Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ticaret Limited Şirketinin 23.05.2006 ve 15.07.2008 tarihlerinde yapılandırma talebinde bulunduğu anlaşılmıştır Mahkemece alacağın zamanaşımına uğradığı belirtilerek ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir. 1) Davacı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2) Somut olayda, 3917 sayılı Kanunla değişik 506 sayılı Kanun m.80.'nin atfı nedeniyle, 6183 sayılı Kanun m.102 ve devamı hükümlerinin uygulanması gereklidir. 6183 sayılı Kanun m.102 uyarınca da olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi (5) yıldır. Bu nedenle söz konusu alacak esasen zamanaşımına uğramıştır. Fakat zamanaşımına uğrayan borç hakkında; davacılardan ...Limited şirketi borcun yapılandırılmasını istemiştir. 6183 sayılı Kanun m.103 hükmünde tahsil zamanaşımını kesen sebepler düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin 3. bendi uyarınca her çeşit tahsilat zamanaşımını kesmektedir....

    Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Yasanın 80. maddesinde 3917 sayılı yasayla yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması gereği öngörülmüş; 3917 sayılı Yasayla yapılan bu değişiklik aynı Yasanın 8. maddesi hükmüne göre, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe girmiş, daha sonra, 24.6.2004 tarih, 5198 sayılı Yasayla aynı maddede yapılan değişiklik sonucunda, Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasanın 102. maddesinin de uygulanma olanağı bulunmadığı düzenlemesi getirilmiş ve düzenleme 06.7.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu durumda, zamanaşımı süresi bakımından 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren, 3917 sayılı Yasanın getirdiği düzenlemenin geçerli olduğu döneme ilişkin prim ve gecikme zammı alacakları yönünden , 6183 sayılı Yasanın zamanaşımına ilişkin 102. ve ardından gelen maddeleri geçerlidir....

    Somut olayda; 25.03.1999 tarihinde vefat eden dava dışı davacının murisi (babası) ... hakkında 1996/08 dönemine ilişkin prim borcu nedeniyle 2016/61537 takip no’lu dosya ile icra takibine girişilip, ilgili ödeme emiri 03.06.2016 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş, davacı tarafından süresi içerisinde borçlu olmadığının tespiti ve ödeme emrinin iptali talebiyle elde dava açılmıştır. 6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacı adına düzenlenmiş ve anılan yasanın 58. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibinin bulunmaması, yapılan bu tebliğatın ödeme emri niteliğinde olmayıp borç bildirim yazısından ibaret bulunması ve davacının dava açmada hukuki yararı bulunması karşısında, davanın menfi tespit davası olarak kabul edilip esastan karara bağlanması gerekirken, yazılı biçimde husumet yokluğundan reddine hükmedilmesi isabetsiz bulunmuştur....

      Menfi tespit davası açılması halinde mahkemece bu 6183 sayılı Kanun'un 10. maddesinde sayılan türden teminat karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilebilir (m.79/4). 6183 sayılı Kanun ile menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini” düzenleyen 6183 sayılı Kanunun 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, asıl borçlu yönünden yukarıda açıklanan mevzuat uyarınca ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak açılacak davaların 7 günlük hak düşürücü süre içinde açılması gerekir ise de; 3. şahıslar yönünden dava açmanın aynı süre ile sınırlandırılması aksine bir kuralın gerek 6183 sayılı gerekse 506 sayılı Yasa'da yer almaması nedeniyle doğru değildir....

        Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “…Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır....

          Bu durumda örneğin, ocak ayında doğan prim borcunun, takip eden şubat ayı sonunda ödenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinde asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde, yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiş ise de; 6183 sayılı Kanun, 506 ve 5510 sayılı Kanunlara göre daha genel bir Kanun durumunda olup uygulamada da benimsendiği üzere öncelik özel Kanun hükümlerine tanınacağından, özel kanun niteliğinde olan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi karşısında, davacının ticaret sicil bilgilerine göre, 21/07/2007 tarihinden 23.07.2010 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olduğu , 5510 sayılı yasanın 88. maddesi gereği 01.07.2008 tarihinden, istifa ettiği tarihe kadar ödenmesi gereken kurum borçlarından sorumlu olacağı açıktır....

            Bu durumda örneğin, ocak ayında doğan prim borcunun, takip eden şubat ayı sonunda ödenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinde asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde, yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiş ise de; 6183 sayılı Kanun, 506 ve 5510 sayılı Kanunlara göre daha genel bir Kanun durumunda olup uygulamada da benimsendiği üzere öncelik özel Kanun hükümlerine tanınacağından, özel kanun niteliğinde olan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi karşısında, davacının ticaret sicil bilgilerine göre, 506 sayılı Yasa döneminde Kurum borçlusu dava dışı ...' de 05.03.2008 tarihinden itibaren yönetim kurulu üyesi olduğu, 05.03.2008 tarihinden sonrada 01.07.2008 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olsa da temsil ve ilzama yetkisi bulunmaması nedeniyle şirketin borçlarından sorumlu tutulamayacağı davacının 5510 sayılı yasanın...

              Şti'nin vadesi geçmiş 25.458.879,08 TL vergi borcu olduğunu, borcun tahsil edilebilmesi için mal varlığı araştırmaları kapsamında Türkiye genelindeki bankalara ve e-haciz bildirileri gönderildiğini, davacı şirketin 7 günlük yasal süre geçtikten sonra itiraz ettiğini, bu nedenle davacı şirket aleyhine ödeme emri düzenlendiğini, haksız davanın reddine, 6183 sayılı yasanın 79.maddesi çerçevesinde davacı tarafın alacağın %10'u tutarında inkar tazminatı ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece dosya kapsamı ve denetime uygun düzenlenen bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamından;m dosyada alınan bilirkişi raporu içeriğine göre davacının davasında haklı olduğu kanaatine varılarak davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı ... Vergi Dairesi Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava 6183 Sayılı A.A.T.U.H.K.'...

                Süresinde ödenmeyen prim ve diğer Kurum alacaklarının bizzat Kurum tarafından cebren takip ve tahsil edilebileceği 5510 sayılı Yasa'nın açık hükmü gereğidir. Cebren tahsil ve takip esasları 6183 sayılı Yasa'da gösterilmiştir. 6183 sayılı Yasa'nın mükerrer 35. maddesinde asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 85’inci maddesi ile 2908 sayılı Dernekler Kanununun 27’nci maddesi hükümleri uyarınca; derneklerin yönetim kurulları, derneğin yürütme ve temsil organlarıdır. Bu görevlerini, kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirmelidirler. Ayrıca temsil görevinin, yönetim kurulunca üyelerden birisine veya üçüncü bir kişiye devri de mümkündür....

                için önkoşul olduğu, 6183 Sayılı Yasanın 24 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davaları için ibraz edilmesi zorunluluğu bulunmadığı, varlığı zorunlu bulunan icra takibinin, dava tarihinden önce yapılmış olması bir zorunluluk olmadığından icra takibinin dava tarihinden sonra yapılmasının bir önemi olmadığı, önemli olanın yargılama aşamasında borçlu hakkında icra takibinin varlığı olduğu, (... nun 28.3.2012 gün ve 2012/17-25,11/241 sayılı kararı ve ...18.11.2003 T.5510E-5515 K.sayılı kararlarıda aynı doğrultudadır.) somut olayda, davadan önce borçlu şirket yetkilisi ... hakkında yapılmış bir icra takibi yok ise de yargılama sırasında davacı tarafından bu eksikliğin giderilmesi için borçlu şirket yetkilisi davalı ... hakkında 213 sayılı VUK'nun 10.ve 6183 Sayılı yasanın 35 maddesi gereğince takip başlatıldığı ve adı geçen borçluya 25.11.2009 tarihli ödeme emirlerinin 27.12.2010 tarihinde tebliğ edildiği ve borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olduğu anlaşılmakla dava...

                  UYAP Entegrasyonu