WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, inanç sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 1. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir. 2. İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır. 3. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir....

    DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, inanç sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davacı vekili duruşmada dava dilekçesini aynen tekrar ile istemi gibi karar verilmesini talep etmiştir. Dosyamızda davalı vekili tarafından cevap dilekçesinde zamanaşımı def’i ileri sürülmüş ise de; dava konusu kira bedeli alacağının taraflar arasındaki sözleşme gereğince davacılara davalı tarafından devri öngörülen taşınmazların kira bedeline ilişkin olup taşınmaz devrinin gerçekleşmediği ve ifa olanağının mevcut olduğu dikkate alınarak davalı vekilinin zamanşımı def’i yerinde görülmemiştir. Taraf delilleri toplandıktan sonra dosyamızda davacının davalıdan talep ettiği kira bedeli alacağı (inanç sözleşmesinden kaynaklanan alacak) yönünden hesap bilirkişi asıl ve ek raporu temin edilmiştir....

      İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125.maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Mahkemece HUMK’nun 293/1.maddesi gereğince kardeş olan taraflar arasındaki inanç ilişkisinin tanık beyanları ile kanıtlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak davacı yanca yukarıda içeriği açıklanan nitelikleri taşıyan yazılı bir belge sunulmamış olduğundan tanık beyanı davanın kabulü için yeterli değildir. Ne var ki davacı yemin deliline dayanmış olduğundan mahkemece davacıya bu hakkı hatırlatılmalı, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Tüm bu hususlar gözetilmeyerek yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmadığından karar bozulmalıdır....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki inanç sözleşmesinden kaynaklanan alacak davası (itirazın iptali) davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. K A R A R Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 467,51 TL. kalan harcın temyiz edenden alınmasına, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.5.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davacı, içeriği yukarıda açıklanan biçimde yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgeye dayanmadığı gibi yemin teklifinde bulunmayacağını da belirtmiş olduğundan mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş davacının temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Davalının temyiz itirazlarına gelince; Davalı, davada kendini vekil ile temsil ettirmiş olup, HUMK.nun 417 ve 423 maddeleri gereğince davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken davacı yararına hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir....

            Gerçekten, inanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Borçlar Kanununun 128. maddesi gereğince de zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihte başlar. Bu gibi davalarda zamanaşımının başlama tarihi, inanç sözleşmesine dayanan kişinin tapuda iradi ferağ verileceği umudunu yitirdiği tarih olarak kabul edilmektedir. Davacı ferağ umudunu kaybettiğini dava açmak suretiyle gösterdiğinden açılan dava zamanaşımı süresi içindedir. Mahkemece çekişmenin esasının incelenerek bir hüküm kurulması gerekirken zamanaşımının gerçekleştiği kabul edilerek davanın reddedilmesi doğru olmadığından karar bozulmalıdır. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın iadesine, 06.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

              İnanç sözleşmesi inanan ile inanılan arasında yapılan onların hak ve borçlarını belirleyen inançlı işlemin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından kullanılma, yöneltilme ve inanana iade şartlarını içeren borçlandırıcı bir işlemdir. Yasalarımızda inanç sözleşmesine ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, 5.2.1947 tarih 20/6 ve 7.10.1953 tarih 7/8 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları ile uygulama ve doktrinde yerini bulmuş giderek gelişmiş bir hukuki kurumdur. Gerçekten, mahkemece doğru olarak saptandığı üzere inanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Bu yüzden Borçlar Kanunun 125.maddesi hükmünce inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalara da 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Burada önemli olan 10 yıllık zamanaşımı süresinin hangi tarihten başlayacağını saptanmasıdır....

                Hukuk Dairesi K A R A R Dava, inanç sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6723 sayılı Kanunun 21. maddesi ile değişik 60/3. maddesi gereğince, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun Hukuk Dairelerinin işbölümünü düzenleyen 20.01.2017 tarihli ve 2017/1 sayılı Kararına ve davanın açıklanan niteliğine göre temyiz inceleme görevi Yargıtay (13.) Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Ne var ki; (13.) Hukuk Dairesince de görevsizlik kararı verildiğinden 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6644 sayılı kanunla değişik 60. maddesine göre görevli Dairenin belirlenmesi için dosyanın Yargıtay Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna sunulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, görevli Dairenin belirlenmesi için dosyanın Yargıtay Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 23.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                  İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Eldeki davada; tapu iptali tescil istemi yönünden, davacı inanç sözleşmesini yazılı delil ya da karşı tarafça gönderilmiş delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamamıştır. Ancak; davacı taraf hem dava dilekçesi hem de delil listesi ile yemin deliline dayandığından, mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 15.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                    Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı tarafından, davalı aleyhine 07.04.2016 tarihinde verilen dilekçeyle inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 18/10/2019 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal tescil isteğine ilişkindir....

                      UYAP Entegrasyonu