Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur....

    içermesi gerektiği, Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir....

      Sözleşmenin tarafı olan arsa sahibinin taşınmaz üzerindeki payını yüklenici olan davalılar dışında kalan dava dışı .... kişilere tapuda devretmiş olması, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan hakları ayrıca yazılı olarak temlik etmedikçe, anılan sözleşmeye dayalı hakların da devri anlamına gelmez. (YHGK'nın ....03.2008 tarih ...-279 E., 2008/277 K. sayılı ilamı ile Dairemizin ....03.2013 tarih ve 327 E, 1732 K sayılı ilamı bu yöndedir.) BK'nın 163. maddesi gereğince, alacağın temliki kapsamında sözleşmeden doğan şahsi hakların temliki yazılı biçimde yapılmadıkça geçerli olmaz. Davacı arsa sahibi yüklenici ile arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan haklarını bağımsız bölümü sattığı dava dışı .... ile....'e temlik etmemiş ise sözleşmeye dayalı olarak talepte bulunma hakkının bulunduğunun kabulü gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan hakların temlik edilmiş olması halinde, arsa sahibinin sözleşmeye dayalı olarak talepte bulunma hakkı olmayacaktır....

        Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu filmlerin FSEK'nin 5. maddesi anlamında sinema eseri olup, ilk yapımcısının davacıların murisi olduğu, yapımcı sıfatıyla davacıların murisi ... ’in filmlerin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan FSEK'nin 8. maddesi gereği eser sahibi olup, davacıların eser üzerinde mirasçı olarak hak sahibi oldukları, eserler üzerindeki mali hakların 20 yıllık koruma süreleri dolduktan sonra eser üzerindeki mali hakların serbest kalması ve 4110 sayılı Kanun değişikliği ile koruma sürelerinin 70 yıla çıkartılması ile eser üzerindeki mali hakların eser sahibine FSEK'nin 59. maddesi hükmü çerçevesinde geri döndüğünden koruma sürelerinin ve davacıların hak sahipliğinin devam ettiği, bu nedenle taleplerinin yerinde olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile, dava konusu “İlahi adalet”, “Fiyakalı Enişte”, “Yaşamak İstiyoruz”, “Yazgı”, “Tahrik” isimli beş adet filmin tüm mali ve bağlantılı haklarının...

          Asliye Hukuk Mahkemesi'nce, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğunu ve zilyetliğin korunmasına yönelik davanın 6100 Sayılı HMK'nun 4/1-c maddesi uyarınca sulh hukuk mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle, görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davacı tarafın Hazine arazisi üzerindeki talebinin sadece zilyetliğin korunması kapsamında değerlendirilemeyeceği, davanın bir hak davası niteliğinde olduğu gerekçesiyle, görevsizlik yönünde hüküm vermiştir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı yasanın EK-4.maddesi gereğince, 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu,taşınmazda davacının mülkiyet hakkına dayanmadığı, davacının zilyetliğe dayandığı anlaşılmıştır....

            Şti'nin %20 hissedarı ve yetkilisi olduğu, ancak 15000 TL üzerindeki senetlerin geçerli olması için şirket müdürlerinin birlikte imza atmasının gerektiği, katılanın şirket adına yapmış oldukları ticari alışveriş sonucu sanıkların şirketine 40.000 TL değerinde tek imzalı bir senedi teminat senedi olarak verdiği, sanıklara ait şirketle aralarında çıkan sorun nedeniyle senet bedelini ödemedikleri, senedin şirket adına verildiği, kefil kısmının boş olduğunu, sanıkların kefil kısmına katılanın adını ve soyadını yazarak senede ekleme yolu ile tahrifat yaptıkları, kefil olarak katılanı şahsen sorunlu duruma düşürerek hakkında icra takibi başlattıkları iddia olunan olayda, suça konu senette kefilin imzası ve adresinin yazılı bulunduğu, ad ve soyadının yazılması hususunun senedin asli unsuru olmadığı, ad ve soyad ilavesinin her zaman mümkün bulunduğu, müştekinin senede çift imza attığını kabul ettiği, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre çift imza ile imzalanan senedin imzalayan şahsı borçlandıracağının...

              TMK'nin öngördüğü "haklı neden" bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hâkimin bu konudaki takdiri ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad ve soyadın toplum değerlerini ve yasanın buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına ve çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunu saptanmasıyla sınırlı olacağı kuşkusuzdur. Uygulamada adın yetersizliği, elverişsizliği, karışıklığa yol açması, kötü, iğrenç, gülünç, itici, küçük düşürücü bir anlam taşıması, alay ve utanç konusu olması ya da bazı yeni durumlarla oluşan bir zorunluluk bulunması veya nüfusta yazılı adından başka bir ad ile bilinip tanınması, hatta kişinin bir ad veya soyadı için kişinin ruhsal aidiyet hissetmemesi değiştirme için bir gerekçe olarak kabul edilir....

              Asıl davada davalılar vekili 16.02.2004 tarihli cevap dilekçesinde; müvekkillerinin dava konusu bilgisayar programını grup şirketlerinden Üstün Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.nin izni ile kullandıklarını, bilgisayar programının mesai saatleri içinde şirkete ait veri tabanı ve ekipman kullanarak Üstün Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından hazırlatıldığını ve bilgisayar programı üzerindeki hakların FSEK’in 18/2. maddesi gereğince Üstün Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.ye ait olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Birleşen Davada Davacı İstemi: 6. Birleşen davada davacı vekili 13.12.2004 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirkette iş akdi ile çalışan ...’in işini görürken meydana getirdiği eser üzerindeki hakların FSEK’in 18/2 maddesi gereğince müvekkiline ait olduğunu ileri sürerek bilgisayar programı üzerindeki hakların müvekkili tarafından kullanılacağı hususunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen Davada Davalı Cevabı: 7....

                Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından taraflar arasındaki uyuşmazlığın TMK'nın 619. maddesi gereği terekenin resmi defterinin tutulması talebi olmayıp, terekenin korunması kapsamında tespiti (TMK. m.589) isteğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. TMK'nın 589. maddesi, murisin yerleşim yeri sulh hakiminin istemi üzerine veya kendiliğinden tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alacağını, gerekli giderlerin ileride terekeden alınmak üzere başvuran kişiden, hakimin kendiliğinden karar verdiği hallerde ise devlet tarafından karşılanacağını, murisin yerleşim yerinden başka bir yerde ölmesi halinde de o yerin sulh hakiminin, murisin ölümünü murisin yerleşim yeri sulh hakimine gecikmeksizin bildirip, murisin ölüm yerinde bulunan mallarının korunması için gerekli tedbirleri almak zorunda olduğunu hükme bağlamıştır....

                  Asliye Ceza Mahkemesi'nin 22.02.2007 tarih ve 2007/162-124 sayılı ilamında birden fazla suçtan verilmiş cezalar olduğu ve bu cezalardan daha ağır olanının tekerrüre esas alınması gerektiği gözetilmeden, ilamın tamamının tekerrüre esas alınması, 2-5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan hak yoksunluklarının kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ise mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağı gözetilmeden, anılan hakların yönelik olduğu kişiler bakımından bir ayrım yapılmadan, aynı maddenin c bendindeki velayet hakkından, vesayet ve kayyumluğa ait bir hizmetten bulunmaktan koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi, 3-5271 sayılı CMK'nın 324/4. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin 21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 106. maddesindeki terkin...

                    UYAP Entegrasyonu