ihtiyati tedbir zımmında ihtiyati haciz kararı verilmesi- gibi aslında kanuna tamamen aykırı geçici hukuki koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır." denmiştir. Eldeki davada istem, müşterek aile büyüklerine yapılan bakım karşılığının davalıdan tahsili isteğine yönelik olan para alacağına ilişkin olduğuna göre; geçici hukuki koruma tedbirinin de ihtiyati haciz olarak nitelendirilip değerlendirilmesi gerekmektedir. Keza, 2004 Sayılı İİK 257. vd. maddeleri gereğince ihtiyati hacize karar verebilmek için bir alacağın varlığı ve bu alacağın muaccel olup olmadığı önem taşımaktadır. Somut olayda; davacı davalı ile müşterek olan aile büyüklerine kendisinin baktığını ileri sürerek TBK un 370 inci maddesinden kaynaklı denkleştirme ve bakım alacağına karşılık şimdilik -5.000....
”, b) 107. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “üçte iki”lik oran “yarısı”, olarak uygulanır.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, Hükümlünün Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderilen cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmını Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda geçirerek akabinde Açık Ceza İnfaz Kurumuna ayrıldığı, hükümlünün koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalması ve iyi halli olması halinde yeniden denetimli serbestlik tedbirinden faydalanabileceği ve daha öncesinde denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uymamakta ısrar etmesinin sonraki cezaları açısından iyi halini ortadan kaldırmayacağı, kaldı ki öncesinde denetimli serbestlik tedbirinden faydalanan hükümlünün ikinci kez denetimli serbestlik tedbirinden faydalanamayacağına dair yasal bir düzenleme bulunmadığı, burada önemli olan hususun koşullu salıverilme tarihine 2 yıl veya daha az süre kalması ve bu sürenin önceki denetimli serbestlik tedbirinden faydalandığı sürelerle birlikte aşılmaması...
Maddesi gereğince istinaf sebepleri ve re'sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmış olup, İhtiyati tedbir, kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının, dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır. Geçici hukuki koruma tedbirlerinin amacı, hak talebinde bulunanlara etkin bir hukuki koruma sağlamak olup, bu da Anayasanın 2. maddesindeki "Hukuk Devleti" ile 36. maddesindeki "Hak Arama Hürriyeti" ve İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan ''Adil Yargılanma ve Mülkiyet Hakkı'' olarak ulusal ve uluslararası hukukta belirlenen temel hakları güvence altına almaktır....