Davalı banka vekili, müvekkili bankanın ipoteğe güvenerek kredi kullandırdığını, davacının kötüniyetli olduğunu, bankanın ipotek tesisinden önce konutun aile konutu olup olmadığını araştırmak gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Diğer davalılar yargılamaya katılmadıkları gibi cevapta vermemişlerdir. Mahkemece, aile konutu olduğu anlaşılan taşınmaz üzerindeki ipoteğe ilişkin şerhin davacının bilgisi ve rızası dahilinde konulduğu hususunun davalı yanca kanıtlanamadığı, ... ve muvafakata ilişkin herhangi bir beyanın da tapu ve banka kayıtlarında yer almadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir....
Bu düzenleme ile malik olmayan eşe, aile konutu ile ilgili tapu kütüğüne şerh verilmesini isteme hakkı tanınmış, eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü “aile birliğinin’’ korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa dahi aile konutuna ilişkin olarak; eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutuyla ilgili kira sözleşmesini feshedemeyecek, aile konutunu devredemeyecek ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacaktır. Malik olmayan eşin izni için şekil şartı bulunmamakla birlikte, iznin açık olması gerekmektedir. Açık rızanın varlığını ispat yükü ise aile konutu ile ilgili tasarrufta bulunana aittir. 16. TMK’nın 194. maddesinde öngörülen sınırlandırma, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulduğu için değil, konut aile konutu vasfı taşıdığı için getirilmiştir....
Dava, ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir. (TMK m.194) Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; TMK'nun 194/1 maddesine göre ''eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.'' bu madde hükmü ile aile konutu şerhi '' konulmuş olmasa da ''eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma, aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten varolduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır.Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma '' emredici '' niteliktedir.Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşması ile de ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak '' belirli olan '' bir işlem için verilebilir....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;" Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, konutun aile konutu vasfı bulunduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir....
Türk Medeni Kanununun 194. maddesindeki korumadan eşlerin yararlanabilmesi için dava konusu taşınmazın ipotek işlem tarihinde aile konutu olarak özgülenmiş ve kullanılıyor olması gereklidir. Olayımızda dava konusu taşınmaz ipotek tarihinde kiracı tarafından kullanıldığı ve eşlerin de kadının annesinin evini aile konutu olarak kullanmakta olduğu anlaşıldığına göre aile konutu olmayan dava konusu taşınmaz üzerine malik eşin ipotek tesis ettirmesi işleminde malik olmayan diğer eşin rızasının alınmasına gerek bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece dava konusu taşınmaza aile konutu olarak özgülenmesinden önce konulmuş olan ipoteğin kaldırılması isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır....
Aile Mahkemesi TARİHİ : 28/04/2015 NUMARASI : 2015/64-2015/264 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı, tapuda kendisinin adına kayıtlı olan ve aile konutu niteliğinde olan taşınmazı davalı banka lehine ipotek olarak verdiğini, bu işlemde davalı malik olmayan eşinin rızasının bulunmadığını belirterek ipoteğin kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece, davalı bankanın özen yükümlülüğünü yerine getirdiği gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiştir. Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir....
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden dava konusu taşınmaz üzerine zemin, 1. kat ve 2. kattan oluşan binanın bulunduğu, bu binada 2 adet mesken ve 2 adet dükkan bulunduğu, 2. katında bulunan 4 nolu dairenin aile konutu olarak kullanıldığı ve bölge adliye mahkemesince de bu bölüm yönünden ipoteğin kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Davanın aile konutu olan bölüm üzerindeki ipoteğin kaldırılması suretiyle kabulüne karar verildiğine göre dosyada bulunan bilirkişi raporları da dikkate alınarak aile konutu olarak kullanılan ve ipoteğin kaldırılmasına karar verilen katın değeri üzerinden nispi karar ilam harcı, nispi vekalet ücreti ve yargılama giderine (oranlama yapılarak) hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir....
, gerek nüfus kayıtları gerekse keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldığı takdirde de görüleceği üzere davaya konu gayrimenkulün aile konutu olarak özgülendiğini, bu nedenlerle ve resen nazara alınacak sebeplerle aile konutu üzerine davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin fekki ile taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmasına dava konusu taşınmaz hakkında Konya 7....
Yargılamanın devamı sırasında davalı erkek eş 31.05.2012 tarihinde ölmüş, mirasçıları davaya dahil edilmiş, yargılama sonunda, ipoteğin kaldırılmasına, davalı eşin ölümü sebebiyle aile konutu şerhi konulması davası konusuz kaldığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş olup; karar davalı banka tarafından temyiz edilmiştir. İpotek tesis edildiği sırada, dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu tartışmasızdır. “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz” (TMK.m.194/1). “Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklemek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır” (TMK.m.240/1)....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; iddia, nüfus aile kayıt tablosu, tanık anlatımları incelendiğinde davacı ve davalı eşin sözkonusu taşınmazın aile konutu olarak kullandıkları, İzmir 3.Aile Mahkemesi'nin 2028/179 E. 2029/161 K. Sayılı 05.03.2019 tarihli ve 17.05.2019 tarihinde kesinleşen Mahkeme ilamı ile de taşınmazın ipotek tarihinde de aile konutu olduğunun tespit edildiği buna göre davalı eş dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı şirket lehine ipotek tesis ettiği, bu davalı şirket tarafından ipoteğin davalı ....'ye devir ettiği, davalı ... A.Ş....