Davacı, davalının muhtelif aboneliklerine ait su bedellerinin geç ödenmesi nedeniyle 6183 sayılı yasa uyarınca gecikme zammı ve KDV isteminde bulunmuştur. Ne var ki taraflar arasında düzenlenen abone sözleşmelerinin incelenmesinde 6183 sayılı yasa gereğince gecikme zammı istenebileceğine dair bir kararlaştırma bulunmamaktadır. Öyleyse davacı gecikme zammı isteyemez. Ancak, çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince yasal faiz istenebilir. Öte yandan gecikme zammı faiz niteliğindedir. BK nun 104/son maddesi uyarınca faize faiz yürütülemeyeceği cihetle temerrüt tarihinden itibaren sadece yasal faiz yürütülmesi ile yetinilmesi ve faize faiz uygulanması isteminin reddi gerekir. Bu nedenle bilirkişiden bu yönde ek rapor alınarak sonucuna uygun hüküm tesis edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir....
Davalı vekili 6183 sayılı Yasa gereğince kamu alacaklarının kendisinden önceki hacze iştirak edeceğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, sıra cetvelinin, İİK'nın hükümlerine ve 6183 sayılı Yasa hükümlerine uygun olduğu anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.10. 2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
ve bundan sonra ortak ve yöneticiler hakkında 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre takip yapılarak, ortak veya yöneticilerin malvarlığına haciz uygulanması gerektiği, şikayete konu sıra cetvelinin bu esaslara uyulmadan düzenlendiği gerekçesiyle, şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmiştir....
Ayrıca üçüncü kişilerle olan hukuki ilişkilerinde tacir sıfatını taşıyan davacının kuruluş kanununda alacaklarına 6183 sayılı yasadaki gecikme cezası uygulanacağına dair bir hüküm bulunmadığı için, sözleşme ile kararlaştırılmış olmadıkça 6183 sayılı yasanın uygulanmasını talep etme imkanı bulunmamaktadır....
uğrayacağı düzenlenmiş, aynı Yasa'nın 103 ve 104. maddelerinde ise zaman aşımını kesen sebepler gösterilmiştir. 506 sayılı Yasa'nın bazı maddelerinin değiştirilmesine yönelik olan 08.12.1993 yürürlük tarihli 3917 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle, Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasa'nın uygulanacağı düzenlenmiş; 29.07.2003 tarih 4958 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle 506 sayılı Yasa'nın 80/5. maddesinde, süresi içinde ödenmeyen prim alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasa'nın 51. maddesi hariç diğer maddelerinin uygulanacağı düzenlenerek 6183 sayılı Yasa'nın 102. maddesinin Kurum alacaklarının tahsilinde uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. 506 sayılı Yasa'nın 80/5. maddesi 24.06.2004 tarihli 5198 sayılı Yasa'nın 11. maddesi ile değiştirilerek, Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasa'nın 51 ve 102. maddeleri hariç diğer maddelerinin uygulanacağı düzenlemesi getirilmiş, anılan değişiklik 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir....
Dairemizin bozma ilamında, İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılmış tasarrufun iptali davasının koşullarına değinilmişse de esasen davacının maliye hazinesi olmasından kaynaklanan ortada vergi alacağına yönelik olarak 6183 Sayılı Yasa kapsamında yapılmış bir takip söz konusu olduğundan aciz belgesine ihtiyaç duyulmamaktadır. Bu durumda, davalı borçlunun başka malvarlığı varsa araştırılarak davanın 6183 Sayılı Yasa doğrultusunda iptal koşullarının değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 08/07/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Yatçılık ..AŞ hakkında 6183 sayılı Yasa uyarınca takip yaptığını, alacak tahsil edilemeyince, bu kez anılan şirketin kanuni temsilcileri sıfatı ile müvekkilleri aleyhine takip başlattığını ancak müvekkillerinin borçlu ... Yatçılık ..AŞ nin yönetim kurulu üyeleri olmakla birlikte kanuni temsilci sıfatını taşımadıklarını, takip konusu alacağın fon alacağı olmadığından 6183 sayılı Yasa'ya göre takip yapılmayacağını ve borçlu olmadıklarının tesbitini talep etmiştir. Davalı vekili, davacıların dava açma sürelerini geçirdiklerini adli yargıda menfi tesbit davası açamayacaklarından haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, TMSF Alacaklarını Takip ve Tahsiline İlişkin Esas ve Usuller Hakkındaki Yönetmeliğin 4/2 /c maddesine göre 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasında görevli mahkemenin İstanbul İdare mahkemesi olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki 6183 sayılı Yasa'ya dayalı tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, davalı kamu borçlusu şirket ve ortağı ... hakkında 6183 sayılı Yasa gereğince takip yapıldığını, alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazını 11.01.2013 tarihinde davalı kardeşi ...'a devrettiğinden davalılar arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar, davanın reddini talep etmişlerdir. Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararı, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 20.03.2018 tarih 2015/13790 Esas 2018/2756 Karar sayılı ilamı ile, davalılar ... ve...'...
Buna göre; a)Tahsil zamanaşımını kesen haller sınırlı biçimde belirtilmiş olup, bunların yorum yoluyla genişletilmesi mümkün olmadığı gibi, Borçlar Kanunu'nda düzenlenen kesme nedenlerinin 6183 sayılı Yasa kapsamındaki alacaklara uygulanması mümkün değildir. Kaldı ki 6183 sayılı Yasa da zamanaşımı def'inden feragata dair bir hüküm mevcut olmayıp bu yönde Borçlar Kanunu'nun 139. maddesinin uygulanacağına dair bir atıfta bulunmamaktadır....
Öte yandan, 6183 sayılı Kanunun .... maddesinde "Her türlü menkul mallar cins ve nevileri, vasıfları, alametleri, sayı ve miktarları ve tahmin edilen değerleri haciz zaptında tesbit edilmek suretiyle haczolunur." denilmiştir. Haciz işleminin yapılabilmesi için 6183 Sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak yürütülen bir takip ve usulüne uygun olarak ödeme emri tebliğ edilmesi gerekir. Bir başka ifade ile davacı hakkında kesinleşmiş bir icra takibi bulunmalıdır. Somut olayda, takibin 6183 Sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak yürütülmediği açıkıtr. 6183 sayılı Kanunun 8. maddesi yollamısıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 103. maddesinde ilanen tebligatın hangi hallerde yapılabileceği tahdidi olarak sayılmıştır. Davalı Kurum'un davacının açık adresini araştırmadan davaya konu ödeme emrini usulsüz bir şekilde ilanen tebliğ ettiği ve ödeme emrine istinaden davacıya ait araç üzerine haciz işlemi uyguladığı anlaşılmaktadır....