Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK'nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. Bütün bu açıklamalar ışığında, dosya kapsamından anlaşıldığı üzere taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğunun kabulü zorunlu olup, uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken bu şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan, yanılgılı ve eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; öncelikle, davanın Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle görev itirazında bulunmuş; esası bakımından da, dava konusu adi ortaklığın öncesinde tarafların murisi ...., 03.10.2008 tarihinden itibaren de .... ve ... adi ortaklığı üzerine kayıtlı olduğunu; daha sonra davacının adi ortaklıktan ayrıldığını, kendisine 30.000 TL ödendiğini, adi ortaklığın tasfiye edildiğini savunup; davanın reddini istemiştir. Mahkemece; "...taraflar arasında adi ortaklığın olduğu gerek cevap dilekçesindeki kabul beyanı ve gerekse yukarıda açıklamaları yapılan belgelerden anlaşılmıştır. Buna göre davacıya, adi ortaklıktan kar payı ödendiğini davalılar ispat edecektir. Davalılar bu yönde bir iddiada bulunmamışlardır. Bu sebeple dava konusu olan adi ortaklığın kurulduğu 03.10.2008 tarihinden dava tarihine kadar adi ortaklığın gerçek gelirinin hesaplanması gerekmiştir....
Ortaklar, ortaklık borçlarından dolayı alacaklılara karşı doğrudan doğruya ve sınırsız olarak tüm varlıklarıyla sorumludurlar (Prof. Dr. Baki Kuru. İcra ve İflas Hukuku EI Kitabı 2004 bas. Sahife 137, HGK. nun 08.10.2003 tarih ve 2003/12¬574 E 2003/564 K. sayılı içtihadı). Açıklanan bu hükümlere aykırı olarak adi ortaklığın malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir. Somut olayda, ... tarafından oluşturulan adi ortaklığa izafeten ... ile ... aleyhine başlatılan icra takibinde, adi ortaklığın, ... Belediye Başkanlığı'ndan olan hak ve alacağı üzerine haciz konulduğu görülmektedir. Adi ortaklıklarda, ortakların borçlarından dolayı takip yapılması halinde, ortağın kar payı veya tasfiye payına haciz konulması mümkün olup, alacaklı, tüzel kişiliği bulunmayan ortaklığa ait bir mal veya alacak üzerine haciz koyduramaz. O halde; mahkemece, ......
tüm bu hesap ve yöntemler, gerek taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi hükümlerine, gerekse BK’nun adi ortaklığa ilişkin hüküm ve düzenlemelerine aykırı olup, anılan rapora göre adi ortaklığın tasfiyesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ... ve Ortakları Adi Şirketi ile sonradan ortak üyelerin alındığı ......
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf talebinde, koşulları oluşmadığı halde belirsiz alacak davası olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle öncelikle usulden reddinin gerektiğini, ortak girişimin tasfiyesine ilişkin şartların oluşmadığı gibi usulüne uygun tasfiye yapılmadan hüküm kurulduğunu, tasfiye kök raporu ve ek raporunun birbiriyle çeliştiğini, çelişki giderilmeden ve hükme esas almaya elverişli olmayan ek tasfiye raporuna göre kurulan hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca davacı tarafın taleplerinin dava ve ıslah tarihi itibariyle zamanaşımına uğradığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir. GEREKÇE :Dava, taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile ortaklıktan kaynaklanan alacağın tahsili talebine ilişkindir....
ve davalı şirketin grup şirketi olan dava dışı ----- müvekkil şirketten gizli bir şekilde arsa malikleri ile anlaştığını, davalı---- Yönetim şirketi adi ortaklık sözleşmelerinin temeline yatan güven ilişkisini geri dönülmez bir şekilde zedelediğini, davalı şirket, arsa sahipleri ile yapılan sözleşme kapsamında müvekkil şirket ile bu taşınmaza ilişkin yükümlülüklerine uymayarak sözleşmenin kasıtlı olarak feshine sebep olmuş ve akabinde haksız rekabet teşkil edecek şekilde aynı iş davalı şirketin grup şirketine yaptırıldığını, arsa sahiplerinin de sözleşmenin feshi aşamasında ---- Yönetim şirketi ile birlikte hareket ettiğini, zira, arsa sahiplerinin 1.500.000-TL bedelli ----- tarafından verilen teminat mektubunu bozdurmadığını, davalı ---- Yönetim şirketi, kötü niyetli olarak haksız kazanç sağlamak amacıyla adi sözleşme feshi ve tasfiye edilmesi talebi ile ----.Asliye Ticaret Mahkemesinin -----Esas sayılı dosyası ile dava açtığını, ---- Yönetim şirketi işin görülmesine mani olacak zararın...
Adi ortaklığın 07.03.2011 tarihli belge ile feshedilmiş olması nedeniyle tasfiye ile ilgili olarak mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir....
GEREKÇE:Dava, adi ortaklık sözleşmesinin feshi ve tasfiye protokolünden kaynaklı alacak istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta tarafların kardeş oldukları, adi ortaklık şeklinde işyeri açtıkları, bu ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin olarak 31/07/2021 tarihli fesih protokolü düzenledikleri hususları uyuşmazlık konusu değildir. Çekişme, davalının, 31/07/2021 tarihli fesih protokolüne uyup uymadığı, anılan protokol uyarınca davacının, davalıdan bir alacağının olup olmadığı ve varsa miktarı noktalarında toplanmaktadır. 6102 Sayılı TTK'nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili bulunması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili bulunup bulunmadığına bakılmaksızın TTK veya diğer mevzuatta mutlak ticari iş olarak düzenlenen hususlardan kaynaklanması gerekir....
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK'nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. Somut olayda, mahkemece, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin varlığının kabul edilmesine rağmen; sadece, dava konusu taşınmazların tapusunun iptali ile yetinilmiş, ortaklığa dahil diğer malvarlıkları, alacak ve borçlar dikkate alınmamış, tasfiye işlemi yapılmamıştır....
adi ortaklığın feshi ile , yukarıda açıklandığı üzere TBK 644. vd maddelerinde yer alan tasfiye usulüne göre mahkemece tasfiyesinin gerçekleştirilmesi gereklidir....