Tıpkı malik olmayan ve aile konutu şerhi verdiren eşin “öldüğü” tarihte hem aile konutu niteliğinin kendiliğinden kaybı ile şerhin “ölüm tarihi” itibarıyla kendiliğinden yolsuz hale gelmesi gibi. Boşanma kararı da ölüm, gaiplik ve hükümsüzlük gibi evliliği sonlandıran sebeplerden olmakla evlilik birliğinin sona ermesi sebebiyle aile konutu şerhinin “kaldırılması” istenebilir. (GENÇCAN-Boşanma-2, s. 571) Ancak aile konutu şerhinin kaldırılması istemi “mahkemeye” değil de ilgili “Tapu Sicil Müdürlüğüne” malik olan eş tarafından yapılabilir/yapılmalıdır. Tapu Sicil Müdürlüğü malik olan eşin talebi halinde terkin işlemi yapmak “zorunda” iken aile konutu maliki olan eşe terkini sağlamak için gereksiz yere bir de “dava açma” külfeti yüklenemez....
İcra Dairesi'nin 2019/8358 Esas sayılı takip dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığını, takibin kesinleşmesi üzerine aile konutu olan taşınmaz Çardak İcra Dairesi'nin 2019/87 talimat sayılı dosyası ile 28/09/2020 tarihinde ihale ile satışa çıkarıldığını, davalı T3'nin alacağına mahsuben aile konutunun bulunduğu taşınmazı aldığını, davalı eşinin 'Denizli'ye taşınalım, evimiz satıldı" demesi üzerine aile konutlarının satıldığını Çardak İcra Dairesi'ne gelerek öğrendiğini, davalı eşinin ne zaman ipotek verdiğinden de haberinin olmadığını, şu aşamada ihalenin kesinleşmediğini, ihalenin feshi yoluna gidilmediği takdirde taşınmazın mülkiyeti ihale gününden itibaren davalı T3'ye geçeceğini, davalı eşinin M.K. 194. maddesi gereğince kendisinin rızası dışında aile konutu üzerinde tasarrufta bulunamayacağını, ayrıca davalı bankanın da kendisinin rızasını almadan taşınmaz üzerinde ipotek tesis edemeyeceğini, davalı bankanın aile konutu olduğunu bilecek durumda olduğunu, en azından...
İstinaf Sebepleri Dava dilekçesini tekrarla, satışa konu taşınmaz üzerinde aile konutu şerhi bulunduğunu, davada hiçbir delilin toplanmadığını, dava açılışından 2 ay geçtikten sonra duruşma dahi yapılmadan karar verildiğini, icra takibinde taraf olmayan eşin aile konutu için meskeniyet şikayetinde bulunabileceği hususunun Anayasa Mahkemesi'nin bağlayıcı kararları ile sabit olduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini beyanla İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılarak şikayetin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. C....
Mal rejiminin tasfiyesini açan alacaklı eşe tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkıdır. (07.10.1953 gün 8/7 YİBK, 4721 sayılı TMK'nun 227/1, 231, 236/1 m). TMK 239/1 fıkrasında; "katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir. Ayni ödemede malların sürüm değerleri esas alınır.." denilmektedir. TMK 226/3. maddesinde ise "Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler" hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelere göre, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır. Başka bir anlatımla, borçlu eş isterse borcunu ayın olarak ödeyebilir. Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda ayni hak istenemeyeceği kuralının istisnaları; alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması (TMK 226/2) ve aile konutu veya eşyanın (TMK 240) söz konusu olması durumlarıdır. Somut olayda istisnai durumlar mevcut değildir....
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; TMK'nun 194/1 maddesine göre ''eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.'' bu madde hükmü ile aile konutu şerhi '' konulmuş olmasa da '' eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma, aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten varolduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır.Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma '' emredici '' niteliktedir.Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşması ile de ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak '' belirli olan '' bir işlem için verilebilir....
Aile Mahkemesi TARİHİ :16.01.2014 NUMARASI :Esas no:2012/177 Karar no:2014/16 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece, davacı kadın eş tarafından açılan ipoteğin iptali davası, dava konusu taşınmaz üzerinde ipotekten önce aile konutu şerhinin bulunmadığı, davalı bankanın kötüniyetli olduğunun ispatlanmadığı, davacının satış ilanı tebliğinden 2 yıl sonra bu davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Toplanan delillerden; dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu, davalı bankanın ipotek işlemi sırasında davacı kadın eşin rızasını almadığı gibi, mahkemece yaptırılan imza incelemesi sonucunda da muvafakatnamedeki imzanın davacı kadın eşe ait olmadığı anlaşılmaktadır....
Sağ eşinin, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı terekeye ait borç olup, bu borç çıktıktan sonra ölen eş Abdullah üzerinde kalan diğer yarı pay mirasçılar arasında miras hukuku hükümlerine göre paylaştırılır. Sağ eş davacının ölen eş Abdullah üzerinde kalan diğer yarı pay üzerinde de miras hakkı bulunmaktadır. Bu açıklamalar doğrultusunda; davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin ise aşağıda belirtilenlerin dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Davacı Münevver vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; az yukarıda açıklandığı gibi, sağ eşinin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı terekeye ait ödenmesi gereken borçtur....
İcra müdürlüğünün takdirindeki satış kararının yasaya ve usule uygun olduğu, taşınmazın bedeli ve özellikleri gözetildiğinde ilanın yerel gazetede yapılmasının uygun olduğu, taşınmaz üzerinde aile konutu şerhi bulunduğu ve borçlu eşinin aile konutu şerhi nedeni ile tapudaki ilgili arasına girmeyeceği, aile konutu şerhi bulunmasının taşınmazın paraya çevrilmesini engellemeyeceği.." gerekçesi ile, ihalenin feshi talebinin reddine, davacının ihale bedelinin %10u oranında para cezası ile mahkumiyetine karar verilmiştir....
Mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı hakları doğar. Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkıdır (07.10.1953 tarihli ve 8/7 sayılı YİBK, 4721 Sayılı TMK mad.227/1, 231 ve 236/1). Somut olaya gelince, davaya konu taşınmazda 1/2'şer pay sahibi olan davacı ile davalının karı-koca oldukları ancak 21.01.2020 kesinleşme tarihli karar ile boşandıkları, tapu kaydında taşınmazın “Aile konutu” olduğuna dair bir şerh bulunmadığı gibi katılma alacağına konu yapılacak olması da taşınmazın aynına ilişkin olmayıp taraflara şahsi hak sağlar....
ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair İncesu Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinden verilen 24.12.2009 gün ve 63/309 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılar ... ve müşterekleri tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR Davacı ... dava dilekçesinde, dava konusu 291 ara 2 parseldeki 1 nolu bağımsız bölümün evlilik birliği içinde satın alınarak miras bırakan eşi ...adına tescil edildiğini, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununa göre edinilmiş malların yarısının kendisine ait olduğunu ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptaliyle 1/2'sinin adına tesciline, ev eşyalarının ise eşi tarafından bağışlandığından tamamının kendisine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş, sonradan vekili aracılığıyla sunduğu 24.11.2009 havale tarihli dilekçede ise, dava konusu taşınmazın müşterek aile konutu olduğunu kanunen söz konusu konut üzerinde sağ eşe mülkiyet...