Ancak 6183 sayılı yasanın 103. maddesi kapsamında zamanaşımını kesen nedenlerin varlığı halinde zamanaşımı kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren başlar. Bu halde 6183 sayılı yasanın 103. maddesi kapsamında zamanaşımını kesen nedenlerin varlığı araştırılmalı, zamanaşımının kesilmesi halinde, kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı süresinin başlayacağı değerlendirilmeli, zamanaşımını kesen sebeplerin olmaması halinde ise başlangıcın muacceliyet tarihine göre belirleneceği, zamanaşımını kesen nedenlerin zamanaşımı süresi içerisinde yerine getirilmesi gerektiği gözetilmelidir. 2- 6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacı ... adına düzenlenmiş ve anılan Yasanın 58. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibinin bulunmaması karşısında davacı ... yönünden dava menfi tespit davasıdır. Bu nedenle, davacı ......
Somut olayda; davacı adına düzenlenmiş ve tebliğ edilmiş herhangi bir ödeme emri bulunmadan, davacı tarafından dava açıldığı belirgin olmakla, davanın menfi tespit davası gibi değerlendirilmek suretiyle, iptaline karar verilen ödeme emirlerinin tarih ve sayısı belirtilmek suretiyle mirasın reddi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, Kurum aleyhine vekalet ücretine hükmedilmeden karar verilmesi gerekirken mevcut şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup olup bozma nedenidir. Ne var ki; bu aykırılıkların giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi dikkate alınarak 1086 sayılı Kanunun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır....
İstinaf dilekçesinde; somut olayda icra ve iflas kanunu 72/3 koşullarının oluştuğunu,İcra ve İflas Kanunu 72/3 maddesi "İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez....
Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır....
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; "Açılan davanın kabulü ile; davalı idare tarafından düzenlenen 19/06/2017 tarih ve 2020 sayılı, 81.731,04 TL'lik haciz bildiriminden kaynaklı olarak davacının borçlu olmadığının tespitine," karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un 79. Maddesine atıfta bulunarak, davacı yanın kanunda tanınan 7 günlük süreyi kaçırdığını, bu sebeple ödeme emrine konu borcun tamamının davacının zimmetinde sayılması gerektiğini, İlk Derece Mahkemesinin kararının yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un 79. maddesine dayanan menfi tespit istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK'nın 355....
İlk Derece Mahkemesi hükmüne karşı davalı sgk vekili istinafında özetle; 6183 sayılı yasanın 35, mükerrer 35, 506 sayılı kanunun 80, ve 5510 sayılı kanunun 88. maddesi gereğince sorumlu olunacağını, dava konusu takiplerin hangi gerekçelerle iptal edildiğinin ayrıntılı şekilde gerekçeli kararda görülemediğini, kararın usul ve hukuka aykırı olması nedeniyle bozulması gerektiğini ifade etmiştir. Dava konusu, ödeme emrinin iptalidir. Davanın yasal dayanağını 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58. maddesi oluşturmaktadır....
Buna rağmen, Mahkemece, hukuki nitelendirmede hata yapılarak davanın İİK'nın 72. maddesi kapsamında açılan bir menfi tespit davası olduğunun kabulü ile yukarıda belirtildiği şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazlar yerinde görülmüştür. O halde, Mahkemece, davanın, İİK'nın 89/3. maddesi kapsamında açılan menfi tespit davası olduğu dikkate alınarak, tarafların delillerinin toplanması ve değerlendirilmesi sonucunda esastan nihai bir kararın verilmesi gerekmektedir....
Dava, davacının ortağı olduğu ...1997/2 – 1997/9 aylarına ilişkin prim borçları nedeniyle 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılan takip kapsamında gönderilen ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesidir. 03.07.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5904 sayılı Kanunun 35’nci maddesi ile 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168’nci maddesine eklenen cümle uyarınca; “...hazırlanan tarifede; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir.” hükmü öngörülmüş olduğundan, 6183 sayılı Kanundan kaynaklanan işbu davada davacı lehine maktu vekâlet ücretine karar verilmesi gerekirken, nispi vekâlet ücretine hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma...
Dava, davacının ortağı olduğu ... 1995/2 – 1998/3 aylarına ilişkin prim borçları nedeniyle 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılan takip kapsamında gönderilen ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesidir. 03.07.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5904 sayılı Kanunun 35’nci maddesi ile 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168’nci maddesine eklenen cümle uyarınca; “...hazırlanan tarifede; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir.” hükmü öngörülmüş olduğundan, 6183 sayılı Kanundan kaynaklanan işbu davada davacı lehine maktu vekâlet ücretine karar verilmesi gerekirken, nispi vekâlet ücretine hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma...
İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanunda yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit veya alacak davası açma olanağı bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623- 717 ve 26.04.2006 gün ve 2006/21-198-249 sayılı Kararları). Somut olayda, ödeme emirlerinin davacıya 30.07.2013 tarihinde yöntemince tebliğ edildiği dosya içerisindeki tebligat parçalarından anlaşılmaktadır. Dava ise 14.08.2013 tarihinde açılmıştır. Hal böyle olunca da davanın 6183 sayılı yasanın 58. maddesinde öngörülen 7 günlük süre geçtikten sonra açıldığından davanın reddi gerekirken, esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....