Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Değer artış payı alacağı; eşlerden birinin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın esaslı katkıda bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda meydana gelebilecek değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkıdır(4721 sayılı TMK m. 227). Denkleştirme (TMK m. 230) hariç, tasfiyeye konu malvarlığında katkı tarihine göre değer kaybı söz konusu ise, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır (TMK m. 227/1). Böyle bir malın daha önceden elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler (TMK m. 227/2). Değer artış payı alacağı talep edebilmek için, parasal ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunulmalıdır....

    Kooperatif ödemelerin 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 170.maddesi gereğince mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 01.01.2002 tarihinden önceki dönemde tamamlanması durumunda eşler lehine katkı payı alacağı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 202/1. maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 01.01.2002 tarihinden sonraki dönemde tamamlanmasında ise değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacak hakkı doğabilecektir. Kooperatif ödemelerinin bir kısmının mal ayrılığı bir kısmının da edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemlerde yapılmasında; mal ayrılığı dönemindeki ödemelere her bir eşin yaptığı katkı oranı, daha sonra geçerli olacak edinilmiş mallara katılma rejimine kişisel mal olarak geçeceği kabul edilmektedir....

      Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak (4721 s.lı TMK 599/2 m) ve müteselsilen (TMK 641 m) sorumludurlar. Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan muris Mehmet Ali Şahin'in mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK'nun 499), alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eş de birleşmiştir. Taraflarca, mirasçılardan her hangi birinin mirasçılık sıfatını yitirdiği (4721 s.lı TMK 511 vd, 578 vd, 605 vd m.leri) iddia edilip kanıtlanmamıştır. Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle davacı dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar....

        Yukarıdaki açıklamalar ışığında müşterek çocuk ile baba arasında kurulan kişisel ilişki ve tedbiren kişisel ilişki birlikte değerlendirildiğinde; davacı - karşı davalı anne tarafından baba ile çocuklar arasında kişisel ilişki kurulmamasını gerektiren bir durumun ispatlanamadığı, ilk derece mahkemesince aldırılan 02/05/2018 tarihli uzman raporunda babaları ile olan olumlu ilişkilerden kendi lehlerine doğacak kazanımlardan yoksun kalmamaları için baba ile çocuklar arasında kişisel ilişki kurulmasının uygun olduğunun rapor edildiği de dikkate alınarak, ilk derece mahkemesince baba ile çocuklar arasında kişisel ilişki ve tedbiren kişisel ilişki kurulmasının ve kurulan kişisel ilişkilerin sürelerinin isabetli olduğu anlaşılmıştır....

        Taraflar arasında evlilik tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TMK. m. 170.), bir yıl içinde başka mal rejimini seçmediklerinden 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 01.06.2006 tarihine kadar eşler arasında yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 s.K. md. 10/1, 4721 s.K. TMK md. 202/1.). Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de ulaşılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Şöyle ki; davacı vekili dava dilekçesi ve yargılama sırasındaki beyanlarında, vekil edeninin evlilik birliğini sürdürmek, karşılıklı güven tesis etmek amacıyla emekli ikramiyesinden belirtilen miktarda döviz ve paranın davalı eşe verildiğini ileri sürmüş, yargılama sırasında dinlenen tanıklar da barış ve güveni sağlamak maksadıyla bir miktar para ve bileziğin verildiğini açıklamışlardır....

          Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202/1). Davalının 17.04.2006 tarihi itibariyle emekli olduğu gerek ... gerekse ... Genel Müdürlüğü yazı cevabından anlaşılmaktadır. Boşanma dava tarihinden önce emekli olması nedeniyle davalıya ödenen veya ödenmesi gerektiği halde ödenmeyip ... Yasası gereğince sisteme aktarılan miktarın ... ve ......

            Bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK. m. 229) ve denkleştirmeden (TMK. m. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK. m. 219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK. m. 231) yarısı üzerinden (TMK. m. 236/1) tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek taşınmazın tasfiye tarihindeki değeri dikkate alınarak (TMK. m. 235/1) katılma alacağı belirlenmelidir. Dava konusu taşınmaz yukarıda açıklandığı üzere davalının evlilik öncesi üye olduğu kooperatif vasıtasıyla edinilmiş olup, evlilik öncesi başlayan ödemeler evlilik süresince devam ettiği gibi, taraflar arasındaki boşanma dava tarihinden sonra da devam etmiştir....

              yönelik olduğu, bu haliyle de davalının yargılama sürecini olumsuz olarak etkilemeye yönelik davranışlarda bulunduğu, iftira niteliğindeki bu şikayet nedeniyle babanın ortak çocukla sekiz yaşına kadar yatılı kişisel ilişki kurmayacağı yönünde beyanda bulunması nedeniyle, uzmanlar tarafından düzenlenen raporun sonuç kısmında davacı babanın beyanı dikkate alınarak ortak çocuğun sekiz yaşından sonra yatılı kişisel ilişki kurulmasının uygun olduğu şeklinde kanaat bildirilmiş ise de; uzmanlarca esasen çocuğun yatılı kişisel ilişki kurmasına engel bir durum saptanmadığı, salt davacı babanın üzerinde atılan iftira sonucu çekindiği ve üzüldüğü için yatılı kişisel ilişki kurmaktan imtina ettiği, oysa ki davacı babanın yargılamanın en başından beri amacının çocuğu ile yatılı kişisel ilişki kurabilmek olduğu, açıklanan sebeplerle davacının davasının kabulüyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 324 üncü maddesi uyarınca velâyeti davalı annede bulunan ortak ve karar tarihi itibariyle...

                İSTİNAF SEBEPLERİ; Davalı-davacı kadın vekili istinaf başvurusunda özetle"...kusuru-diğer tarafın davasının reddi -müvekkili lehine nafaka -tazminat taleplerinin kabulü gerektiğini-çocuk için belirlenen nafakanın az olduğunu-kişisel ilişkinin her hafta sonu olmasının yerinde olmadığını,ayrı şehirlerde yaşayan taraflara uygun kişisel ilişki tesisini- diğer tarafın tanık olan annesinin beyanlarına itibar edilmesinin doğru olmadığını-velayet dışındaki aleyhlerine kurulan tüm hükümlerin kaldırılmasını"istinaf sebebi yapmıştır. Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf başvurusuna cevap dilekçesinde özetle"...başvurunun esastan reddini"istemiştir. GEREKÇE : Dava karşılıklı TMK 166/1.md.gereğince boşanma ve ferileri taleplerinden ibarettir. HMK 355 nci maddesi gereğince istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak inceleme yapılmıştır....

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Torunla Kişisel İlişki Kurulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacılar tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, davacılar babaanne ve dede ile torun arasında kişisel ilişki tesisine ilişkin olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun, üçüncü kısmı hariç, ikinci kitabında yer almaktadır. Görev, kamu düzenine ilişkindir....

                  UYAP Entegrasyonu