Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacılar ile müvekkili firma arasında iddia edildiği gibi bir adi ortaklık kurulmasının söz konusu olmadığını, taraflar arasındaki ticari alım satımdan kaynaklanan cari hesap ilişkisi dışında bir ilişki bulunmadığını, davacıların adi ortaklık iddiasını kabul etmediklerini, müvekkili firmanın davacı şirketler ile adi ortaklığı bulunmadığını, davanın yetkisiz yer mahkemelerinde açıldığını, davacı taraf dava dilekçesinde gelirin eşit paylaşılacağını belirttiğini, 3 taraflı bir ortaklık yapısından bahsedildiğini, davacının tasfiye talebinde bu eşitliğin kimler arasında olduğu hususunu da açıklaması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ: Dava; davacı davalı şirketler tarafından kurulan adi ortaklığın tasfiyesi ve tasfiye sonucu oluşan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Sicil kayıtlarının incelenmesinde; Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğünün .... sicil nosunda kayıtlı ...'nin .......

    Adi ortaklık sözleşmesi herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp,uyuşmazlık halinde ispat sorunu göndeme gelecektir ki ,adi ortaklık sözleşmesinin varlığının yasal delillerle ispatlanması gereklidir.Somut olayda, taraf beyanları, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, taraflar arasında yazılı sözleşme olmasa da bir adi ortaklığın kurulduğu ve faaliyete geçtiği ,adi ortaklık sözleşmesinin ispatlandığı ,mahkemece adi ortaklığın kurulacağı inancı ile para gönderildiği şeklindeki olaya, taraf beyanlarına ve delillere uygun düşmeyen gerekçe ile karar verilmesi hukuka aykırı olmuştur. Taraflar arasında adi ortaklığın kurulduğu ve faaliyete geçtiği ,ancak davacının adi ortaklığa koyduğu sermayenin iadesi için icra takibi yaptığı ,bu talebin adi ortaklığın fesih ve tasfiyesinin istendiği sonucunu doğurduğu kabul edilmelidir....

    Somut olayda; davacı ... ile davalılardan ... arasında aktar dükkanının işletilmesi amacıyla adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu sabit olup, eldeki asıl davanın kar payının tahsili istemiyle açıldığı; her ne kadar, kar payının diğer ortaktan tahsili isteminde bulunabilmek için ortaklığın tasfiyesi gerekmese de; davaya konu adi ortaklığın iştigal konusu olan aktar dükkanının 27/11/2018 tarihi itibariyle kapatılmış olması nedeniyle ortaklık amacının gerçekleşmesinin imkansız hale geldiği, işbu tarih itibariyle ortaklığın fiilen sona erdiği, ortaklığın sona ermesinin zorunlu ve kaçınılmaz bir hukuki sonucu olarak da kendiliğinden tasfiye aşamasına girdiği anlaşılmaktadır....

      Mahkemece, davacı ve dava dışı ortakların davalıyı dolandırma amacı ile ortaklığa aldıklarının ispat edilemediği, davalının adi ortaklık nedeniyle yapılmış giderlere hissesi oranında katılmak zorunda olduğu, eldeki davada adi ortaklığın iki ortağının taraf olduğu, bu davada verilen kararın davanın tarafı olmayan diğer iki ortağı bağlamayacağı, diğer ortakların menfi tesbit davasına dahil edilmelerinin mümkün olmadığı, tüm ortakların taraf olmadığı bir davada tasfiyenin sağlanamayacağı, davalının ortaklığın tasfiyesi davası açmadan yada diğer ortaklarla 2011/10150-2012/9700 tasfiyenin şekli ile ilgili anlaşma yapmadan icra takibi yaptığı, dava takip şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle takip dosyası nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tesbitine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacı ve davalı ile dava dışı ... ve...arasında, ... ve Cumhuriyet Deresinin ıslahı ve çevre düzenlemesinin yapılması hususunda 8.11.2006 tarihli sözleşme ile adi ortaklık...

        Dava dilekçesindeki açıklamalar, davalının cevabı ve tüm dosya kapsamından davacı ... ile davalı ... arasındaki adi ortaklığa sadece 5590 adet derinin işlenmesi ve satılması ile sınırlı olarak kurulmuş olup, yarı mamül hale getirilmiş olmakla birlikte ortaklığın sona erdiği de anlaşılmaktadır. Dairemizin hükmüne uyulan 31.01.2018 tarihli bozma ilamında uyuşmazlığın 07.01.2014 tarihli sözleşme ve adi ortaklık hükümlerine göre çözümlenmesi gereğine işaret edilmiştir. Davacı adi ortak ... ve kefil olarak senedi imzalayan ...’ın senet nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespitini isteyebilmesi için üstlendikleri yükümlülüklerin tamamını ifa etmeleri zorunlu olmayıp kısmen ifa halinde dahi ifa edilen kısımla ilgili menfi tespit isteminde bulunulabileceği gibi az yukarıda da açıklandığı üzere adi ortaklık sona erdiğinden 6098 sayılı BK’nın 644. ve devamındaki adi ortaklık ve tasfiye hükümlerine göre sözleşme de dikkate alınarak tasfiyenin mahkemece yapılması gerekir....

          Tasfiye usulüne ilişkin ve inşaat katibine ilişkin adi ortaklık sözleşmesinde bir hüküm yoktur. Davalı taraf pasif husumet ehliyeti itirazında bulunmuş ise de; davacının adi ortaklık masraflarına katılması, sermaye borcunu ödemesi, adi ortaklığa konu taşınmazın arsa maliklerine ödemeleri yapması, tarafların ticari defterleri ve adi ortaklığın ticari defterleri dikkate alındığında ihtilafsız olan taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesi kapsamında davaya konu parseldeki inşaatın bu adi ortaklık kapsamında yapıldığı sonucuna varılmış ve bu itiraz yerinde görülmemiştir. Davalı taraf, pasif husumet itirazı kabul edilmese dahi iş ortaklığına ilişkin davacının herhangi bir yükümlülüğünü yerine getirmediğini, dolayısıyla sözleşmenin fiilen geçerliliğini kaybettiğini iddia etmiş ise de; bir üst paragrafta belirtilen aynı gerekçelerle bu itirazlar yerinde görülmemiştir....

            Birleştirilen davada davacılar vekili, davalı tarafından ortaklık konusu 3 adet dairenin müvekkillerinden onay alınmadan ve habersiz satılması bu dairelerin satış gelirlerinin ortaklık sözleşmesine aykırı olarak payları oranında paylaştırılmaması üzerine davalı aleyhine mahkememizin 2017/529 esas sayılı dosyası ile 3 adet dairenin satış gelirlerinden müvekkillerinin paylarına düşen bedelin tahsili amacıyla alacak davası açıldığını, bu dosyada verilen tedbir kararından sonra davalının kalan 5 adet bağımsız bölümü de satış yaparak ortaklıktan mal kaçırma girişiminde bulunduğunu öğrenmeleri üzerine ortaklığın devamının müvekkiller yönünden katlanamaz hal aldığını belirterek, adi ortaklığın tasfiyesini talep ve dava etmiştir....

            Ortak, taahhüt ettiği sermaye payını hiç ödemez veya eksik öderse, bu durum ortaklığın tasfiyesinde dikkate alınır(Şener, Oruç Hami: Adi Ortaklık, Ankara 2008, s. 191). Somut olayda, taraflar arasında yazılı bir adi ortaklık sözleşmesi bulunmamaktadır. Davacı, dava dilekçesinde adi ortaklığa emeği ile katıldığını belirtmiş, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da davacının adi ortaklığa sermaye olarak emeğini getirdiği kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Ancak, davacının mahkemeye sunduğu 24/09/2014 tarihli dilekçesinde, ortaklık borcu bitine kadar kardan pay almayacağını, sadece geçimini sağlamak için davalıların kendisine maaş vereceklerini belirtmiştir. Her ne kadar davacı tarafından emeği ile ortaklığa katıldığı beyan edilse de, davacının bu beyanı dikkate alındığında, ortaklığa emeği ile değil, sermaye koyma borcunu nakden ödenmeyi taahhüt ederek (%25 ortaklık payı oranında) ortak olduğu anlaşılmaktadır....

              Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; ilk olarak itirazın iptali/alacak davası olarak ikame edilen davanın 09/03/2018 tarihli dilekçeleriyle ıslah edildiğini davanın hem adi ortaklığın tasfiyesine hem de davacı müvekkili tarafından adi ortaklığa fazladan ödenen bir miktar alacağın tahsiline karar verilmesinin istendiğini, davadaki öncelikli taleplerinin adi ortaklığın tasfiyesi olmakla, tasfiye yapılmadan ve ortakların üçüncü kişilere karşı münferiden veya mütesilsilen borçları ile birbirlerinden alacakları belirlenmeden, sırf davadaki alacak talebi yönünden değerlendirme yapılıp davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında dosya kapsamına uyarlı olmadığını, yasa hükümleri doğrultusunda tasfiyenin yapılması ve müvekkilinin davalı ortak ile üçüncü kişilere karşı alacak veya borçluluk durumunun tam olarak belirlenmesi için kararın kaldırılmasını istemiştir....

              Mahkemece; davaya konu adi ortaklığın ticari işletme ile ilgili olduğu, dolayısıyla adi ortaklığın sona erdiğinin tespitine ve tasfiyesine ilişkin uyuşmazlığın, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4/1. maddesine göre, Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılmasının gerektiğinden bahisle, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, adi ortaklığın fesholunduğunun tespiti ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Bilindiği üzere, adi ortaklık; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir(TBK. 620/1 md.)....

                UYAP Entegrasyonu