Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Çekişmeli taşınmazın 2006 yılında yapılan kadastro çalışması sırasında, 3402 Sayılı Yasanın 16/B maddesinin 3. bendi gereğince tespit tutanağı düzenlemeden haritasında yol olarak gösterildiği, Orman Yönetiminin taşınmazın orman sayılan yer olduğu iddiası ile bu davayı açtığı, bu haliyle davanın 6831 Sayılı Yasanın 11/1. maddesinde belirlenen orman kadastrosuna itiraz davası olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece dava, arazi kadastro tesbitine itiraz olarak nitelendirilerek çekişmeli yer hakkında tesbit tutanağı düzenlenmediğinden 3402 Sayılı Yasanın 26/4. maddesi gereğince davaya bakma görevinin Kadastro Mahkemesine ait olmayıp, Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde dosyanın yetkili ve görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir....

    Dava, 3402 sayılı Kanun'un 22/1 madde kapsamında ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1026. maddesinde düzenlenen ve niteliği itibariyle mülkiyet ihtilafından kaynaklanan, mükerrer kadastro nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22. maddesi "Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tabi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medeni Kanununun 1026. maddesine göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro, tapu sicil müdürlüğünce resen iptal edilir." hükmüne havidir. Bu hüküm uyarınca, daha önce kadastrosu yapılan bir taşınmazın yeniden kadastroya tabi tutularak tapuya tescil edilmiş olduğunun anlaşılması halinde, ilk yapılan kadastro çalışmasına itibar edilir....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Kadastro Mahkemesi Taraflar arasında görülen kadastro tespitine itiraz davası sonunda, yerel mahkemece verilen direnme kararına ilişkin dava dosyası 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun geçici 4/1. maddesi uyarınca temyiz incelemesi yapılmak üzere Daireye gönderilmekle, dosyadaki kağıtlar okundu gereği görüşülüp, düşünüldü: K A R A R 2008 yılında 3402 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılan kadastro sırasında ... ilçesi, ... köyü 226 ada 232 parsel sayılı 31.087,81 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ...'un zilyetliğinde bulunduğu ancak asliye hukuk mahkemesinin 2007/56 Esasında davalı olduğu belirtilerek malik hanesi mahkemece doldurulmak üzere 3402 sayılı Kanunun 5.maddesi uyarınca tespit edilmiştir. Davacı ...; dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği 2 parça taşınmazı ...'un 20.04.2000 tarihli köy senedi ile ...'e devrettiği,...'...

      Öyle ise 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi uyarınca orman tahdit sınırları belirlenmişse, uygulanacak usul, askı ilanı ve hak düşürücü süreler yönünden de 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Davacı yan, 3402 sayılı Kanun uyarınca 30 günlük itiraz süresi içerisinde tutanağa karşı dava açabileceğine göre bu süre geçtikten sonra da tapuya dayalı olsun veya olmasın, aynı Kanunun 12/3. maddesinde tanınan 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açabilecektir. Bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.11.2006 tarih, 2006/20, 619 Esas- 2006/665 Karar sayılı ilamında da benimsenmiştir....

        Bu durumda da 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde yer alan hak düşürücü sürenin uygulanması gerekir. 3402 sayılı Kanunda bu hususu düzenleyen açık bir hüküm bulunması nedeniyle aynı kanunun bir maddesinin aynı olaya uygulanması ve diğer bir maddenin gözardı edilip uygulanmaması düşünülemez . 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/D maddesinde açıklanan Özel Kanunun uygulanması koşulları somut uyuşmazlıkta mevcut değildir....

          O halde, kesinleşen Kadastro Mahkemesinin kararı HUMK. nun 237 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 34. maddesi anlamında taraflar arasında kesin hüküm oluşturmaz. Davanın bu sebeple reddi yerinde değildir. Dava konusu taşınmaz esasen 1954 yılında açılan tescil davası ile üç parça halinde 23.2.1954 gün ve 3117, 3118 ve 3119 sayfa sayılı tapu kayıtları ile miras bırakan Mehmet ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, sözü edilen tapular kadastro çalışmaları sırasında 202 ada 54 sayılı parselle işlem görmüştür. Tescil sonucu oluşan üç tapunun toplam miktarı (A 7500 m2 + B 12000 m2 + C 29500 m2) 49.000 m2 dir. Davacılar dava dilekçelerinde; her ne kadar tapunun miktarı 49.000 m2 ise de yaklaşık 30 dönümlük miktarın tapusuz olduğunu, miras bırakanları Mehmet ... tarafından kullanıldığını, miras malı olması nedeniyle kendilerinin de payının bulunduğunu açıklayarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır....

            Eldeki mera kararına itiraz ve tescil davası aynı zamanda orman kadastrosuna itiraz davasına dönüşmüştür. Kadastro Mahkemesince bakılacak dava türleri 3402 Sayılı Yasanın 26. maddesinde gösterilmektedir ve 6831 Sayılı Yasanın 11. maddesine göre bu davalar dışında, altı aylık askı süresi içinde açılan orman sınırlaması ve 2/B madde uygulamasına itiraz davaları da kadastro mahkemesinde görülüp sonuçlandırılır. -2- 2010/14652-2011/693 Bu nedenlerle tescil davasında asliye hukuk mahkemesinin, orman kadastrosuna itiraz davasında ise kadastro mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmelidir. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında, temyiz aşaması da dahil olmak üzere tarafların her birince ileri sürülebileceği gibi resen de gözetilebilir....

              Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 46/2 maddesine dayanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddesi, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." 4721 sayılı ......

                Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Oltu Kadastro Müdürlüğünün 24.02.2010 tarih ve 1704 sayılı karşılık yazılarında dava konusu taşınmazın 03.03.1959 tarihinde tescil harici bırakıldığı bildirilmiş olup, orijinal kadastro paftasından kadastro harici taşlık vasfında olduğu saptanmıştır. Taşınmazın belirlenen bu niteliğine göre dava konusu yerin imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu nedenle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde açıklanan imar ve ihyaya ilişkin tüm olumlu ve olumsuz koşulların tespit edilmesi zorunludur....

                  Kadastro Mahkemesinin 22/01/2003 tarihli yazı cevabı ve ekindeki 1987/356 Esas sayılı dosya örneğine göre taşınmazın, tutanağa yönelik itiraz üzerine halen davalı olduğu, davacı kadastro öncesi nedenlere dayanarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğuna ve dava konusu taşınmaz hakkında tespite itiraz üzerine kadastro mahkemesinde devam eden dava bulunduğuna göre, davacının talebinin 3402 sayılı Kanunun 26/D maddesi uyarınca yargılaması devam eden 1987/356 Esas sayılı davaya asli müdahale niteliğinde olup görevli mahkemenin kadastro mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince bozulmasına karar verilmiştir. ... (...)...

                    UYAP Entegrasyonu