Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Tarımsal Ürünlerde İhracat İadesi Yardımlarına İlişkin 2010/10 sayılı Para - Kredi ve Koordinasyon Kurulu Tebliğinin uygulanmasıyla ilgili Maliye Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası arasında 08/04/2011 tarihinde imzalanan protokolde; firmaların vergi dairesine olan borçlarının Tebliğ gereği adlarına tahakkuk edecek hak ediş tutarlarından mahsup edilmesini sağlamak üzere Bankanın sadece bu işlemlerle sınırlı olmak üzere firma hesabından vergi dairesi adına 6183 sayılı Kanunun 41. maddesine göre çek düzenleyeceği, Bankaca çek düzenlenebilmesi için vergi dairesince tasdik edilen borç döküm formu ve hak ediş belgesinin firma tarafından Bankanın ilgili şubesine ibraz edileceği, Bankanın gerekli incelemeyi yaptıktan sonra borç döküm formunda belirtilen meblağ karşılığında 6183 sayılı Kanunun 41. maddesine göre düzenlenen çeki firmaya vereceği, hak ediş belgesinden de çek tutarında düşüm yapacağı, firma tarafından çekin alacaklı vergi dairesine teslim edileceği...

    Bu düzenleme karşısında, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanunun 80. maddesi olduğunun anlaşılması karşısında, davacının şirketi temsil ve ilzama yetkili müdür konumda yöneticiliğe başlamasından önce ve müdürlükten ayrılma tarihinden sonraki döneme ilişkin borçlardan sorumlu tutulamayacağı, temsil ve ilzama yetkili dönemde ise; şirketin borçlarından işveren şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı anılan yasa gereğidir. Davacının şirketi temsil ve ilzama yetkisinin bulunmadığının anlaşılması halinde, borçlu şirketin ortağı olması karşısında ise davanın yasal dayanağı 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 22.07.1998 gün ve 4369 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 35. maddesidir....

      Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle, dayanağı maddî delillere ve özellikle; mahkemece, davanın ödeme emrinin iptali olarak nitelendirilmesi ve bu davalarda geçerli olan 6183 sayılı Yasanın 58. maddesi gereği 7 günlük hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddedilmesi hususu isabetsiz ise de, Kurum işleminin iptaline yönelik açılan bu davadan önce idare mahkemesince verilen görevsizlik kararının 13.06.2008 tarihinde kesinleşmesinden sonra HUMK’nın 193. maddei gereğince 10 günlük süresi geçtikten sonra açıldığının anlaşılmasına göre, mahkemece, verilen hükmün sonucu itibariyle doğru bulunmasına göre, bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıdan alınmasına, 28.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        ın tutuklulukta geçirdiği sürelerin TCK’nın 63. maddesi gereği cezasından mahsup edilmemesi infaz aşamasında dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır. 6352 sayılı Kanunun 100. maddesi ile CMK’nın 324. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümle gereğince, suça sürüklenen çocuğa yüklenen yargılama giderinin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutardan az olması nedeniyle Devlet Hazinesi üzerinde bırakılması hususu infaz aşamasında resen dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır. Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazı yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle eleştiri dışında usul ve kanuna uygun ve takdire dayalı bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA, 17.10.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

          Davanın yasal dayanaklarından olan, 506 sayılı Kanunun “Primlerin ödenmesi” başlığını taşıyan 80. maddesinde, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişiklik yapılarak Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş, 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 30.09.2003 günü yürürlüğe giren 38. maddesiyle anılan madde yeniden değiştirilerek tahsilde, 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonrasında bu maddede 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile bir kez daha değişikliğe gidilerek tahsilde, 6183 sayılı Kanunun 51 ve 102. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı açıklanmış, böylelikle 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüştür....

          Kabule göre de 136 Sayılı Avukatlık Kanunun 168.maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı yasanın 35.maddesi6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmü gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdir edilmesi de doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 28/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, “… yapılan değerlendirilmelere göre davalı kurumca davacının emekli aylığına haciz konulması işleminde borcun dayanağının 5510 sayılı kanunun 93.maddesinde belirtilen alacaklar kapsamında olduğu, davalı kurumca davacının emekli aylığından yapılan kesintinin 6183 sayılı kanunun 71.maddesine göre haciz işleminin gerçekleştirildiği yapılan işlemlerin hukuka uyarlı olduğu davacı 5510 sayılı yasanın 88.maddesinin anayasaya aykırı olduğunu belirtmişse de iddianın mahkememizce ciddi görülmediği anılan bilirkişi raporunun oluşa uygun denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli görüldüğü anlaşılmış davanın reddinin gerektiği düşüncesiyle aşağıdaki hüküm oluşturulmuştur.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

            Dosyanın incelenmesinden, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname gereğince kapatılan asıl borçlu şirketin vergi borçları nedeniyle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 13. maddesi uyarınca … tarih ve … sayılı olur ile davacı hakkında -6183 sayılı Kanunun 13/1-3. maddesi uyarınca- ihtiyati haciz uygulanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır Bu durumda, amme alacağının asıl borçlusu olmayan kanuni temsilci adına doğrudan teminat, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk gibi amme alacağının korunmasına ilişkin işlemlerin uygulanmasına yasal olanak bulunmadığından, "amme alacağının öncelikle kapatılan şirketin Hazineye devredilen mal varlığından tahsilinin mümkün olmadığı hususu açıkça ortaya konulmadan, 6183 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla tesis edilen ihtiyati haciz işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı" gerekçesiyle davayı kabul eden Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu...

              Mahkemesinin 28.04.2011 tarihli kararı ile 5766 sayılı Yasanın geçici 1.maddesini iptal etmesi nedeniyle 6183 sayılı Yasanın geçici 1.maddesi ve her kanunun yürürlükte olduğu dönemde uygulanması gerektiğine ilişkin genel hukuk kuralı nedeniyle 6183 sayılı Yasanın 35. maddesine 04/06/2008 tarihinde 5766 sayılı Yasanın 3. maddesiyle eklenen fıkraların uygulanmasına olanak bulunmamaktadır. 6183 sayılı Yasanın 35. maddesinin yukarıda belirtilen ilk haline göre değerlendirilme yapıldığı takdirde ise, sorunun çözümünde 5766 sayılı Yasanın çıkarılış amacı ve Ticaret hukuku ile birlikte konu irdelenmelidir. 5766 sayılı Yasanın genel gerekçesinde; 6183 sayılı Kanun’un mevcut hükümlerinin uygulamasına ilişkin yargı kararları dikkate alınarak, uygulamaya açıklık getiren düzenlemelere yer verildiği, öngörülen değişiklikler ile 6183 sayılı Kanunun temel felsefesi korunarak, amme alacaklarının daha süratle tahsiline imkan verilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir....

                İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 06/03/2019 NUMARASI : 2017/548 ESAS, 2029/95 KARAR DAVA KONUSU : 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali KARAR : Tokat 1....

                UYAP Entegrasyonu