Bu kapsamda, bozma ilamına uyulmasına karşın, adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin hükümlerin uygunlanmadığı, tasfiye aşamalarının ayrı ayrı belirlenmediği, ortaklık konusu taşınmazların akıbetinin ortaklığın giderilmesi davasına bırakıldığı, ortaklık borçlarının bulunup bulunmadığının tespit edilmediği, tarafların hak ve yükümlülüklerinin tam olarak saptanmadığı ve bozma gereklerinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır....
Mahkemece,taraflar arasında...Restaurant adlı işyerinin 25.12.1995 tarihinden itibaren işletilmesi hususunda % 50’şer hisseler oranında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunu,davacı tarafça açıkca adi ortaklığın feshi ve tasfiyesinin istenmediğinden işyerinde daha önceden çalışan işçilere yapılan bir kısım tazminat ödemelerinin doğrudan diğer adi ortaktan istenmesinin mümkün olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş ,hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı ile davalı arasında adi ortaklık sözleşmesi olduğu ihtilafsızdır.Davacı eldeki davada ortaklığa konu işyerinde önceden çalışan işçilere yaptığı ödemelerden davalının hisesi oranında sorumlu olduğu iddiası ile eldeki davayı açmıştır..Davacının bu talebi adi ortaklığın fesih ve tasfiye talebini de içermektedir.Hal böyle olunca adi ortaklık sözleşmesi gereği taraflar arasındaki ilişkinin B.K nun 520 vd maddeleri gereğince tasfiyesi gerekir....
ne yazılan haciz müzekkerelerinde, borçlu şirketin içerisinde bulunduğu adi ortaklığın hak ve alacaklarının haczedilmediği, borçlu ....'nin hak ve alacaklarının haczinin talep edildiği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 622-623. maddeleri gereğince adi ortaklıkta her ortak, şirketin kârına iştirak hakkına sahip olduğundan ortağın kişisel alacaklıları, borçlu ortağın şirketteki kâr payını haczettirebilirler. Ayrıca, aynı Kanun'un 638. maddesine göre, adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. Ne var ki şirket sözleşmesinde bu kuralın aksi de kararlaştırılabilir. Açıklanan bu hükümlere aykırı olarak adi ortaklığın para ve malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir....
Adi ortaklık sözleşmesi; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir (TBK. 620/1 md.). O halde mahkemece; 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekmektedir. Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644. maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür. Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler....
Davalı, ortaklığın 2 yıl süreceğini bu süre dolmadan dava açılamayacağını savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu hali ile davacı ve davalı arasında 6.11.2006 tarihinde düzenlenen protokol gereğince davalının işlettiği işletmeye %50 ortak olduğu, davacının 50.000 USD ödediği böylece taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Davacının talebi dikkate alındığında adi ortaklığın feshinin istendiğinin kabulü gerekir. O halde davacı iddiası ve davalının savunması yönünden tüm delilleri celbedilerek B.K.nun 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri gözetilmeli adi ortaklığın feshi istendiğine göre, tasfiyenin de mahkemece bizzat yaptırılması gerekir. Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir....
göre tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işleminin sonlandırması ve bu doğrultuda hüküm oluşturması gerekirken,adi ortaklığın varlığının isbatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır....
taraflara tebliğ edilmesi, bu husustaki itirazların karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmesi; ikinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemini gerçekleştirilmesi, şayet bu mallar mevcut değilse değerlerinin bilirkişi marifetiyle saptanması, üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçlarının ödenmesi ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payının geri verilmesi, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilançonun düzenlenmesi ve sonuç bilançosuna göre tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işleminin sonlandırması ve bu doğrultuda hüküm oluşturması gerekirken,adi ortaklığın varlığının isbatlanamadığı gerekçesiyle...
KARAR Davacı, davalı ile imzaladıkları protokol gereğince aralarında adi ortaklık kurduklarını, bu ortaklıkta kar ve zararın eşit paylaşılacağının kararlaştırıldığını, sözleşme uyarınca ortaklığın güzellik salonuna alınan epilasyon cihazı ile ilgili olduğunu, davalının ortaklığı konu edilen cihazdan elde edilen geliri tarafına ödemediği gibi ortaklık sözleşmesindeki edimleride yerine getirmediğini ileri sürerek adi ortaklık sözleşmesinin feshi ile cihaz için ödediği 10.601, 00 TL nin tahsiline ve elde edilen gelirden hissesine düşen gelirin tahsilene karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı ile davalı arasında adi ortaklık kurulduğu ve bunun tasfiye edilmediği tarafların kabulündedir.Davacının bu davadaki istek kalemleri nazara alındığında adi ortaklığın fesih ve tasfiye talebini de içerdiği kabul edilmelidir....
bağlılık ilkesi kapsamında davacı tarafın dayanmış olduğu sözleşme ile adi ortaklığın tasfiye edilmeksizin davacı tarafa herhangi bir hak ve alacak sağlamayacağı gerekçesiyle ,davanın reddine karar verilmiştir.Kararı istinaf eden davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin taraflar arasındaki sözleşmenin içerik itibariyle adi ortaklık sözleşmesi olduğu, adi ortaklığın tasfiye sonucunda belirlenecek alacak veya kar payının ortaklara dağıtılabileceği, adi ortaklık sonlandırılmadan adi ortaklık sözleşmesine göre herhangi bir talepte bulunulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş ise de ,olayda davacı ... (......
Hakim, bir davada sadece tarafların ileri sürdüğü maddi olaylar, sonuç ve istemlerle bağlı olup; tarafların dayandığı kanun hükümleri ve onların nitelendirmeleriyle bağlı değildir. Bunun doğal sonucu olarak hakim, kanunları doğrudan doğruya uygulayarak iddia ve savunmadaki sonuç ve istemleri karara bağlamakla yükümlüdür. Bu açıklamalar uyarınca somut uyuşmazlığa gelindiğinde taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğu, davacının kar payını talep etmekle birlikte ortaklığın fesih ve tasfiyesini talep ettiği sonucuna varılmaktadır. Adi ortaklığın fesih ve tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nun 644. maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır....