TMK'nin öngördüğü "haklı neden" bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hâkimin bu konudaki takdiri ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad ve soyadın toplum değerlerini ve yasanın buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına ve çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunu saptanmasıyla sınırlı olacağı kuşkusuzdur. Uygulamada adın yetersizliği, elverişsizliği, karışıklığa yol açması, kötü, iğrenç, gülünç, itici, küçük düşürücü bir anlam taşıması, alay ve utanç konusu olması ya da bazı yeni durumlarla oluşan bir zorunluluk bulunması veya nüfusta yazılı adından başka bir ad ile bilinip tanınması, hatta kişinin bir ad veya soyadı için kişinin ruhsal aidiyet hissetmemesi değiştirme için bir gerekçe olarak kabul edilir....
Sözleşmenin tarafı olan arsa sahibinin taşınmaz üzerindeki payını yüklenici olan davalılar dışında kalan dava dışı .... kişilere tapuda devretmiş olması, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan hakları ayrıca yazılı olarak temlik etmedikçe, anılan sözleşmeye dayalı hakların da devri anlamına gelmez. (YHGK'nın ....03.2008 tarih ...-279 E., 2008/277 K. sayılı ilamı ile Dairemizin ....03.2013 tarih ve 327 E, 1732 K sayılı ilamı bu yöndedir.) BK'nın 163. maddesi gereğince, alacağın temliki kapsamında sözleşmeden doğan şahsi hakların temliki yazılı biçimde yapılmadıkça geçerli olmaz. Davacı arsa sahibi yüklenici ile arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan haklarını bağımsız bölümü sattığı dava dışı .... ile....'e temlik etmemiş ise sözleşmeye dayalı olarak talepte bulunma hakkının bulunduğunun kabulü gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan hakların temlik edilmiş olması halinde, arsa sahibinin sözleşmeye dayalı olarak talepte bulunma hakkı olmayacaktır....
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu filmlerin FSEK'nin 5. maddesi anlamında sinema eseri olup, ilk yapımcısının davacıların murisi olduğu, yapımcı sıfatıyla davacıların murisi ... ’in filmlerin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan FSEK'nin 8. maddesi gereği eser sahibi olup, davacıların eser üzerinde mirasçı olarak hak sahibi oldukları, eserler üzerindeki mali hakların 20 yıllık koruma süreleri dolduktan sonra eser üzerindeki mali hakların serbest kalması ve 4110 sayılı Kanun değişikliği ile koruma sürelerinin 70 yıla çıkartılması ile eser üzerindeki mali hakların eser sahibine FSEK'nin 59. maddesi hükmü çerçevesinde geri döndüğünden koruma sürelerinin ve davacıların hak sahipliğinin devam ettiği, bu nedenle taleplerinin yerinde olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile, dava konusu “İlahi adalet”, “Fiyakalı Enişte”, “Yaşamak İstiyoruz”, “Yazgı”, “Tahrik” isimli beş adet filmin tüm mali ve bağlantılı haklarının...
Asliye Ceza Mahkemesi'nin 22.02.2007 tarih ve 2007/162-124 sayılı ilamında birden fazla suçtan verilmiş cezalar olduğu ve bu cezalardan daha ağır olanının tekerrüre esas alınması gerektiği gözetilmeden, ilamın tamamının tekerrüre esas alınması, 2-5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan hak yoksunluklarının kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ise mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağı gözetilmeden, anılan hakların yönelik olduğu kişiler bakımından bir ayrım yapılmadan, aynı maddenin c bendindeki velayet hakkından, vesayet ve kayyumluğa ait bir hizmetten bulunmaktan koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi, 3-5271 sayılı CMK'nın 324/4. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin 21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 106. maddesindeki terkin...
Yolsuz bir tescilin tapudan terkini hâlinde, kendisine bağlı ve TMK’nın 1023. maddesi kapsamı dışında bulunan tüm hakların da yolsuz tescille beraber ortadan kalkacağı, Kanunda böyle bir durumda korunan hakların sınırlı olarak sayıldığı, Kanun’un lafzı dışına çıkılarak bu hakların genişletilmesinin mümkün olmadığı, aksi takdirde devleti oluşturan unsurlardan biri olan toprak unsurunda alenilik sağlanamayacağı, bu hususun ise kamu düzeni ile ilgili olduğu, açıklanan nedenlerle yolsuz tescile dayalı haciz işlemlerine cevaz verilmesinin mümkün olmadığı açıktır. 2.4. Yukarıda açıklanan nedenlerle; bölge adliye mahkemesinin kararının yerinde olduğu değerlendirilerek, onanmasına karar verilmiştir. VI....
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından taraflar arasındaki uyuşmazlığın TMK'nın 619. maddesi gereği terekenin resmi defterinin tutulması talebi olmayıp, terekenin korunması kapsamında tespiti (TMK. m.589) isteğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. TMK'nın 589. maddesi, murisin yerleşim yeri sulh hakiminin istemi üzerine veya kendiliğinden tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alacağını, gerekli giderlerin ileride terekeden alınmak üzere başvuran kişiden, hakimin kendiliğinden karar verdiği hallerde ise devlet tarafından karşılanacağını, murisin yerleşim yerinden başka bir yerde ölmesi halinde de o yerin sulh hakiminin, murisin ölümünü murisin yerleşim yeri sulh hakimine gecikmeksizin bildirip, murisin ölüm yerinde bulunan mallarının korunması için gerekli tedbirleri almak zorunda olduğunu hükme bağlamıştır....
Türk Medeni Kanununun 193. maddesi ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerler olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanununun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, "Aile birliğinin" korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Hukuk Genel Kurulunca da, eşlerden birinin diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutunun devredilemeyeceği ve aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılmayacağı benimsenmiştir (HGK. 15.4.2015 gün, 2013/2-2056 esas, 2015/1201 karar). 4721 Sayılı TMK'nun 705/1. maddesinde ise; "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur....
Asliye Hukuk Mahkemesi'nce, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğunu ve zilyetliğin korunmasına yönelik davanın 6100 Sayılı HMK'nun 4/1-c maddesi uyarınca sulh hukuk mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle, görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davacı tarafın Hazine arazisi üzerindeki talebinin sadece zilyetliğin korunması kapsamında değerlendirilemeyeceği, davanın bir hak davası niteliğinde olduğu gerekçesiyle, görevsizlik yönünde hüküm vermiştir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı yasanın EK-4.maddesi gereğince, 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu,taşınmazda davacının mülkiyet hakkına dayanmadığı, davacının zilyetliğe dayandığı anlaşılmıştır....
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesi hükmü gereğince; tüketici, satın aldığı malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde satıcıdan, verdiği bedelin iadesini, ayıp nispetinde bedelin tenzilini, ayıbın giderilmesi için gerekli onarımın yapılmasını, son olarak da aracın yenisi ile değiştirilmesini isteyebilir. Tüketici, bu dört talep hakkından herhangi birisini tercihte serbesttir....
Kanun’un amacı, ekonomik alanda doğruluk ve dürüstlük esaslarının ihlâlini önlemek olup, 57 nci maddede de sınırlayıcı olmamak kaydıyla iyiniyet kurallarına aykırı hareketler 10 bent halinde gösterilmiştir. 5 nci bentte, başkasının emtiası, iş mahsulleri faaliyeti veya ticari işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa meydana verebilecek şekilde, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarını kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmeyerek, satışa arzetmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun ekinde bulundurma eylemlerine yer verilmiştir. 10 ncu bentte de “Rakipler hakkında cari olan kanun, nizamname, mukavele veyahut mesleki veya mahalli adetlerle tayin edilmiş bulunan iş hayatı şartlarına riayet edilmemesi” de haksız rekabet olarak sayılmıştır....