Davalı birleşen dosya davacı; cevap dilekçesi vermemiş, bilahare, bilirkişi raporu ve davaya beyan dilekçesinde; kendilerinin de adi ortaklığın tasfiyesi için dava açtıklarını, birleştirme talep edeceklerini, adi ortaklığın dağılma sebebinin; davacının hesap vermemesi, tüm birikimleri kendi adına yapması olduğunu ile sürmüştür. Mahkemece; ihtarname tebliğinden sonra tarafların tekrar bir araya gelmedikleri, ortaklığı devam ettirmedikleri, dosyadaki delillere göre de bir araya gelemeyecekleri gerekçe gösterilerek, "Adi ortaklığın feshine" karar verilmiştir....
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; taraflar arasında iki ortaklı olarak kurulan Adi Ortaklığın kendiliğinden sona erdiğinin tespiti, adi Ortaklığın faaliyet konusunda da uzman olan tasfiye görevlisi / görevlileri atanması şartlarının oluşup oluşmadığı, taraflar arasında Adi Ortaklığın yasal düzenlemelere uygun olarak tasfiyesi şartlarının bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir. Davalı vekili, süresinde verdiği cevap dilekçesinde Kayseri Mahkemelerinin yetkili olduğunu belirterek yetki ilk itirazında bulunmuştur. 6100 sayılı HMK'nın 5. Maddesinde yetki kuralları düzenlenmiş olup 6. Maddesinde genel yetkili mahkemenin davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu düzenlenmiştir. Aynı kanunun 10. maddesinde, sözleşmelerden doğan davalar için özel bir yetki kuralı konulmuştur. Anılan maddeye göre; sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılabilir. 6100 sayılı HMK'nın 19....
Buna göre, adi ortaklıkta, ortağın kişisel alacaklıları borçlu ortağın şirketteki kâr payını veya adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payını haczettirebilir. Ayrıca adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla, bir ortağın alacaklıları haklarını ancak o şerikin tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler, ancak şirket sözleşmesinde bu kuralın aksi de kararlaştırılabilir. Ne var ki, henüz adi ortaklığa ait kazancın ortaklar arasında taksim edilmediği veya ortaklığın tasfiyesi halinde borçlu ortağa isabet edecek tasfiye payının belirlenmediği bir aşamada, adi ortaklığın yaptığı işin karşılığında üçüncü kişiden alacağının haczi mümkün değildir. Diğer taraftan borçlunun üçüncü kişilerdeki mal, alacak ve diğer haklarının haczi İİK’nun 89. maddesi çerçevesinde mümkün kılınmıştır....
Davalının istinaf başvurusu yönünden yapılan değerlendirmede; Asıl ve karşı dava; adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile adi ortaklıktan kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. Davalı-karşı tarafın cevap dilekçesinde, davacıların adi ortaklıktan önce üzerilerine hiçbir mal varlığı olmadığı, tüm mal varlıklarını adi ortaklık sonrası elde ettiklerini beyanla davacı-karşı davalının tüm mal varlığının araştırılmasını ve müvekkilinin payına düşen miktarın ödenmesini, adi ortaklığın aktif ve pasiflerinin belirlenmesini talep etmiş olmakla, adi ortaklığa ait mal varlığının,buna göre tarafların hak ve alacakları ile borçlarının tespiti ve sağlıklı yargılama yapılması açısından davacının-karşı davalının adi ortaklığa ait olduğu ileri sürülen malvarlığı üzerine de tedbir tesis edilmesi gerekir....
davayı ikame ederek adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi protokolü nün iptali ile buna bağlı yapılan hisse devrinin iptalini talep ettiğini, davacının taleplerinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
davayı ikame ederek adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi protokolü nün iptali ile buna bağlı yapılan hisse devrinin iptalini talep ettiğini, davacının taleplerinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Dava, taraflar arasında adi ortaklık olup olmadığı, varsa ne şekilde oluştuğu, tarafların karşılıklı edimlerini yerine getirip getirmedikleri, adi ortaklığın fesih ve tasfiye şartları ile davacının tasfiye sonucu alacağa hak kazanıp kazanmayacağına ilişkindir. Dosya kapsamına göre; davacı --- arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi davasında tarafların tacir olmadığı ve bu hususun dosyada mübrez ---yazısı ile sabit oyduğu bu nedenle nispi ticari dava sayılamayacağı gibi adi ortaklığın tasfiyesi Borçlar Kanunu hükümlerine göre yapılacağından mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı anlaşıldığından mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir....
Adi Ortaklığı " ünvanlı ... vergi kimlik numaralı adi ortaklığın feshine, adi ortaklığa özgülenmiş malvalığı ve borç bulunmadığından adi ortaklığın tasfiyesi talebinin reddine, davacının 1.967,57 TL kâr payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur....
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, fesih ve tasfiyesi talep edilen adi ortaklığın amacı itibariyle ticari işletme olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir. Somut olayda,taraflar arasında düzenlenen yevmiye numaralı ve 20.11.2012 tarihli adi ortaklık sözleşmesi ile şirketinin kurulması üzerine, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri ile, aynı kanunun 642....
Hüküm taraf vekillerince süresinde temyizi üzerine Dairemizin 10.06.2014 tarihli ve 2014/6215 Esas-2014/9235 Karar sayılı ilamı ile "......Tarafların (asıl ve birleşen davadaki) tüm taleplerinin, adi ortaklığın tasfiyesi işleminde değerlendirilip, tartışılması ve çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Bu durumda, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Bütün bu açıklamalar ışığında, somut olaya bakıldığında; mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin bulunduğu kabul edilerek; toplanan deliller ve dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin; davalı ...'...