Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

BK'nun 537/7. maddesi uyarınca da mahkemece adi ortaklığın feshine karar verildiğinde ortaklığın mal varlığının ne şekilde tasfiye edileceği karar yerinde gösterilmelidir. Tasfiyenin BK'nun 538. ve devamı maddeleri gereğince yapılması için öncelikle yönetici ortak olduğu anlaşılan davalı ...'dan hesap istenmeli, tarafların tasfiye hususunda anlaşıp anlaşamadıkları tespit edilmeli, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmelidir....

    İki veya daha fazla işletmenin belli bir amaca ulaşmak için katkılarını birleştirdikleri ortaklığın (...'nin) tüzel kişiliği bulunmadığından taraf ehliyeti de yoktur. Ortaklar, ortaklık borçlarından dolayı alacaklılara karşı doğrudan doğruya ve sınırsız olarak tüm varlıklarıyla sorumludurlar (Prof. Dr. Baki Kuru. İcra ve İflas Hukuku EI Kitabı 2004 bas. Sahife 137, HGK. nun 08.10.2003 tarih ve 2003/12¬574 E 2003/564 K. sayılı içtihadı). Açıklanan bu hükümlere aykırı olarak adi ortaklığın malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir. Somut olayda, ... tarafından oluşturulan adi ortaklığa izafeten ... ile ... aleyhine başlatılan icra takibinde, adi ortaklığın, ... Belediye Başkanlığı'ndan olan hak ve alacağı üzerine haciz konulduğu görülmektedir....

      Dava tarihi olan 12.03.2012 tarihi itibariyle, sözleşmede belirlenen 10 yıllık sürenin dolduğu, diğer yandan da, davacının, davalı tarafından ortaklıktan çıkarıldığını iddia ederek, kâr payının tahsilini talep etmesi karşısında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi hükümleri (TBK'nun 620 ve devamı maddeleri) gereğince ve 642.maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle çözümlenmesi gerekmektedir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.) Adi ortaklık ilişkisi, TBK'nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir....

        Bilindiği üzere bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, ortaklığın faaliyetlerinden dolayı uğranılan zararın veya kar payının talep edilmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyesini kapsar. 6098 sayılı TBK'nın 147/4. (818 sayılı BK 126/4 ) fıkrası gereğince adi ortaklıktan doğan davalar 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Zamanaşımının başlangıcı ise,yerleşmiş Yargıtay uygulamasına göre adi ortaklığın sona ermesiyle başlar. Zira sona erme sebeplerinin gerçekleşmesiyle birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girmekte olup , buna bağlı olarak ortakların tasfiye alacağını isteme hakkıda muaccel olmuş olur. ( 6098 sayılı TBK'nın 149 ) Somut olayda 13/05/1999 tarihinde hukuken , 01/04/2005 tarihinde fiilen başlayan adi ortaklık dava tarihine kadar devam ettiğine göre zamanaşımı işlemeye başladığı söylenemez. Bu itibarla davalı vekilinin zamanaşımına yönelen istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir....

        Bu aşamada mahkemece; yukarıdaki Kanun hükümlerine göre, öncelikle tarafların anlaşarak tasfiye memuru belirlemeleri istenmeli, tarafların bu konuda anlaşamamaları halinde ise tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru resen atanmalıdır. Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir. Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir....

          olmadığını savunarak, davanın reddini istemiş, karşı davada ise; davalının haksız eylemleri ve davranışları nedeniyle adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik 1.000 TL zararının tazminini talep etmiştir....

            Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Tasfiye usulünü düzenleyen TBK'nun 644.maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür. Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir....

              Şubesine hesap açıldığını ancak davalının bu hesaptaki paraları çekerek aralarındaki güveni kötüye kullandığını, davacının ortaklıktan kar payı almadığını davacının 25/04/2013 tarihinde .... 1.Noterliğinin 2763 sayılı ihtarnamesi ile ortaklığı feshederek alacağını talep ettiğini, bu ihtarın 26/04/2013 tarihinde davalıya tebliğ olduğunu, ancak halen tarafına ödenmediğini ileri sürerek taraflar arasında kurulu bulunan adi ortaklığın mahkemece haklı sebebe dayalı olarak feshine, kar payının davalıdan alınarak davacıya verilmesine ve feshedilen adi ortaklığın mahkemece tasfiye edilmesine, tasfiye alacağının ve ortaklık için yapılan giderlerin bedelinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 2. maddesinde; "Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalar ile, şahısvarlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir." hükmüne yer verilmiştir....

                Taraflar arasında, noter huzurunda 3.9.1996 tarihli adi ortaklık sözleşmesi düzenlendiği uyuşmazlık konusu olmayıp, idareci ortak olan davacının üzerine düşen edimleri gereği gibi yerine getirmediği dosya münderecatından anlaşıldığı gibi bu husus mahkemenin de kabulündedir. Sözleşmede kar payının nasıl dağıtılacağı yazılıdır. İmzası davalı tarafından inkar edilmeyen bu sözleşme gereğince taraflar arasında Borçlar Kanununun 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen bir adi ortaklık ilişkisinin meydana geldiğinin kabulü gerekir. Davalının ortaklığı feshettiğini bildirdiğine göre davacının dava ettiği talepler dikkate alındığında ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesini istediğinin kabulü gerekir. O halde mahkemece ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesi, tasfiyenin de bizzat yaptırılması gereklidir. Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir....

                  Nitekim, mahkemece uyulan bozma kararında; adi ortaklığın fiilen sona erdiği, bu nedenle tasfiyesinin gerektiği belirtilip, öncelikle tasfiye işlemini gerçekleştirecek tasfiye memuru tayin edilip, adi ortaklığın tasfiyesine yönelik işlemlerin açıklanan sıra ve yöntem izlenerek yapılması ve tasfiye sonuç bilançosuna göre mahkemece, tarafların hak ve yükümlülükleri saptanıp tasfiye işlemi sonlandırılarak, bu doğrultuda hüküm tesis edilmesi gerektiği açıkça ifade edilmesine, alınan tasfiye raporuna göre davacının tasfiye payı alacağı 164.807,832 TL olarak belirlenmiş olup, davacı ortağın tasfiye payı alacağına yönelik talebini işbu miktar üzerinden usulüne uygun ıslah etmiş olmasına rağmen; önceki kararı davalıların temyiz etmiş olduğundan bahisle davalılar aleyhine hüküm verilemeyeceği gerekçesiyle, yanılgılı değerlendirme ile 43.250 TL üzerinden hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiştir....

                    UYAP Entegrasyonu